PKK'lılar ile FETÖ'cülerin sızlanmaları birbirine çok benziyor. Her ikisi de "bizbu hallere nasıl düştük" diye ağlaşıyorlar.
Öte yandan görüntüyü kurtarmaları da lazım. Ne yapacaklar? Sarılmaları gereken, militanlarına sunmaları gereken yalanlara ihtiyaçları var.
Fakat sanki memlekette başka yalan yokmuş gibi, her ikisi de aynı yalanlara başvuruyorlar.
Meğerse FETÖ de, PKK (ve tabii ki HDP) de eğer "başkanlıkprojesi"ne boyun eğselermiş başlarına bunlar gelmezmiş.
Ne demişti FETÖ elebaşısı geçende?
"Eğer bu taleplere uyup biat etseydik,şimdi Türkiye hükümetiyle aramıziyi olurdu. Fakat reddettik ve üç yıldırgazaba uğruyoruz. Buna bağımsızlığınbedeli de denebilir."
Sanırsın Cemil Bayık!
Selahattin Demirtaş da olabilir!
Yahu ne AK Parti, ne de Cumhurbaşkanı Erdoğan "yeni hükümet sistemi" meselesinde bu iki yapıyı hiçbir zaman muhatap almadı.
Dahası yeni hükümet sistemi tartışması başlamadan evvel, Erdoğan ülkenin bu iki terör örgütünden arındırılması için yoğun uğraş veriyordu.
Bu iki terör örgütü "biz bu hallere nasıldüştük" diye ağlaşırken bir başka yalanadaha başvuruyorlar.
O da hükümetin DAİŞ'e destek verdiği ve kendilerinin bu desteğe karşı çıktıkları için başlarına bunların geldiği!
Ne hikmetse PKK da FETÖ de aynı nedenlerle Türkiye devletinin gazabına uğramış.
Yoksa bu "muhalefet"i yapmasalar devlet onların varlığına göz yumabilirmiş.
Anlıyorum.
Bir yandan propaganda makinesinin de çalışması gerekiyor.
El âlem ne der diye düşünüyorlar.
Fakat bu kadar da kaba saba yalan olmaz ki. Türkiye DAİŞ'in ortaya çıktığı günden bugüne çok değişik şekillerde kendisiyle mücadele etti. Bu terör örgütünün saldırılarına maruz kaldı.
Hadi Türkiye'nin Fırat Kalkanı operasyonuna kadarki mücadelesini bir kenara bırakalım. Şu an itibariyle bile Türkiye DAİŞ'le mücadelede, ABD dahil hiçbir başka ülkenin ya da grubun elde edemediği başarıyı elde etmiş durumda.
DAİŞ'e Türkiye kadar mevzi kaybettiren bir başka aktör yok.
Olsun, şimdi kalkıp yeni bir yalan arayacak halleri yok ya. Her ikisi de mağlubiyetlerini mağduriyet gibi gösterme derdinde.
Mağduriyet psikolojisi üzerinden bir dayanışma ağı oluşturup şer potansiyellerini artırmaya çalışıyorlar.
Nihayetinde her ikisi de ABD bayrağı altında gölgelenen iki terör örgütünden söz ediyoruz. PKK Münbiç'te Tel Abyad'da ABD bayrağını göndere çekmiş, Türkiye destekli ÖSO mensuplarından korunmayı ümit ediyor.
FETÖ'cüler "biz Amerikan anayasasınınkoruması altındayız" diye böbürlenerekgeziyorlar.
ABD Temsilciler Meclisi'nde 15 Temmuz konulu oturumda bir FETÖ militanı kalkıp Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kastederek "tiranakarşı savaşmak cihattır" diye konuşma yapıyor.
Temsilciler Meclisi'nde Avrupa Alt Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Dana Rochrabacher "bana Gülencilerin yaptığı olumlu gibigörünüyor. Bir megalomanyağa karşımücadele ediyorlar" diye ekliyor.
Dar alanda kısa paslaşmalar bunlar.
Türkiye'de milletin 15 Temmuz'da yaptığı ihtilal yepyeni bir mücadele ruhu yarattı.
Devlet bu ruha göre hareket ettikçe rüzgârın nereden estiğinin önemi yok.
Bu terör örgütlerinin propagandalarının da, bunların ölmemesi için göğüslerini siper eden Batılı efendilerinin de sahada bir karşılığı yok.
Yeter ki biz hak uğruna mücadeleye devam edelim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.