Sevinmeyin, üzülün bence
Bu tutuklama sonrasında Türkiye'de bayram havası estirenlerin vermek istediği ortak bir mesaj var: "17-25 Aralık yeniden başladı.
ABD olaya ey koydu!" Çarpıtmanın, yalanın böylesi görülmedi diyeceğim, olmayacak. Çünkü son 3 yılda daha nelerini gördük.
Zarrab'ın tutuklanmasının ABD'nin Türkiye'yi ve mevcut iktidarı sıkıştırma kaygısı ile ilişkisi yok. Olay, ABD ile İran arasında. Aslında bu durumda CHP'nin, PKK'lıların ve paralellerin sevinmesi değil üzülmesi gerekiyor. Zira öyle anlaşılıyor ki bir süredir arkasında durdukları İran'a operasyon çekiliyor.
ABD bir yandan "İran'la anlaşıyoruz" havası oluştururken diğer yandan onu avucunun içine almak istiyor. İran da kendi oyununu oynuyor. Kendince temizlenmeye çalışıyor, olan biteni "eski dönemin günahları" olarak yansıtmaya çalışıyor.
PKK ve paralel yapının fiili işbirliği, CHP ve HDP'nin söylemsel desteği ile yürütülen bir süreç söz konusu. "Erdoğan çok otoriterleşti, Türk ordusu
yönetime el koyarsa, ABD bunu sorun etmez!" vb. saçmalıklarla bir psikolojik harp yürütmeye çalışıyorlar.
Daha önce ulusalcıların dile getirdiği bu lafları şimdi paraleller ve PKK'lılar dile getiriyor. Fakat ne hikmetse dışarıdaki partnerleri aynı. 2004'te ulusalcılar Türkiye ve Erdoğan düşmanlığı yaparken ABD'den neo-conlarla işbirliği yapıyordu. Bugün paraleller ve PKK'lılar Türkiye ve Erdoğan düşmanlığı yaparken yine aynı neo-conlarla işbirliği yapıyorlar.
Mesela American Enterprise Institute'tan (AEI) Michael Rubin her birinin olmazsa olmaz partneri. İki gün önce Newsweek'te açıkça darbe çağrısı yaptı Rubin. Türkiye'de ordu darbe yaparsa, Obama yönetimi buna ses çıkarmaz gibi küstahça bir yorumda bulundu.
Rubin bunu yıllardır yapıyor. Mesela Rubin 2007'de Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, "ABD müdahil olsun, AK Partili bir Cumhurbaşkanı çıkmasını engellesin, kısa dönemli bir istikrarsızlık olur, sonra çözülür" mealinde yazılar yazmıştı. O zamanlar Cumhuriyet mitinglerini yapanlar onu yarayışlı buluyordu.
Hatta aynı yıl, Hürriyet Rubin'le bir mülakat yapmıştı. Gazete mülakatın sonuna şöyle skandal bir cümle eklemişti: "Türk Kara Kuvvetleri komutanı olduğu dönemde, Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Washington'da kapılarını kendisine açmak isteyen çok sayıda düşünce kuruluşu olmasına rağmen, 14 Aralık 2005'te, AEI'da kısıtlı katılımlı bir yemekte konuşmayı tercih etmişti."
"27 Nisan muhtırasını bizzat kaleme aldım" diyen Yaşar Büyükanıt'dan bahsediyordu Hürriyet! 27 Nisan e-muhtırasından 3 gün sonra yayınlanan haberin başlığı da ilginçti: "ABD Gül'ün Cumhurbaşkanlığı konusunda ne düşünüyor?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, önümüzdeki hafta ABD'de Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katılacak. Türkiye'nin vizyonunu, bölge politikasını, tezlerini dile getirecek. Ee tabii ki bu süreçte müptezellere düşen, Rubin'in saçmalıkları yahut Zarrab'ın tutuklanması üzerinden "ABD Erdoğan'a nasıl bakıyor" yönlü manipülasyonlara girişmek...
Onlar kumda oynamaya devam etsin. Türkiye kendi ajandasının ve çıkarlarının peşinden yürümeye devam ediyor. Endişeye mahal yok...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)