İkinci Abdülhamid, kendisinden önceki padişahların aksine, saltanatının ilk ayları hariç padişahlığı boyunca Yıldız Sarayı'nda ikamet etti. Özel günler, bayramlar ve Cuma selamlığı dışında sarayın dışına pek çıkmadı.
Davut Erkan'ın
Eğinli Said Paşa'nın hatıratından hareketle yazdığı bir yazı,
İkinci Abdülhamid'in saraydan niçin çıkmadığını ve aşırı vehimli kişiliğini aydınlatmıştır.
HALK İÇİNDE BİR PADİŞAH
Sultan Abdülaziz'in 1876'da tahttan indirilerek öldürülmesi,
Şehzade Abdülhamid'in geleceğini şekillendirdi. Tahta çıkan
Beşinci Murad'ın rahatsızlığı hiç umulmadık bir şekilde Şehzade Abdülhamid'e taht yolunu açtı.
İkinci Abdülhamid padişah olduğunda, faaliyetleriyle kısa sürede ordunun ve halkın gönlünü kazandı. Seraskerlik Kapısı'nda subaylarla yemek yiyen padişah, burada
"Serasker paşa, paşalar, beyler, efendiler" hitabıyla başlayan bir konuşma yapmıştı. Bütün hükümet üyeleriyle Mabeyn personelini Yıldız Sarayı'nda yemeğe davet etti. Burada yaptığı konuşmada da milli birliğe duyulan ihtiyacı dile getirdi. Tersane'ye giderek Bahriyeliler'le birlikte sofraya oturup asker yemeği yedi. Bâb-ı Meşihat'e giderek ulemayla birlikte iftar yemeğine katıldı. Haydarpaşa Hastanesi'nde Balkan cephelerinden gelen yaralıları ziyaret ederek gazilere hediyeler dağıttı. Boğaz'da geziler yaptı. Vapurla Hereke'ye gitti. Sadrazam, kardeşleri ve diğer nazırlarla birlikte camileri dolaşarak halkla birlikte namaz kıldı.
Yeni padişahın bu davranışları, halk ve ordu mensupları arasında memnunlukla karşılandı. Ancak
Ali Suavi'nin Çırağan baskınıyla Beşinci Murad'ı tekrar tahta çıkarma teşebbüsü, padişahın davranışlarını değiştirecekti.
ALİ SUAVİ PLANLADI
93 Harbi, 3 Mart 1878'de imzalanan Ayastefanos Antlaşması'nın imzalanmasıyla sona erdi. Ancak Rus askerleri de Yeşilköy'de idi. Ayrıca mağlubiyetin bir neticesi olarak Rumeli'den İstanbul'a binlerce muhacir gelmişti. İstanbul'da boş bulunan her yere yerleştirilen muhacirler çok zor şartlar altında yaşıyorlardı.
Osmanlı Devleti zor bir dönemden geçerken
İkinci Abdülhamid'i tahttan indirmek için bir teşebbüse geçildi. Darbenin planlayıcısı
Ali Suavi'ye göre dertlere çare üretecek kişi Çırağan Sarayı'nda göz hapsinde hayatını sürdüren eski padişah
Beşinci Murad'dı. Beşinci Murad'ın annesi
Şevkafza Sultan da işin içindeydi.
Ali Suavi, sultanı tahttan indirmek için İstanbul'da zor şartlar altında yaşayan muhacirleri etrafına topladı. Muhacirlerin çoğunluğu Ali Suavi'nin eski görev yeri olan Filipe'dendi. Muhacirlere, Bulgarlar'a karşı direnen Müslümanlara yardım etmek için bir cemiyet kurduğunu söylemişti. Bunun için Çırağan Sarayı önünde toplanılıp, dağıtılan silahlar teslim alınacaktı. Suavi'nin, baskından bir gün önce Basiret Gazetesi'nde kaleme aldığı yazı parolaydı. Yazısında, devletin içinde bulunduğu durumun oldukça kötü olduğundan ancak çaresinin de basit olduğundan bahsedip çareleri yazacağını ve bu yazısının yarına dikkat çekmek olduğunu söylüyordu.
20 Mayıs 1878'de 500 kadar muhacir, Çırağan Sarayı civarındaki Mecidiye Camii önünde toplandı. Bazı muhacirler de Kuzguncuk'tan mavnalara binip, Ali Suavi'yle birlikte Çırağan Sarayı'na yanaşıp rıhtıma çıktı. Mecidiye Camii önündekiler de saraya geldi. Muhafızlarla kısa bir mücadeleden sonra bir kısmı içeri girerken, diğerleri bahçede kaldılar.
Darbeciler, sarayın harem dairesine girip,
Beşinci Murad'ı buldular.
Ali Suavi, adamlarıyla eski sultanı kolundan tutup
"Aman efendim, gel bizi Moskoflardan kurtar" diye bağırdı. Eski padişahın kollarına girip,
"Sultan Murad çok yaşa" diye bağırarak merdivenlerden inmeye başladılar. Ancak Beşiktaş Karakol Komiseri
Yedi-Sekiz Hasan Paşa durumdan haberdar olmuş ve Çırağan'a gelmişti. Hâl ve hareketlerinden
Ali Suavi'nin liderleri olduğunu anlayınca, elindeki sopayı Ali Suavi'nin kafasına vurdu. Ali Suavi darbenin şiddetinden hemen orada öldü. Bunun üzerine Ali Suavi'nin adamları geri çekilmeye başladılar.
Hasan Paşa'nın yanındaki askerler de Ali Suavi'nin adamlarına saldırdılar. Çırağan baskınında 23 kişi ölmüş, 15 kişi yaralanmış ve birçok kişi de tutuklanmıştı. Hasan Paşa'nın hızlı müdahalesi darbe teşebbüsünü engellemişti.
Baskın sırasında
İkinci Abdülhamid, Yıldız Sarayı'nda
Eğinli Said Paşa ve Rusya Sefareti Baştercümanı
Mihail Onou ile görüşüyordu. Bu sırada Tüfengcibaşı
Tahir Ağa, el işaretiyle Eğinli'yi dışarı çağırmış, Çırağan'da tüfek seslerini geldiğini ve kurşunların Yıldız Sarayı'nın bahçesine kadar ulaştığını söylemişti. Eğinli, bir süre dikkat kesilmiş ancak tüfek sesleri işitmemişti.
Eğinli, padişahla görüşmesinin ardından
Mihail Onou ile odasına doğru ilerlerken Hazinedar
Behram Ağa, hükümdara halkın Çırağan Sarayı'nı bastığını ve Beşinci Murad'ı tahta çıkaracaklarını söyledi. Bunun üzerine sultan, derhal Harem'e giderek silahlarını kuşandı. İkinci Abdülhamid, Yıldız Sarayı'ndaki adamlarıyla Beşinci Murad'ın üzerine yürümeyi planlamıştı. Ancak sultanın, Yıldız Sarayı'ndaki telaşı Hasan Paşa'nın olayı bastırması haberiyle geçici süre durdu.
SULTANIN HUYU SUYU DEĞİŞTİ
Çırağan baskını, hükümdarın psikolojisinin iyice altüst olmasına ve vehimli hale gelmesine sebep oldu. Alman Elçisi
Heinrich Reuss'u Harem'de ağırlayarak çevresine karşı korunmak amacıyla yardım istedi. Sultan, İngiliz Elçisi
Henry Layard'dan da destek talep etti. Beşinci Murad'ı Malta Köşkü'ne getirtip, göz hapsine aldırdı. Hükümeti toplayan sultan, bu toplantı sırasında, geleceğinin ve hayatının güvence altına alınması için onlara mühürlü mazbata hazırlattı. Sabaha kadar Mabeyn'de gezindiği günler oldu. Sürekli telaş içerisinde, yanındaki bürokrat ve yaverlerine
"Ne var, bir şey mi oldu? Ne varsa anlatınız" gibi cümleler sarf etmeye başladı. Herkesi olayı tertip edenler arasında görmeye başlayıp çevresindekilere ağır sözler söyledi. Sekiz tabur asker getirterek Yıldız Sarayı etrafına yerleştirttiği gibi, sarayın etrafına top konulması için emirler verdi.
Çırağan hadisesi ile ilgili rapor.
Siyasi olarak devletin içinde bulunduğu ağır şartlara, padişahın bu durumunun eklenmesiyle devlet merkezi işlemez hâle geldi. Bu şartlar altında her an yeni bir karar veriliyordu. Ardı ardına sadrazamlar değişti. Sultan, bazı görevlileri Anadolu'ya göndererek İstanbul'dan uzaklaştırdı.
İkinci Abdülhamid, kendisini tahttan indirmek için yapılan bu teşebbüs ve daha sonraki tahttan indirme faaliyetleri sonucu iyice vehimli bir yapıya büründü. Kendinden önceki iki padişahın darbeyle tahtından indirilmesi, suikast ve darbe teşebbüsleri sultanı her şeyden ve herkesten şüphe eder duruma ve Yıldız Sarayı'ndan dışarı çıkmaz bir hale getirmişti.