Kaç senedir "küçük olsun benimolsun" yaklaşımı içinde memleketenizamat vermeye, ona yön çizmeyeçalışanları konuşup duruyoruz. Onları ve buülkeye ürettikleri maliyetleri tartışmak zorundakalıyoruz. Esasında zatıalilerine "memleketigüzergâhındançıkarma azmindekikifayetsiz muhterisler"demek dahadoğru.
Nobel ödüllü romancımız Orhan Pamuk, bu psikoloji ve gayret içinde olanların tezlerini çok iyi özetlemiş. Özetlemiş dediysem, vaka tahlili yapmamış, bizatihi temsile soyunmuş. Tahlil yaparken kifayet sahibi o şahıs, ihtirasına yenik düşüp de iktidar oyunlarına girince kifayetini de, kıyafetini de yitirmiş. Çırılçıplak kalmış oracıkta. Yeni de değil bu gayreti. Mahallesini bir türlü tatmin edemese de zaman zaman "muhalif çıkışlar" yapmışlığı vardır. Özellikle yeni bir "yapıt"ı çıkmadan hemen evvel "siyasi bilinci"ni yansıtmayı pek bir sever.
Sadede gelelim. Orhan Bey, İtalyan La Repubblica gazetesine bir söyleşi vermiş. "Türkiye'nin kimse tarafından umursanmadığı,o eski güzel günleri özlüyorum"demiş. Sanatçı burada 'nostalji' hissinimi duyumsamış?
Yok, mesele başka. Öfkesini dile getirmiş sayın Pamuk. Türkiye'de "gücünmerkezileştiği"nden, bundan dolayı "öfkeduyduğu"ndan bahsetmiş. Söyleşiyi yapan Marco Ansaldo sormuş. "Kitaplarınızdaülkeyi sıklıkla varoşvari olarak betimlediniz. Şimdi ise Türkiye'nin dünyanınmerkezinde bulunduğunu düşünmüyormusunuz?" O da "Türkiyeönemli ama bunun bedeli var. O dadünyanın tüm sorunlarına sahip olmamız"diye cevaplamış. Aslında Pamuk'unmesele ettiği husus, Türkiye'nin küreselleşmesi. Bir sürü sorun, bir sürü sıkıntı! İnsan sormadan edemiyor, hiç mi yararı yok bu sürecin? Belli ki "mahalle"yi düşünüp konuşunca "yarar"dan bahsetmek olmuyor.
***
Eski Türkiye elitleri ne istiyorsa Orhan Pamuk da onu istiyor aslında. İçinde göklere çıkarıldığı bir Türkiye. Herkesin ona hayranolduğu bir Türkiye. Çocukluk ezberlerinin bozulmadığı bir Türkiye.
Evet gerçekten de Türkiye küreselleşti, küreselleşiyor. Küreselleşme süreçlerinemaruz kalan pasif bir nesne değil. Küreselleşme süreçlerinin aktif bir öznesi. Türkiye, hem siyasal hem kültürel alanlarda uluslararası aktörlerin pozisyonunu hesaba katmak zorunda oldukları bir özne. Pamuk'un öfkesi, gücün elinden yitip gitmesi ile ilgili. Güç merkezileşmiyor, demokratikleşiyor. İktidarın merkezine halk yerleşiyor. Egemenliğin kayıtsız şartsız kendisinde olduğu söylenen ancak yıllar yılı egemenliğine ipotek konan millet iktidarın merkezine oturuyor.
Sevseniz de, sevmeseniz de Recep Tayyip Erdoğan bu değişim sürecininsimgesi. Ve bu değişimi kalıcı hale getirmek için canla başla uğraşıyor. Kendi konforuna değil milletin geleceğine yatırım yapıyor.
Sayın Pamuk sahici bir yerde dursa, "pozisyon kayıpları" üzerinden gitmez. Türkiye'nin imkânlarını da korkmadan dile getirir. Elbette bu süreçteki melezliklere, çelişki ve açmazlara da dikkat çekebilir. O zaman Türkiye'nin yenileşme sürecini yürüten aktörler de, bu sürecin asli parçası olan toplumsal gruplar da kendisine kulak verir.
Türkiye'de yıllar yılı aydın yabancılaşması diye bir şeyden bahsettik. Hayır artık karşımızda bir aydın yabancılaşması yok. Karşımızdakinin adı okumuş yazmış kibri!
Emin olun bu nostalji falan da değil. Düpedüz melankoli. Eski Türkiye melankolisi.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.