Seni parti başkanı yaparlar inş. canım ya!
Ateşkese uymamış, sürekli çatışmalara yol açacak edimlerde bulunmuş!
Yol ve baraj yapımına hız vermiş.
Barajlar kültürel soykırım amaçlı imiş!
Devlet, bu yolları, barajları Kürdistan'ı imkansızlaştırmak için yapıyormuş.
O nedenle de PKK artık ateşkesi bitirmiş.
Bunlar KCK'nın açıklamalarından inciler.
Siyaset tarihimizde böyle yığınla saçma sapan laf var.
Fakat hepimiz biliyoruz ki, bunların sahada yakıcı bir karşılığı var.
Eğer engel olunmazsa yeni bir döneme girmek demektir bu.
Tam da koalisyon görüşmelerinin başladığı gün böylesi bir gündemle karşı karşıyayız.
Tesadüf mü?
Dün başbakan Ahmet Davutoğlu, "Türkiye'nin sarsılması Türkiye'den ibaret değil, bu çevre coğrafyamızın çok daha büyük facialara maruz kalması demektir" dedi.
PKK'nın ateşkesi sonlandırma çağrısı, Türkiye'nin bölgesindeki gelişmelere müdahil olmasının engellenmesi, içine kapanmasının temin edilmesi içindir.
Hükümet demokratikleşme perspektifiyle sorunun çözümünü önerdi.
Kürtleri tehdit olarak algılama anlayışını, inkarcı politikaları reddetti.
Açık davrandı.
Ne istediğini açık açık söyledi.
Ta 2005 yılında R. Tayyip Erdoğan Diyarbakır'da yaptığı tarihi konuşmada "Tek devlet, tek millet ve tek bayrak prensibi içinde Kürt sorunu da, başka sorunlar da gözbebeğimiz Cumhuriyetimizin daha çok demokrasi üretmesiyle çözülecektir" dedi.
Buna uygun adımlar atıldı.
Kürtler tanındı, hakları verildi.
Erdoğan önce devleti, ardından toplumu "Kürt sorunu"nun varlığına ikna etti.
Bu sorunun çözümü için adımlar atıldı.
Ve evet, 2015'e gelindiğinde, bir 10 yıl öncekine benzer bir "Kürt sorunu" kalmadı.
Yeni sorun alanları ortaya çıktı elbette.
Ancak bu yeni sorun alanları içinde devletin güvenlikçi perspektifi, inkarcı tutumu, baskıcı politikaları yoktu.
Devlet ayrımcılığı bıraktı.
Devlet ayrımcılığı bıraktı ama PKK ayrılıkçılığı bırakmadı.
Yeni sorun alanlarını bizatihi PKK tarafı çıkardı.
Çelişkili tavırlar, tutarsız açıklamalar hiç kesilmedi.
Bunun başlıca nedeni PKK'nın yönetici kadrosunun bir varlık krizine girmesiydi.
Silah bırakmakla tasfiye olacaklarını düşündüler.
İkincisi PKK elde ettiği uluslararası himaye imkanlarıyla işi yokuşa sürme konforu elde etti.
Çekileceğim dedi çekilmedi, silah bırakacağım dedi bırakmadı.
Hele Suriye krizi, PKK'ya ilaç gibi geldi.
ABD desteğini arkasına alarak yerli çözüm sürecini terk etti.
Şimdi de ateşkesi bitirdik açıklaması geldi.
Masadan zaten kalkmışlardı.
Şimdi bunu açık etmiş oldular.
Bu savaştan hiç kuşkusuz Türkiye toplumu ve siyaseti zarar görür.
Fakat en çok da Kürt toplum kesimleri ve HDP zarar görür.
HDP'nin Meclis'e girmesine bu denli anlam yükleyenler.
Neredesiniz şimdi?
Meclis'te yüzde 13 ile temsil edilen HDP, PKK'nın silaha sarılmasına 'dur' diyebilecek mi?
Yoksa, PKK'nın söylemlerini birebir Meclis kürsüsünde mi tekrarlayacak?
Selahattin Demirtaş, HDP'ye başkan mı olacak, Kandil'in sözcülüğünü mü yapacak?
Söylemesem olmaz
Altan Tan, Zaman gazetesine röportaj verip "İslamcı yazarların ve Kürt siyasetinde yer alanların yarısı devletin adamıdır" deyivermiş. Müstefit olduk. Acaba Sayın Tan PKK içindeki yabancı devletlerin adamları hakkında da bizi bilgilendirebilir mi?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)