İngiltere’nin ayrılık kararı Türkiye’yi nasıl etkiler?
Bundan sonra ne olacak? İngiltere AB ile iki yıllık bir müzakere süreci yürütecek. Peki İngiltere AB'den niçin çıkmak istedi? Bu referandumun gerekçesi neydi?
İngiltere'nin AB'den çıkmak istemesinin en önemli nedeni AB'nin yükünü çekmek istememesiydi. AB'nin siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel yükü! İngiltere seçmeninin yarıdan fazlası AB'den çıkma yönünde irade beyan ederken bazı önkabullere yaslandı.
1)AB, başarısız bir siyasi "birlik", ABD ile beraber hareket etmek çok daha stratejik.
2)AB'nin yaşadığı ekonomik kriz günden güne derinleşiyor ve oluşan maliyet günden güne İngiltere'nin üzerine biniyor.
3) İngiltere, AB'nin maruz kaldığı ve çok daha yoğun biçimde maruz kalacağı göçmen akınına karşı koruma kalkanları oluşturmak zorunda.
4)Suriye krizi AB'nin Türkiye'ye karşı çeşitli tavizler vermesini, bu da Türklerin İngiltere'ye akın etme ihtimalini doğuracak.
Algı ve gerçek arasında giden gelen, ancak her halükârda korkulardan beslenen bir toplumsal psikolojinin yansıması ile karşı karşıyayız. Fakat şurası çok açık.
Bu sonuçlar İngiltere'nin kendi kaderini Fransa ve Almanya'nın kaderinden net biçimde ayrıştırmak istediğini gösteriyor.
Diğer yandan İngiltere'ye atfedilen "kültürel mozaik", "çeşitlilik", "dışa açıklık", "liberalizm" ve "birlikte yaşama" değerlerinin siyasal gerçekliklerini yitirdiğini ortaya koyuyor. Fakat bu referandum sonucu her şeyden çok AB'nin durumu ve geleceği hakkında fikir veriyor. Bu sonuç, AB'nin krizine değil, tükenişine işaret ediyor. Türkiye'deki Batıcılar bunu bir türlü kabul etmek istemeseler de AB projesi çöküş aşamasındadır. Aşırı sağın yarattığı siyasi dalga, toplumsal ve siyasal alanlarda günden güne daha fazla "barbar istilası korkusu" üretiyor.
Bu süreçte yabancı düşmanlığı, ırkçılık, ayrımcılık, İslamofobi bugünün Avrupa'sında giderek yaygınlaşıyor.
Peki bu sonuçların Türkiye açısından anlamı ne?
Malum, İngiltere Türkiye'nin AB'deki destekçisi olarak bilinirdi. Şu anda AB'de Türkiye'nin tam üyeliğine destek verdiği bilinen ve halihazırda yönetimde olan hiçbir Avrupalı siyasetçi yok.
Diğer yandan İngiltere'de "AB'den çıkalım" diyenler, Türkiye korkusu etrafında bir kampanya ürettiler ve başarıya ulaştılar. Bu imal edilmiş korkunun sokaktaki karşılığını net olarak gören diğer Avrupalı yöneticiler Türkiye'yi dışarıda tutma kararlılıklarını artıracaklar.
Bu ortamda Türkiye ne yapmalı?
Türkiye'nin önünde iki yol var.
Birincisi, bu gelişmeleri arkadan izleyip, kendi aleyhine bir sürecin işlediğini düşünüp yazıklanmak. Bu süreçte, siyasi enerjisini günden güne daha dogmatikleşen Avrupalı siyasetçileri ikna etmek için kullanmak. Türkiye, böylesi bir siyasi tavra alışık. Avrupa Ekonomik Topluluğu günlerinden bu yana Avrupa kapılarında ödev yapıyor Türkiye.
Türkiye'nin önündeki ikinci yol ne peki? AB'ye rağmen bir parçası olduğu Avrupa'nın sorunlarına eğilmeye devam etmek. AB'li siyasetçileri sorunlarla yüzleştirme tutumunu sürdürmek. Suriyeli mülteciler sorunu başta olmak üzere küresel krizleri ertelemelerine müsaade etmemek.
Fakat kati surette kendi çıkarını gözetmek, özne olarak kendi siyasetini üretmek. Bir yanında sert müdahaleciliğin, öte yanında içe kapanmacılığın olduğu sarkaçta dengede durabilmeyi başarmak. Erdoğan'ın siyasetini ve son günlerdeki söylemlerini bu bağlamda görmek ve değerlendirmek gerekir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)