‘Hayır’cıların temsil krizi
Bir dönüp bakalım. Bugün 16 Nisan'daki referandumda hayır oyunu kim ya da kimler temsil ediyor?
İlk aklımıza elbette CHP geliyor. Kemal Kılıçdaroğlu ve partisi referandumda neden "hayır" denmesi gerektiğini anlatabiliyor mu?
Referandumun ana meselesi olan yeni hükümet sistemi hakkında anlamlı, tutarlı cümleler kurabiliyor mu? Bırakın referandumdan hayır çıkması durumunda mevcut hükümet sistemi krizinin nasıl aşılacağını, neden hayır çıkması gerektiğini savunabiliyor mu?
Hayır. Peki ya ne yapıyor?
Her gün yeni bir yalana sarılıyor, korku imalatı yapıyor.
Bölünme, rejim değişikliği, tek adamlık vs. derken şimdi de "mültecilere vatandaşlık verilecek" yalanını dolaşıma sokuyor. Kılıçdaroğlu 16 Nisan referandumundan hayır sonucu çıkarmak için her yolu mubah görüyor.
Çünkü referandumdan evet çıkarsa kendi siyasi geleceğinin tehlikeye gireceğini çok iyi biliyor. Türkiye siyasetindeki geleceğinden bahsetmiyorum, partisindeki yerinden söz ediyorum.
Türkiye'nin diğer bölgelerinde değil, sadece güneydoğusunda, alttan alta çalışıyor HDP.
7 Haziran öncesinde "Refah Partisi usulü kampanya yaptığı" söylenen, her yerde görünen, "seni başkan yaptırmayacağız" diye ortalığı inleten HDP'den bahsediyorum.
HDP, görünmüyor, görünemiyor, çünkü tepki çekeceğini biliyor. Tipik suçlu psikolojisiyle hareket ediyor.
Güneydoğu'da bile yürüttüğü "çukur siyaseti" ve "terör destekçiliği" dolayısıyla ciddi şekilde eleştiriliyor HDP.
Kendilerini afişe etme pahasına ortalığa seriliyorlar.
Referandumdan evet sonucu çıkması halinde biteceklerini düşünüyorlar.
Bunu da ifade ediyorlar.
Ancak onlar da sadece Avrupa'da kampanya yürütebiliyorlar.
7 Haziran seçimlerinden 1 Kasım seçimlerine kadarki dönemde Doğan medyası başta olmak üzere ana akım Türk medyasının kimi aktörlerinin kendilerine sundukları propaganda sahasını bu kez bulabilmiş değiller.
Seslenebildikleri bir kitle yok.
Türkiye'nin siyaset sahnesindeki ve geçmişindeki çatışma unsurlarını yeniden devreye sokmaya çalışıp, hayır oylarını artırmaya çalışıyorlar.
CHP ve HDP'nin 15 Temmuz'dan sonra açıktan sürdüremedikleri Erdoğan düşmanlığını bir siyasi sermayeye dönüştürmeye çalışıyorlar.
Bu süreçte ortaya serdikleri barbarlıklar ve faşizan uygulamalar Türkiye halkının ve Avrupa'daki Türk vatandaşlarının gözleri önünde cereyan ediyor.
Referanduma 18 gün kaldı ve bu süreçte Cumhurbaşkanlığı sisteminin bu ülkenin demokrasisine, kalkınmasına, refahına, istikrarına katkı sunacağını bilenler yılmadan bu anayasa değişikliği paketinin içeriğini anlatmalı, doğruyu temsil etmeye devam etmeliler.
Bir de bu süreçte, elbette notlarımızı alalım, ancak sureti haktan görünenlerin bizi demoralize etmesine de müsaade etmeyelim. Hepimiz kendimizden sorumluyuz. Herkes kendi üzerine düşeni yapar ve bu dönüşümün Türkiye için değerini anlatabilirse bu takdirde bu millet çok daha büyük bir destekle bu tarihsel vazifeyi yerine getirir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)