İş işten geçmeden
15 ayda 3 ulusal seçim. Kolay mı? Sadece 17 ve 25 Aralık müdahaleleri bile bir toplumu birkaç yıl yormaya yeter. Kendisini mehdi sanan bir tip neredeyse tüm ülkeyi ateşe atıyordu. Hadi o sanrılarından ya da başka şeylerden böyle bir yola meyletti. Ya da birileri onu bu yola meylettirdi.
Ya muhalefet partilerine ne demeli? Türkiye'nin muhalefet partilerine... Onun gönderdiği kasetlerle, dokümanlarla konuşmalar yazıp memlekete öyle seslendiler. İnsanlardan o adamın önlerine koyduklarıyla oy istediler. Hiç utanmadan. Ve bunun için hâlâ çıkıp tek bir özür bile dilemediler.
CHP de, MHP de, HDP de nasıl kullanıldığını çok iyi bilmesine rağmen halen onunla karşı karşıya gelmek istemiyorlar. Sadece alacakları bir gram oydan olmak istemedikleri için değil. Başlarına örülebilecek çorapları bildikleri için.
AK Parti'yi sürekli bu kesimle işbirliği yapmakla suçladılar. Evet AK Parti bu kesime bir dönem alan açtı. Tarihindeki en büyük hatası da buydu. Fakat bu hatasını gördü. Ve özgürleşti. Peki ya bütün siyasi söylemini ve kaderini ona bağlayan muhalefet partileri ne zaman özgürleşecek? Bu korkuyla nereye kadar yaşayacaklar?
MHP, aday listelerini belirlerken çok titizlendi. Paralel yapıya mensup adayları elemeye çalıştı. Fakat ne olduysa oldu. Söylemleriyle tamamen paralel yapıya teslim oldu. Şu anda ürettikleri tek söylem, "17 Aralık'ın hesabını hükümete soracağız" söylemi. MHP, ürete ürete bu söylemi mi üretiyor?
İnsan en çok zekâsına hakaret edilmesinden yoruluyor. Hafızasızmış gibi görülmekten. HDP de CHP de bunu yapıyor. Türke başka, Kürde başka konuşuyorlar. Dindara ayrı sekülere ayrı söylem üretiyorlar.
Siyaset tam da bu değil mi diyebilirsiniz. Değil. Farklı toplum kesimlerinin sorunlarına çözüm üretirsiniz. Ama her birine ayrı bir gelecek vizyonu uydurmazsınız.
Evet, gerçekten de yorucu. Fakat yorucu da olsa, siyasete katılım hiç olmadığı kadar önem arz ediyor. Yeni Türkiye'nin kurumsallaşması gündemini toplumun elinden almak isteyenlere fırsat vermemek gerekiyor.
13 yıllık AK Parti iktidarı, ekonomik, toplumsal, siyasal ve kültürel alanlarda çok önemli değişimler meydana getirdi. Siyasal normalleşme ve demokratikleşme alanlarında ciddi mesafeler kazanıldı. Fakat hâlâ bütün bu değişimleri teminat altına alacak bir kurumsallaşma yaşanamadı. Yeni Türkiye, bir iddia ve arayış olarak önemli bir noktaya gelse de, kurumsallaşamadı. 7 Haziran seçimlerinin böyle bir anlamı var. Bu yönüyle bu seçimler 2002 seçimlerinden de, 2007 seçimlerinden de 2011 seçimlerinden de daha önemli.
"Seni başkan yaptırmayacağız" diyenler, ne dediklerini çok iyi biliyorlar. AK Parti seçmeni bunun farkında mı?
HDP seçmeni kadar değil sanki...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)