Bir yanda Ahmet Davutoğlu konuşuyor. Diğer yanda Kılıçdaroğlu, Demirtaş ve Bahçeli. Davutoğlu'nun konuşmalarının odağında partisinin tek başına iktidar olması durumunda yerine getireceği taahhütler var. Pozitif bir siyaset diliyle, daha iyi bir Türkiye resmi çiziyor Davutoğlu. Hem yaşadığımız sorunlara yönelik somut çözüm önerileri sunuyor, hem de ülkenin önündeki yeni imkân alanlarına işaret ediyor. Bir merkez partisi olarak AK Parti'den beklenen de bu.
Peki CHP, HDP ve MHP ne yapıyor? Muhalefet. Kime, AK Parti'ye mi? Hayır, Türkiye'nin vesayetle sürdürdüğü mücadeleye. Türkiye'nin vesayet odaklarıyla sürdürdüğü mücadeleyi fotoğraftan bir an için çıkaralım. O durumda CHP, HDP ve MHP'nin siyaset performansının büyük kısmının boşa düşeceğini görürsünüz.
İlginç bir biçimde bu seçimde CHP, MHP ve HDP kendi arasında da mücadele veriyor. Kılıçdaroğlu, Demirtaş ve Bahçeli iki alanda kıyasıya bir rekabet içindeler. 1) Erdoğan karşıtlığında şampiyonluğu kim elde edecek? 2) Vesayetle mücadele kapsamında paralel yapıya yönelik hamleleri kim daha önce göğüsleyecek?
Akın İpek firarda. Piyasada yok. Şirketlerine kayyum atanmış. İddia dehşet verici: Kara para aklamak suretiyle, devleti ele geçirmeye, meşru iktidarı yıkmaya çalışan ve daha pek çok cürüm işlemiş paralel yapının finansmanına katkıda bulunmak.
Adam, firari olduğu yerden talimat veriyor "çalışan"larına. Görevinizin başından ayrılmayın diyor. Ne yazık ki, paralel yapının endoktrinasyon işlevini yürüten Bugün gazetesi ve televizyonu çalışanları ise sormuyor, soramıyor. Akın Bey, siz neden burada değilsiniz diye. Elbette, burada devreye CHP, HDP, MHP giriyor. CHP'nin kanalı Halk TV, Bugün TV ile ortak yayına giriyor. En çok ben destekliyorum pozları kesiyorlar. Birbirlerine omuz atıp, "önce ben geldim" havaları atıyorlar. "Özgür basın"a müdahale diye çığırtkanlık yapıyorlar. Sanki, Pensilvanya iktidarının talimatı olmadan tek bir söz sarf edebiliyorlarmış gibi.
Bu üç parti paralel devlet yapılanmasının söylemleriyle tam 3 seçime girdiler. Dördüncü seçime daha fazlasıyla giriyorlar. "Paralel devlet yapılanması aktivisti" olarak...
Ne diyelim, mübarek olsun!
ŞEHİR BAHSİNE BİR HAŞİYE
Belki duydunuz, belki duymadınız. İki gün önce kurucuları arasında yer aldığım ve 7 yıldır görev yaptığım İstanbul Şehir Üniversitesi'nden Ali Atıf Bir gibi yanlış bir ismin rektör atanması nedeniyle, iki arkadaşımla birlikte istifa ettim. Yeni rektör ataması sadece üçümüzü değil, üniversitedeki pek çok öğretim üyesi arkadaşımızı ve öğrencilerimizi de rahatsız, hatta ve hatta rencide etti. Öğrencilerim, bizim istifamızın ardından "Yeni Rektörü değil, Hocalarımızı Geri İstiyoruz" diye bir eylem organize ettiler. Sağ olsunlar, var olsunlar.
Ne var ki bazı öğretim üyesi arkadaşlarım, bizim istifamızla birlikte kendilerini zor durumda bıraktığımızı düşünmüşler. Gerekçeleri ise, bizim istifa edip, onların istifa etmemesiyle birlikte yeni rektör atamasını destekledikleri yönünde bir havanın oluştuğunu düşünmeleri. Elbette, böyle bir hava oluşmamalı. Onları çok iyi anlıyor ve saygı duyuyorum. Fakat kendilerinden de bizim istifamıza yersiz bahaneler üretmemelerini, kararımıza saygı göstermelerini rica ediyorum.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.