Basıldınız
KCK/PKK ve FETÖ/PDY.
İkisi de tarihlerinde hiç olmadığı kadar köşeye sıkışmış durumdalar.
Biri, "yakın, yıkın" diyor, diğeriyse "kaçın, kurtulun"!
Her ikisi de hiç olmadığı kadar kendisini ifşa etmiş durumda.
20 Temmuz'dan bu yana Kürt halkına isyan çağrıları yapıyor KCK/ PKK.
Kürt halkı ise onu muhatap almıyor.
Zorla, baskıyla onları susturmaya çalışıyor.
Akıllarını kiraya verdikleri unsurlar PKK'lılara "ilk 6 saat" demişler.
Bir olay olduktan sonra geçen ilk 6 saatte "yalan, manipülasyon, iftira hepsi serbest".
"Sonra geride kalan tortular sizin ve düşmanınızın imajıdır"!
İşte bu yüzden bu terör örgütü, ihtiyar genç, çoluk çocuk demeden insan katlediyor ve sonra suçu devlete yıkmaya çalışıyor.
En güçlü olduklarını iddia ettikleri yerlerde bile halk onlara kulak vermiyor.
Aksine bir sürü insan PKK şiddetinden kaçıp gidiyor.
PKK bunu da durduramıyor.
Şimdi son nokta, metropollerdeki Kürtlere seslenmek.
"AKP'ye ait her şey yakılıp yıkılmalı" diyor KCK eşbaşkanı Bese Hozat.
"Türkiye metropollerinde yaşayan milyonlarca Kürt, ayaklanmalı ve isyana kalkmalıdır. Türkiye'yi yangın yerine çevirmelidir."
Yetmiyor, Türk gençlerine de sesleniyor Postmodern Moğol!
"Hem Kürdistan'da hem Türkiye'de tüm AKP binaları, AKP'ye ait her şeye saldırı meşrudur. Bu anlamda AKP'ye ait her şeyi yakıp yıkmalıdır."
TBMM'ye iki gün önce başkanvekilliği yapan HDP milletvekili Pervin Buldan bu sözlere ne der acaba?
Ya ikide bir, "partimize saldırılıyor", "bizim Meclis'te grubumuz var" diye celallenen Selahattin Demirtaş?
Gerçi, sonuçta onlar da emir kulu, değil mi ya?
Hem Demirtaş, bugünlerde görev icabı Moskova'da.
YPG ve PKK sahada, Demirtaş ise masada kur yapacak Ruslara.
Taahhütlerde bulunacak.
"En büyük başkan, Putin Başkan" diye tezahürat yapacak.
Hey gidi hey!
İfşa olmak buna denir işte.
Toplumun yüzde doksanının ülkesini haklı bulduğu bir krizde, karşı taraftan yana tavır almak.
Buna kendisini mecbur hissetmek.
İşte bu, sıkışma ve acziyet belirtisidir.
Sıkışan bir başka şer şebekesi daha var.
Liderleri geçen günkü maneviyat yüklü konuşmasında müntesiplerine "kaçın kuzularım" diye tavsiyede bulundu.
Dini mübini İslam'ı yine hoyratça kullandı.
"Bir yerde Nemrutlar üzerinize geldiği zaman oradan çıkıp gidebilirsiniz; Hazreti İbrahim'in yoludur bu" diye mesaj verdi.
Yetmedi, kuzularına "müminin kendisine zulmeden birisinin işini kolaylaştırması Allah'a karşı terbiyesizliktir. Ne diye zalimin, hainin işini kolaylaştırıyorsun?" diye bir fırça bile attı.
Bu şer şebekesi bu ülkeyle hiçbir sahici bağı olmadığını ilk defa bu kadar açık bir biçimde ortaya koymuş oldu.
Daha fazla rol yapamadı.
Bu ülkeye hiç çekinmeden onca zarar verebilmeleri de bununla ilgiliydi.
Tıpkı bugün bu ülkenin birliğini, istikrarını, refahını, demokrasisini, insanlarını önemsemeden memleketi yangın yerine çevirmeye çalışan diğerleri gibi.
Neyse ki bu ülke, kendi kaderini tayin edebilme kararlılığına sahip ve bu şakilere pabuç bırakmıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)