Biz koalisyonu konuşurken...
2009'dan bu yana AK Parti'ye yönelik olarak yürütülen uluslararası kampanya Türkiye'nin aktörlüğünün önünü kesmek içindi. Ve bu, kısmen başarılmış durumda.
Çok uzağımızda değil, sınır komşusu olduğumuz ülkelerde çok ciddi çalkantılar, büyük krizler, siyasi parçalanmalar yaşanıyor. Suriye krizi giderek derinleşiyor. Suriye'de yaşanan parçalanma, bölgede yıllar yılı onarılması mümkün olmayan yaralar açmış durumda. Fiili olarak birkaç bölgeye ayrılmış olan Suriye, resmi olarak da parçalanmak üzere.
Pan-Kürdizm akımı Suriye yanında Irak ve Türkiye'yi de etkisi altına almış durumda. Bölgede, uluslararası sistem tarafından tanınacak yeni Kürt devletinin kurulacağı inancı giderek yükseliyor. Bölge ülkeleri yeni ittifak arayışları içinde. Bölgesel bir güç halini alan Türkiye'nin dengelenmesi ve hatta etkisizleştirilmesi çabası hız kazanmış durumda.
Bu bağlamda bir yanda İran ve Rusya, diğer yanda İsrail, Suudi Arabistan ve ABD Türkiye'yi çevrelemek için yoğun uğraş içinde. Bölgede kurulacak yeni bir Kürt devleti üzerinden Türkiye'yi sıkıştırma projesi S.Arabistan ve İsrail'i dahi yan yana getirdi.
Diğer yandan Irak, bölgesel istikrarsızlığı beslemeye devam ediyor. Yeni dönemde Irak'ın karşılaşması muhtemel krizleri tahmin etmek hiç de zor değil. Irak'ta, İslam tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir Sünni-Şii çatışması derinleşmeye devam ediyor. Dahası bu çatışma giderek küreselleşiyor.
Türkiye'nin enerji politikaları alanında elde ettiği kazanımlar nötralize edilmeye ve yürüttüğü projeler durdurulmaya çalışılıyor. Bölgede alternatif enerji güzergâhları oluşturuluyor. Türkiye'nin çevresinde bir yandan ayrılıkçı hareketlerin önü açılırken, diğer yandan radikalizme zemin hazırlanıyor.
Bir anlamda ABD, Rusya, İran, S.Arabistan ve İsrail bölgede yine tarihte görülmemiş yıkıcı bir radikalizmin yükselişi için mümbit bir zemin sağlıyor.
Bölge ülkelerinin demokrasi arayışı bu güçlerin engellemesiyle akamete uğradı. Filistin ve Mısır'da siyasete yönelik müdahaleler yeni çatışma alanları doğurmanın eşiğinde. Bütün dünyanın gözlerinin önünde Mısır'ın demokratik seçimle iş başına gelmiş ilk ve tek Cumhurbaşkanı Mursi, birçok arkadaşı ile birlikte darbe yönetimi tarafından idam edilmek üzere.
2002 sonrasında Türkiye'de devlet, kendi toplumu, tarihi ve bölgesiyle bir helalleşme siyaseti yürütmeye çalıştı. Önemli oranda da başarılı oldu. Fakat bundan daha önemlisi, Cumhuriyet tarihinde ilk defa böylesi bir çabaya tanıklık edildi. Ve Türkiye bu yönüyle bir sembolik devrim yaşadı. Ne var ki, Türkiye'nin bölgesine olan ilgisi, onun yürüttüğü aktif dış politika küresel sistemin öncü güçlerini rahatsız etti.
Bugün Türkiye'nin verdiği mücadele, salt bir iç politika mücadelesi değildir. O nedenle yürütülen koalisyon tartışmalarını bakanlık pazarlıklarına indirgemek kelimenin tam anlamıyla bir aymazlıktır. AK Parti, birinci parti olarak elbette sorumlu davranmalı ve hükümet arayışlarını sürdürmelidir.
Ancak bu süreçte, sadece iç politika meselelerini merkeze alarak bir yönetim senaryosu ortaya koymamalıdır. Bugün Türkiye, eğer ki tarihsel bir kayıp yaşamak istemiyorsa, çevresine, bölgesine "taktik adımlar"la değil, "stratejik akıl"la bakmak durumunda.
Koalisyon senaryolarına bir de bu noktadan bakmak gerekir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)