Papağanınız kekeliyor...
"Bana mükemmel diye pazarladığınız bu papağan kusurlu çıktı" diye veryansın etmiş. Satıcı mesajı alır almaz, telefona sarılmış, "nedir sorun" diye sormuş.
Karşısındaki şahıs, "pa pa papağa nı nıız ke ke kekeliyor" demiş.
Her saat yeni bir tez üretiyor. Beynimiz yandı, yanacak.
Kemal Bey'in hızına yetişmek mümkün değil. Hızına yetişsek, bu kez söyledikleri arasındaki tutarsızlıkları ne yapacağımız muamma.
Kılıçdaroğlu "şu Cumhurbaşkanlığı sistemi gelmesin de ne olursa olsun" inancında.
Eğer 16 Nisan'da sandıktan "evet" çıkarsa, bunun kendi siyasi kariyeri açısından çok ciddi bir tehdit olduğunu biliyor.
Malum, CHP'de siyaset "genel başkanlık koltuğu" için yapılır.
Referandumdan "evet" çıkarsa, Kılıçdaroğlu'nun karşısına Muharrem İnce'sinden, Metin Feyzioğlu'na birçok ismin dikilmesi ve koltuğunu ondan istemesi kaçınılmaz.
Kılıçdaroğlu kısa vadede bu rakiplerini bertaraf etse bile uzun vadede "ebedi siyasi parti liderliği" fiilen imkânsız hale geleceği için koltuğunu terk etmek zorunda kalacak.
Kılıçdaroğlu'nun yaşadığı paniğin asıl nedeni bu. Bu panik onu sürekli konuşmaya ve hata yapmaya zorluyor.
İnanabiliyor musunuz, Kemal Kılıçdaroğlu hafta başında şunu söyledi.
"Aslında anayasa değişikliğiyle çift başlılık gelecek!" Evet, aynen bu şekilde sarfı kelam etti Kemal Bey!
Yahu kimle kim arasında olacakmış bu çift başlılık? Yürütme gücünü kullanacak başka hangi erk varmış? Hem "bu sistem tek adam üretir" diyordunuz?
Ne oldu? Kılıçdaroğlu, "aslında anayasa değişikliğiyle çift başlılık gelecek" cümlesinin peşine bir başka cümle daha yapıştırıyor.
"Bir kişiye devlet teslim edilir mi?" Görüldüğü üzere Kemal Kılıçdaroğlu ezberlerini peşi sıra sıralıyor. Sıra bazen böyle karışıyor. Sırası karışınca da ortaya böyle abuk sabuk ürünler çıkıyor.
Neyse, bu da bizim imtihanımız. Yıllarca Türkiye siyasetinin sorunu, muhalefet sorunudur diye boşuna mı söyledik?
Kılıçdaroğlu'nun bu sakarlıkları Avrupalıların da çok canını sıkıyor. O yüzden 16 Nisan referandumunda taraf oldular ve açıktan "hayır" kampanyası yürütmeye başladılar.
Cumhurbaşkanlığı sistemini "Erdoğan'ın projesi" diye yansıtıyorlar.
Tek adamlıktan, rejim değişikliğinden söz ediyorlar. Temsilcilerinin yeterli performansı göstermediği kanaatindeler.
Oysa dönüp kendilerine bakmaları gerekiyor. Davalarında haksızlar. Türkiye'yi kuşatmak, eskiden olduğu gibi Türkiye'yi kendilerine bağımlı kılmak istiyorlar.
Bu milletin kendi kaderini, bu ülkenin geleceğini tayin etme hakkını elinden almaya çalışıyorlar.
Bir kez daha söylüyorum, başaramayacaklar.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)