DAHA evvel de yazmıştım.
Bu teröristler, bir çok sinsi güç ve devlet ile iç içe bulunuyor.
Beyni ve kalbi İsrail'in, gövdesi Avrupa ve ABD'nin, elleri İran'ın, ayakları Rusya'nın, Kürt görünümlü Kürt katilleri...
İşte PKK/PYD/YPG ile bunların siyasi parti görünümlü arkadaşlarının tarifi budur. Paris yanıyor ve yakılıyor. PKK/ PYD/YPG ile bu teröristlerin siyasi parti maskeli arkadaşları, Fransa'nın başkentini savaş alanına çevirdiler. Cinayetleri işleyen, daha önce de benzer ırkçı şiddet olaylarına girişmiş bir Fransız… Fransız sapkın ırkçı, "yabancıları öldürmek için sokağa gittim" diyor.
Paris'te yaşananlar, başta Fransa ve İsveç olmak üzere, terör örgütünü kucağında besleyip, büyütenlere ders olabilir mi…? Sanmıyorum….
Ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Ateşle oynadılar ve gün geldi o ateşte yanacaklar. Ama asla akıllanmayacaklar. Özenle besleyip, büyüttükleri bu teröristleri üzerimize salmışlar, Türkiye ile savaşıyorlar. Terör propagandası ile beyinleri yanmış PKK'lıları Fransa'da koyunlarına aldılar. Bu manyak katillerden adeta bir ordu kurdular. Nitekim; Fransa medyası, Paris'i yakıp yıkan teröristleri aklamak için akla hayale gelmez yayınlar yapıyor.
SOLCULAR VE PKK KÖRLÜĞÜ
Ülkemizdeki bazı solcuların, bazı sanatçıların, HDP ve bütün bunların yancılarının; Parisi yakan, yıkan PKK ve radikal sol örgütlerin sokak terörü karşısında, nasıl dut yemiş bülbül olduklarını görüyorsunuz değil mi? Aynı çevrelerin, cinayetleri, hiçbir ilgisi olmamasına rağmen, ülkemiz ile irtibatlandırma çabalarını da görüyoruz. PKK/ PYD/YPG, Türkiye'nin bölünmesi ve parçalanması için saldırmıyor mu…? PKK; tam 40 yıldır çocukları babasız, kadınları kocasız, anne ve babaları evlatsız bırakmıyor mu…?
Terör örgütü, son 35 yılda, binlerce Kürt çocuğundan terörist yapmadı mı…?
Solcu gazeteciler, sanatçılar, şarkıcılar, sinema oyuncuları ve yönetmenler; PKK ve sol örgütlerin cinayetlerini, korkunç şiddetini, görmezler… Konuşmazlar… Yazmazlar… Bunu yaparlarsa; terör örgütü ve bütün yancıları onları "hain" ilan eder, rol kapamazlar, projelerde yer alamazlar. Ne acı ki çocuklar ölmeye devam ediyorlar, terörist saldırılar ve şiddet de devam ediyor. Solcu/Sanatçı maskeli bu iğrenç ruhlular da PKK terörünü desteklemeye devam ediyorlar.
HDP SİYASİ PARTİ MİDİR…?
HDP; teröristlerin adamlarından arkadaşlarından ve sevicilerinden oluşan, siyasi parti maskeli bir insan topluluğudur.
Bu nedenle kapatılmalıdır.
Yenisini kurarlar, aynısını yaparlar ise onlar da kapatılmalıdırlar. Ta ki bunları yapmayıp, gerçek, sivil, terör ve terörist ile anılmayan bir Türkiye partisioluncaya kadar… PKK ve HDP var olduğu müddetçe, bunların dışında siyaset yapmak isteyenler de zaten yok ediliyorlar.
Bu arada Atatürk'ün partisi CHP, bu HDPKK ile neredeyse aynı parti olmuştur. Asıl büyük tehdit de budur. CHP ve HDP, TBMM Genel Kurulunda neredeyse her konuda aynı yönde oy kullanmaktadırlar. Daha önce de her evden HDP'ye 1 oy kampanyası yapmadılar mı…? HDP barajı geçti diye pilav dağıtmadılar mı…?
İBB'DE PAYLAŞIM ORANLARI
Selahattin Demirtaş için:
"Sayın Demirtaş'ın siyasette aktif olduğu dönemde çizdiği çizgiyi beğenenlerden biriydim" diye hayranlığını ilan eden Ekrem İmamoğlu'nun, İBB'yi PKK/DHKP-C mensuplarıyla ve sempatizanları ile doldurmasına şaşırdınız mı…?
Dönemin CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Özgür Nas'ın sözleri sosyal medyada yayınlanmıştı… Arşivlerde duruyor. Ne diyordu…? "100 kişi alınıyorsa işe; 35 CHP, 15 İYİ Parti, 15 diğerleri, 20-25 de İBB kariyer üzerinden gidiyor. Süreç bu şekilde…" Eleman alımını partilere göre paylaştırırlarken, "yüzde 15 diğerleri" şeklinde kastettiklerinin, HDP/DHKP-C liler olduğunu anlıyoruz…
EKREM İMAMOĞLU HUKUKTAN MUAF MI…?
Hep yazıyor ve söylüyorum… Seçilmişlik, demokratik rejimlerde mutlak ve dokunulmaz değildir. Seçilmişlik, keyfi uygulamalar, kanunsuzluk, yolsuzluk için bir zırh olarak kullanılamaz. Çeşitli kamu görevlerini üstlenenler; seçildiler diye, anayasa, yasalar, yönetmeliklerin emir, talimat ve yasaklarından muaf olmazlar/ olamazlar… Devlet hiyerarşisinde her makamın sıralı amirleri vardır. Devlet makamları güçlerini, görev ve yetkilerini, anayasa ve yasalardan alır.
Seçilmişlerin, demokratik rejimlerde sandıkta hesap vereceği anlayışı; suç işleme, sıralı amirlere ve kurumlara itaatsizliğe ve yalan söyleme özgürlüğüne dönüştürülmez. Seçilmişlik, mutlak ve kutsal değildir.
Kutsallığı kabul edildiğinde, demokrasiden ve hukuk devletinden bahsedilemez.
Seçilmiş ya da atanmış her devlet görevlisi, sadece halka hesap vermez, hukukun emrettiği şekilde kanunlara, devletin diğer kurumlarına karşı da sorumludur ve hesap verir.