Sistem değişikliği terörün panzehiri olacak
Türkiye'nin terör saldırılarına herkesten daha fazla muhatap olmasında birbirinden farklı vasatlarda kurulmuş, görünürde farklı motivasyonlarla hareket eden terör örgütlerinin hep birlikte ve bütün güçleriyle saldırmasının da büyük etkisi var.
PKK ilk defa Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye'nin yanı başında bir toprak parçasına hükmediyor. Tarihinde hiç olmadığı kadar dış destek alıyor. Hem silah ve mühimmat desteği alıyor, hem de meşru bir aktör haline getirilmeye çalışılıyor.
DEAŞ sapkın bir ideolojiyi kendisine kalkan yaparak Suriye ve Irak'ta "devlet" kurduğunu iddia ediyor. Söz konusu sapkın ideolojiyi kullanan DEAŞ küresel bir terör ağı kurmuş ve ona hükmeder konumda. Yaşadığı bütün kayıplara rağmen elindeki yabancı savaşçılarla bile Batı dünyası için kâbus kaynağı olmaya devam ediyor.
Ve FETÖ. Türkiye'de örgütlenen, ancak geldiğimiz noktada Türkiye'deki zeminini kaybeden, liderinin kaçtığı ABD'den yönetilmeye devam eden bir terör örgütü. 15 Temmuz'da kanlı yüzünü gösteren, Andrey Karlov suikastı ile yeni yöntemler denemeye devam edeceği görülen FETÖ.
PKK, DEAŞ ve FETÖ hep birlikte, el ele, üst aklın koordinasyonunda Türkiye'ye saldırıyor. 2016 bu kanlı terör örgütlerinin hem açık işbirliklerine, hem de rekabetlerine tanıklık etti. Fakat gün sonunda hedef Türkiye oldu. Ne yazık ki çok ağır kayıplar verildi.
Eğer ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararlı tutumu olmasaydı, eğer ki devletin güvenlik güçleri bu kararlı tutumun gerektirdiği şekilde terör örgütleriyle mücadele etmeseydi Türkiye'yi terör üzerinden yıpratma savaşı başarılı olurdu. O takdirde bugün "Türkiye'nin beka sorunu yok ki, bu neyin endişesi" diye soranlar, "istiklal mücadelesi de nereden çıktı" sözleriyle ortamı sulandıranlar ne derdi acaba? Ezber analizlerle, siyaseten doğrucu lakırdılarla muhalefet ne güzel!
Bugün Türkiye'nin en önemli meselesi terörle mücadeledir. PKK ile yürütülen mücadelede çok ciddi bir mesafe kat edilmiş durumda. PKK'nın toplumsal kaynakları kurutulduğu gibi, hareket alanı da daraltıldı. Geçmişte PKK'nın önünü açanlarla bugün liberal ezberlerle devletçiliğin zararlarından bahsedenler aynı kişiler.
DEAŞ'la mücadelede neler yapıldığı da ortada. Fırat Kalkanı Operasyonu'yla Türkiye DEAŞ'la mücadelede hiçbir başka devletin başaramadığını başardı. DEAŞ'a büyük kayıplar verdirildi, sınırımız bu terör örgütünden temizlendi.
FETÖ ile mücadelede de çok önemli adımlar atıldı. 15 Temmuz sonrasında son derece etkin bir mücadele süreci başladı. Hiç kuşkusuz hâlâ atılması gereken adımlar var. Bundan sonra atılacak adımların önemli kısmı devletlerarası ilişkiler alanı ile ilgili. Ve Türkiye de bu konuya ciddi şekilde eğiliyor. Fakat şunu söylemeden geçemeyeceğim. Eğer ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün liberal ezberlerle Türkiye'nin istiklal mücadelesini küçümseyenlerin söylediklerinin onda birini dinleseydi o takdirde FETÖ devleti ele geçirmiş, ülkeyi istediği gibi parselliyor olurdu.
Son dönemde gerçekleştirilen kamuoyu araştırmalarına dikkatle bakın lütfen. Milletin kahir ekseriyeti en önemli sorun kaynağı olarak terörü görüyor. Özellikle 15 Temmuz sonrasında millet öncelikli meselesi olarak yaşam koşullarını iyileştirmeyi yahut geçinmeyi değil, terörle mücadeleyi görüyor.
Terörle mücadelenin devamı ve daha da önemlisi terörün son bulabilmesi ülkede siyasi istikrarın teminine, güçlü bir liderliğin ve etkin bir yönetim yapısının varlığına bağlı. Kim ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışsın "Cumhurbaşkanlığı sistemi" terörün sona ermesinin de teminatıdır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)