CHP ve yancıları, Muharrem İnce'ye alenen, açıkça saldırıyorlar, hakaret ediyorlar. Hatta onu tehdit ediyorlar.
Muharrem İnce'den nasıl da korkuyorlar farkında mısınız...? Ses ve görüntü kayıtları sızdırıyorlar, ardından herkes bunları duysun, bilsin diye kendileri köpürtüyorlar, bu şekilde Muharrem İnce'yi yıpratmaya gayret ediyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tek adam diye eleştirenlerin, Allah korusun, ellerine fırsat geçerse ne kadar korkunç bir zalimler topluluğuna dönüştüklerini seyrediyoruz. CHP ve yancılarının, çokseslilik, demokrasi, hoşgörü ve başka taktıkları bütün maskeler düştü.
Baksanıza; solcu diye bildiğimiz sözde sanatçı, gazeteci, akademisyen bir çok kişi, Muharrem İnce aday olacak diye adamı neredeyse öldürecekler...! Demokrasi ve çok seslilik, CHP ve yancılarının işine geliyorsa var.
Üstelik bu korkunç zulmü kendileri gibi solcu olanlara yapıyorlar...
SEÇİM BAHANESİ İLE İŞGAL GİRİŞİMİ
Abdülhamid düşmanlığı, sadece Osmanlının sonunu getirmedi, Osmanlı şahsında bütün Müslüman dünyanın ezildiği, sömürüldüğü, zulmedildiği bir devri başlattı. Bir asır evvel, çok zor bir dönemde büyük kalkınma hamlelerini hayata geçiren Sultan Abdülhamid Han'a "müstebit" diyenler, bugün dev kalkınma ve gelişme hamlelerini gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "diktatör" iftirasını atıyorlar...
Geçmişte İttihatçılar, Jöntürkler, Ermeni Taşnaklar, Siyonist Yahudiler Abdülhamid'i devirmek için nasıl bir işbirliği yapmışlar ise şimdi de aynısını Recep Tayyip Erdoğan için umut ve hayal ediyorlar. Demokrasi, insan hakları, özgürlükler; batının asla inanmadığı, sadece dünyanın geri kalanını sömürmek, ezmek, işgal etmek için kullandığı kavramlardır.
Bütün güçleri ile aslında inanmadıkları bu kavramlar ile Türkiye'ye hücum ediyorlar. Recep Tayyip Erdoğan'ı devirmek cümlesinin arkasında Türkiye'yi ele geçirmek, Batı'ya kul köle yapmak vardır. Emperyalist yamyamlar, Osmanlı devletini işgal ve paylaşma çabalarını, demokrasi arayışı olarak, buna karşı direnen Abdülhamid Han ile çevresini ve sevenlerini ise, istibdat temsilcileri olarak tanımlamışlardı.
Batı mensubu emperyalist yamyamların, aramızdaki işbirlikçi hainler ile beraber, Türkiye'yi ele geçirme teşebbüslerini, yeni demokrasi arayışları olarak tanımlıyorlar.
Başkan Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde işgale direnen, sömürge olmaya karşı savaş açan iradeye ise diktatörlük diyebiliyorlar.
SOSYAL MEDYA SUÇ ÖRGÜTÜNE DÖNDÜ
İftira yay, pislik at, yalan söyle... Çamur at, izi kalsın... CHP ve sol düşünceye mensup olanlar ile kendisini muhalif olarak tanımlayanların medya anlayışları aynen böyle... Yalan bilgi paylaşıyorlar. Siyasiler, basın mensupları, bilim adamı, sanatçı, sivil toplum liderleri bu yalanı geniş kitlelere ulaştırıyor. Yabancı ve karanlık dış güçler ile fonlanan internet siteleri, reklam ve tanıtım ajansları, bu yalanı haber yapıyor. Gerçek ortaya çıkınca siyasiler ve gazeteciler paylaşımını siliyor... Bilgiyi başkasından almıştım diyor. Özür yok, telafi yok, helalleşme yok. Kim başlattı bilemiyorsunuz. Her biri, diğerini kaynak gösteriyor. Hesaplar çoğu sahte.
Gerçek olanların kimliklerine ve adreslerine ulaşabilmek ve hukuk yolu ile hesap sormak ise büyük bir çaba, zaman ve para gerektiriyor. Ancak bu arada, yalan orta yerde duruyor... Korkunç bir infaz, suikast, yok etme silahı...
TÜRKİYENİN OTOMOBİLİ
Ülkemizin birçok alanda dev markaları var. Gurur kaynağımız olan, tüm dünyaya ihraç edilen bu markaları, ideolojik sebeplerle aşağılamak, hor ve değersiz göstermek ancak akıl hastalığı ile açıklanır... Kendisine muhalifim diyenlerin bazıları, yerli ve milli arabamıza resmen düşmanlık besliyorlar.
Anlamak, kabul etmek mümkün değil. Tam bir delilik hali.
Önce "imkansız" dediler, ardından "prototiple hayal kuruyorlar" dediler, daha sonra "hani fabrika" dediler, yapsanız da satamazsınız dediler, satın almak için peşinatı yatırıp onbinlerce kişi sıraya girdi. Şimdi de "alamayacağız ki" diyorlar. Vaad edilen icraat, arabanın Türkiye'de yapılacak olmasıdır, Türkiye'deki herkesin araç sahibi olması değildir. TOGG bir sosyal yardım projesi değildir. Arabayı milletin tamamının satın alması umulmaz.
Memleketimizde deniz araçları, dev nakliye gemileri, lüks yatlar da üretiliyor, biz satın alamıyoruz diye üretilmesin mi..? Ayrıca bu arabayı devlet üretmiyor, özel sektör üretiyor. Projenin başında dünyanın bu konudaki en deneyimli ve kariyerli adamı var. Yaşanan ülkemin müthiş bir başarısıdır, bu da beni tarifsiz mutlu ediyor.