Eyvah, toplum muhafazakârlaşıyor! Aman Tanrım, halk dindarlaşıyor!
1990'lardan beri statükocuların ağzından bu laflar düşmedi.
Refah Partisi iktidara geldiğinde "şeriatın ayak sesleri" diye yaygara koparmışlardı.
Sonra da Refah Partisi'ni asker marifetiyle iktidardan indirmişlerdi.
5 yıl sonra AK Parti iktidara geldiğinde önce kaygılarını dile getirdiler, nazikçe ihtarlarda bulundular.
Çok geçmeden yine "şeriatın ayak sesleri" diye yaygara kopardılar.
Darbe girişimleri, e-muhtıra, Cumhuriyet mitingleri, parti kapatma davası, sokak başkaldırıları, terör eylemleri, paralel yapı ihaneti ile AK Parti iktidardan el çektirilmeye çalışıldı.
Oysa mesele halkın dindarlaşması, memlekete şeriatın gelmesi falan değildi.
O güne kadar memleketin kaymağını yiyenlerin, imtiyazlarını kaybettiklerini düşünmesiydi.
Toplumsal alanda yaşanan şey, tam anlamıyla bir zenginleşmeydi. Ekonomik, siyasi ve kültürel bir zenginleşme.
Buna bağlı olarak, tek tip modernleşme yerine çok boyutlu modernleşme tecrübeleri hayata geçiyordu.
Yani mesele halkın dindarlaşması yahut muhafazakârlaşması değildi.
Mesele, muhafazakârların modernleşme süreçlerine katılması, kendi modernleşme tecrübelerini üretmesiydi.
Bu süreçte de dindarlaşma ve sekülerleşme birbirini dışlayarak değil, çoğu kez iç içe geçerek ilerliyordu.
Benim de içinde olduğum bir grup yazarçizer, dindarların modernleşme süreçlerine katılmasından endişe duyulmaması gerektiğini söyledi durdu.
Bu süreçte bir başka unsura daha dikkat çekildi: Radikalleşme ve fanatizm.
Bunların, dini alanla ilgili bir durum olmadığını, bambaşka bir sosyo-politik zeminde ortaya çıktığını söylemeye çalıştık.
Başarılı olduk mu? Ne yazık ki, hayır.
Bugün, "Türkiye'de IŞİD'e sempati duyanların oranı yüzde 8"miş diye yaygara koparanlara bir bakın Allah aşkına.
Şimdiye dek, "toplum dindarlaşıyor" diyerek siyaset üzerinde vesayet oluşturmaya çalışanlar, "yüzde 8 IŞİD'i destekliyormuş" diyerek AK Parti'ye vurmaya çalışıyor.
Güya AK Parti'nin politikalarına referans vererek "olacağı buydu" yorumları yapıyorlar.
Meğer, "Türkiye, dünya ülkeleri arasında IŞİD'e sempatiyle bakanların oranının en yüksek olduğu 5. ülke" imiş.
Bu araştırmanın sadece 10 ülkede yapılmış olması ise, onlar için basit bir detay sadece.
Halkın her şeyi bilmesi gerekmiyor ki!
Nasıl derlendiği belli olmayan "veri"ler, AK Parti'yi köşeye sıkıştırmak için araçsallaştırılıyor. Tıpkı geçmişte "halk dindarlaşıyor" söylemiyle yapılmak istendiği gibi.
Oysa, farkına varılmayan nokta şurası. IŞİD'i gerçekten bir tehdit olarak görüyorsanız, AK Parti'nin sorunun parçası değil, çözümün kaynağı olduğunu görmeniz gerekir.
Bugün, bütün dünyayı tehdit eden radikalleşme ve fanatikleşme süreçlerini engelleyebilmenin yolu, dindarlar da dahil olmak üzere bütün toplum kesimlerinin siyasete katılım kanallarını açmaktır.
Bu, Türkiye için de böyledir, Mısır için de, Tunus için de, Fas için de, Filistin için de. Daha pek çok ülke için de.
Sorunun kaynağını yanlış yerde görenler, yahut hakikati çarpıtanlar radikalleşmenin ve fanatizmin önünü açmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Bunu yaparken de yalan söylüyorlar.
Fakat Allah'tan yalancının mumu yatsıda sönüyor...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.