ŞURASI açık bir gerçektir ki; 44 bini aşkın vatandaşımızın şehit olduğu afet sonrasında, futbol maçlarını izleme bahanesiyle tribünleri tahrik eden sloganlar, deprem şehitlerimize ve milletimizin yasına büyük bir saygısızlık olmuştur. OHAL ilan edilen illerde belirli kısıtlamalar olmasına rağmen;
İstanbul başta olmak üzere, diğer illerde meydanlarda gösteri, toplantı, miting yapmak, slogan atmak, yasak değildir, günah da değildir, ancak futbol tribünleri özel olarak seçilmiştir. O tribünlerde herkes birbiriyle aynı siyasi görüşte değildir, karşıt görüşte olan ve olaya müdahale etmek isteyen seyirciler olması ve büyük bir kavga, karışıklık, kardeş kavgası oluşması da muhtemelen amaçlanmıştı. Stadyumlarda, spor salonlarında, tribünlerde demokratik tepki mi olur…?
Buralarda her siyasi görüşten insan bulunur ve demokratik tepki vermeye değil, sevdiği takımı desteklemeye giderler. Dikkatli ve uyanık olmalıyız, siyasi görüş farklılıklarımızın istismar edilmesine, kardeş kavgasına dönüşmesine asla izin vermemeliyiz. Terör örgütlerinin, istihbarat elemanlarının ve uzantılarının görev başında ve aramızda olduklarını asla unutamayız.
İSTİFA'DAN MEDET UMAN MUHALEFET
Elbette sandık halkın önüne gelince herkes dilediğini yapacak. Birkaç ay sonra zaten seçim olacak iken "istifa" diye bağırmak, düpedüz kasıtlıdır ve huzurumuza, kardeşliğimize sinsi bir saldırıdır, masum değildir, demokratik hiç değildir. Deprem şehidi vatandaşlarımızın ağır yasını tutarken ve herkes yardım seferberliğinde iken milletin beraberliğini bozucu, bölücü sloganlar atmak millete düşmanlıktır, FETÖ, PKK/PYD/YPG sevenlerini ve devletin azılı düşmanlarını mutlu etmektir. Ne acı ki muhalefet de bunlara umut bağlamış…! Bu çirkin provokasyonu aldılar, köpürttüler/köpürtüyorlar. Başkan Recep Tayyip Erdoğan seçimin olacağını ilan etti, Yüksek Seçim Kurulu görevinin başında, işleyiş devam ediyor. Muhalifler seçime girmeyecekler ya da zaferden ümitlerini tamamen kestiler mi ki mevcut Cumhurbaşkanının istifasından medet umuyorlar…? Kazanacaklarına kendileri de inanmıyor demek ki…! İnanıyor olsalardı kaos ve kargaşayı en başta muhalifler istemezlerdi.
SORULAR
Asla haksızlık etmeyelim. Milletimizin ezici çoğunluğu; vatan, millet, bayrak aşkı ile çarpan bütün renkler, takımlar, STK'lar; devleti ve milleti ile omuz omuza vermiş, Türkiye Tek Yürek olmuştur. Kaos isteyenler azgın azınlıktır. Peki ülke derin acı yaşarken kaosa yeltenen bu insanlara ne diyeceğiz ve nasıl davranacağız…? Kendi hallerine mi bırakacağız…? MHP lideri Devlet Bahçeli kitabın orta yerinden tavrını koydu. "Türk futbolunu zillet ve rezalete mahkum etmek isteyenlere göz yummak, alttan almak, sessiz durmak geldiğimiz bu aşamada mümkün değildir…" dedi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tribünlerden kaos planlayanlara boyun eğemez/eğmeyecektir. Şu soruyu da ister istemez herkes soracaktır: Bazı başkanlar, taraftarları siyasete çekip kendi başarısızlıklarını örtmek mi istiyorlar…? Stadlarında 3-5 provokatöre engel olmuyor veya olamıyorlar mı…? Başkan Recep Tayyip Erdoğan, futbol kulüplerine verdiği desteklerle tarihe geçmiş bir devlet adamıdır, son yıllarda sahip olduğumuz muhteşem stadyumların her birinde emeği ve imzası vardır.
GERÇEKLERİ BİLEREK YAMULTANLAR
Depremin ilk gününden itibaren düğmeye basılmış gibi organize şekilde devletin kurumlarına saldırıyorlar.
Kızılay kamudan bir bütçe desteği almamaktadır.
Vatandaşlarımızın vergileri Kızılaya aktarılmaz. Ahmet Sırrı ARVAS konuyu özetlemiş, size aynen aktarıyorum:
"Kızılay kamu yararına bir yardım derneğidir. Dernek olarak bağış toplar ve ücretsiz yardım eder. Derneklerin bir de iktisadi işletmeleri vardır. Bu işletmeler vergi öder, eleman çalıştırır, normal bir şirket gibidir. Bir ayrıcalığı yok. Mesela Kızılay maden suyu gibi, çadır gibi, çeşitli ürün ve hizmetler üretir, yurtiçi ve yurt dışında pazarlar, gelir elde ederler. Dernek de bu gelirlerden hisse sahibi olur. Üretime devam eder. Derneklerin, ekonomik gelir elde etmek maksadıyla oluşturduğu, iktisadi işletmeleri vardır ve olmalıdır... Kızılay da bunu yapmaktadır… Kızılay derneği'nin kendi hizmetleri ücretsizdir. Ancak iktisadi işletmelerin ürettiği mal ve hizmetler ücretlidir...
Özetle, Kızılay derneği, tüzel kişilik olarak, dernek olarak çadır satmaz verir. Ancak ticari işletmeler bunu ücretle satar ve bu normaldir. Ahlakîdir. Kızılay bile oradan faturalı alır. Bilen ve bilmeyen konuşuyor... " Aslında bilen biliyor da bilerek ve isteyerek gerçeği yamultuyorlar…
HELALLLİK VE SÖZ
Başkan Recep Tayyip Erdoğan: "Maalesef; sarsıntıların yıkıcı etkisi, olumsuz hava nedeniyle ilk birkaç gün Adıyaman'da arzu ettiğimiz etkinlikte çalışma yürütemedik. Bunun için helallik istiyorum…" dedi… Devletin tepesindeki isim, Cumhurbaşkanı sıfatı ile, asrın felaketinin ardından işte böyle hesapsız, samimi, kalpten bir şekilde milletiyle dertleşti, helallik istedi. Bu tespitleri yaparsam sonuç öyle mi olur, böyle mi olur falan diye hesap yapmadı… Bu dünya için oy peşinde değil, ahiret için helallik peşinde olduğunu açıkça ve içtenlikle hissettirdi.
Ardından söz verdi: "Bugüne kadar vaatlerimizi nasıl yerine getirdiysek, çözülemez denilen nice sorunun üstesinden nasıl geldiysek inşallah depremin yaralarını da bir yıl içinde büyük ölçüde saracağımızın sözünü milletime veriyorum… Yıkılan konutun, her köy evinin yerine yenisini, daha modernini yapacağız. Zarar gören her fabrikayı, her işletmeyi, her dükkânı tekrar ayağa kaldıracağız…." Milletimizin ve depremzede vatandaşlarımızın ezici çoğunluğunun, Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu kalbi yaklaşımına aynı kalbi yaklaşım ile karşılık vereceğini zannediyorum…