Suriye'de ve Irak'ta oynanan oyun günden güne daha net bir görünüm arz ediyor.
Sömürgeciler, bölgeyi yeni baştan dizayn etme arayışı içindeler.
Yeni bir işgal girişimi bu sürecin başlangıcını oluşturuyor.
Uzun vadeli çatışma zeminlerinin inşası, etnik ve mezhebi yarılmaların oluşması hedefleniyor. Amaç, kaosu derinleştirmek, sömürüyü kurumsallaştırmak.
Bu oyunu gören ve dahası onu bozmaya çalışan tek aktörse Türkiye.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye sadece kendi ulusal güvenliğini korumak için çaba sarf etmiyor.
Aynı zamanda bölgeye yönelik uzun vadeli kötücül kuşatma senaryolarını boşa çıkarmaya çalışıyor.
Türkiye, kendi içinde birliğini sağladıkça, gücünü tahkim ettikçe daha fazla çevresine müdahil olabiliyor.
Bundan üç buçuk ay önce kapsamlı bir fiili işgal girişimine muhatap olan Türkiye bugün hem Suriye, hem de Irak'ta sömürgecilerin ve onların işbirlikçilerinin foyasını meydana çıkarıyor.
Daha birkaç hafta önce yapay Başika krizinin çıkarılmasına ön ayak olan ve Türkiye'yi Irak denkleminin dışına çıkarmaya çalışan ABD yeni bir noktaya gelmek zorunda kaldı.
Eğer ki Türkiye Suriye'de sert güç kullanmamış ve "Musul'dada var olacağım" diye ısrar etmemiş olsaydı o takdirde böylesi bir değişim olmazdı.
Bugüne dek Türkiye'ye karşı daima negatif bir tutum takınan Savunma Bakanı A. Carter Ankara'ya geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'la görüştü.
Ardından da "Türkiye'nin Irakve Suriye'yleilgilenmesi makuldür. Türkiye'nin DEAŞ'a karşı icraedilecek operasyona katılmasınıistiyoruz" açıklamasını yaptı.
Türkiye DEAŞ operasyonunun içinde farklı araçlar kullanmak suretiyle yer alacak.
İkincisi, PKK terör örgütü ve uzantılarının muhtemel operasyonlarına karşı kendi sınırları dışında yeni bir ulusal güvenlik konseptiyle hareket edecek. Üçüncüsü ise bölgenin doğal sosyolojisine yönelik imha operasyonlarını önlemek için çaba sarf edecek.
Evet zor bir süreç olacak. Var olabilmek için başka bir seçeneğimiz var mı peki? Hayır, yok!
BANKACILIK MI, TEFECİLİK Mİ?
Başbakan Binali Yıldırım'ı tebrik ediyorum.
Bankacılara yaptığı çağrı çok ama çok önemli. "Tefeciliğibırakın" çağrısında bulundu başbakan. Aslında bir uyarı bu!
Ve aynı zamanda çok haklı bir sitem ve dahi eleştiri.
Toplumun bütün kesimlerinin fedakârlık yaptığı bir dönemdeyiz.
Bankacılık sektörü ise maşallah krizi fırsata çevirmenin derdinde.
Tamam çevirsinler de, ülke ekonomisine zarar vermeden yapsınlar bunu.
15 Temmuz ruhundan bir nebze de olsa nasiplenin yahu!
Toplumun küçük bir kesimi 15 Temmuz'da bankamatiklere hücum etmişti hani. Bankacıların kahir ekseriyeti tam da o psikolojide.
Bankacılar Cumhurbaşkanı'nın ilk günden itibaren yaptığı bütün faiz indirme taleplerine kulak tıkadılar.
Bunu sadece sağlamcılıklarından mı yaptılar? Yoksa uluslararası alandaki fikir babalarından böyle bir akıl mı aldılar? Bilemiyoruz.
Bütün sektörlerin Türkiye'nin gerçekliğine, yeni Türkiye gerçekliğine uyum sağlaması şart. Bu ülkede halkı karşısına alarak hiçbir güç kendisine varlık alanı bulamaz.
Azıcık yerli, azıcık milli olun.
Merak etmeyin dolar yine o cepleriniz!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.