Sınır aşan görüşme
SURİYE'DE Heyet Tahrir eş-Şam, yani HTŞ liderliğindeki gruplar 27 Kasım'da başlattıkları operasyonda Halep'ten sonra stratejik Hama kentini de ele geçirdi. Suriye ordusu, "Son birkaç saatte, askerlerimiz ve terörist gruplar arasında çatışmalar yoğunlaşırken bu gruplar birkaç akstan şehre girdi" açıklamasını yaptı.
Sıcak gelişme buydu. Fakat cevap bekleyen soru çoktu!
Nereye kadar gidilecekti? ŞAM hedefler arasında mıydı? Rusya neden ortalarda görünmüyordu? İran nasıl bir hamle yapacaktı?
Suriye Milli Ordusu, Münbiç'ten sonra rotayı YPG'ye kıracak mıydı? Türk Silahlı Kuvvetleri de böyle bir adım atılırsa gücünü sergileyecek miydi?
Bölgenin sınırlarını çizen İngiltere neredeydi? Amerika ne yapacaktı?
Adım adım gidelim...
Heyet Tahrir eş-Şam ve lideri Ebu Muhammed Colani, doğal olarak manşetlerde...
Dün de anlatmaya çalıştığım gibi El Kaide-IŞİD-Nusra derken dağılan yapılar birleşen yeni akıl ve meydana gelen HTŞ'yi anlattım. Asıl ismi Ahmed el Şara olan COLANİ'nin, Bağdadi'ye yenilmesi kaybolması ve geri gelmesi inanılmazdı.
Savaşın ritmi ve kulvarları değiştiği için İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİ artık bu GRUPLARLA, YAPILARLA yürüyorlardı... Colani bunların başında geliyordu. Satır aralarında geçen bilgilere göre iyi okunduğunda Ahmed el Şara'dan Ebu Muhammed Colani çıkaran İngiliz aklı kabiliyetiydi. Bunun başında da büyük yetenek büyük akıl Jonathan Powell geliyordu...
1995-2007 yılları arasında Britanya Başbakanı Tony Blair'in başdanışmanlığını yaptı. Bu yıllar arasında IRA ile yürütülen müzakerelerde baş müzakereci olarak yer aldı.
Ortadoğu, Latin Amerika ve Asya'daki birçok krizin çözüm yolları üzerinde çalıştı. David Cameron tarafından Libya özel temsilcisi olarak atandı.
"Teröristlerle Konuşmak" isimli kitabı çıkardı. Verdiği bir söyleşide "Ne PKK Türkiye devletini yenebilir ne de Türk devleti PKK'yı yenebilir. Hele ki PKK Kuzey Irak'ta yahut başka bir yerde oldukça... Bunu yapmak mümkün değil. Biz de IRA ile aynı durumdaydık.
1980'lerde İngiliz Ordusu IRA'yı belli bir şiddet seviyesinde tutabileceğini ama onu yok edemeyeceğini, tümüyle yenemeyeceğini fark etti.
IRA da 1985'te aynı sonuca vardı..." dedi. PKK konusunda 2015'te "Sorunun üç ayağı var.
Dağdakiler, HDP ve Öcalan" diyerek üç tuşa aynı basılması gerektiğini belirtiyordu.
İngilizler'in ALTIN ÇOCUĞU Powell, geçtiğimiz günlerde İNGİLTERE ULUSAL GÜVENLİK DANIŞMANI olarak atandı.
Deneyimli bir diplomat olan Powell, Donald Trump'ın yeni yönetimiyle bağ kurmada ve İngiltere'nin Orta Doğu ve Ukrayna'daki savaşlara ilişkin pozisyonunu şekillendirmede önemli bir rol oynayacak. Sir Keir Starmer, yeni ulusal güvenlik danışmanı için "Hükümete önümüzdeki zorluklarla başa çıkma konusunda tavsiyelerde bulunmak, İngiltere çıkarlarını korumak, ilerletmek, dünyanın dört bir yanındaki muhataplarıyla etkileşim kurmak için benzersiz bir niteliğe sahip..." dedi. Yani yeni dönemde kilit isim Jonathan Powell'dı.
HTŞ konu edilince de bakılması gereken isimlerin başında geliyordu. Ruslar'ın iddiasına göre sanırım 2021'de Ebu Muhammed Colani ile İngiltere'nin eski Libya Özel Elçisi ve MI6 temsilcisi Jonathan Powell, Bab el- Heva Sınır Kapısı yakınlarında bir araya geliyordu. HTŞ'nin atacağı adımların, izleyeceği yolun burada saptandığı ileri sürülmekteydi.
Zaten bu görüşmeden sonra HTŞ lideri Ebu Muhammed Colani, PBS'e röportaj veriyor ve görüşmenin KODLARINI açıklıyordu.
"BATI HEDEFİMİZ DEĞİL" sözleriyle EL KAİDE'den IŞİD'den başka bir yol izlediğini ilan ediyordu. James Jeffrey de bu ilişki neticesinde "HTŞ çok da kötü işler yapmıyor. Terör örgütü gibi davranmıyor" deme noktasına geliyordu. Jeffrey "Onlar kendilerini terörist olarak değil, rejimle savaşan vatanseverler olarak tanımlıyor" ifadesini kullanıyordu...
Powell, 1983-85'te Hong Kong'un Çinliler'e geri verilmesi müzakerelerinde bulundu.
1989'dan 1990'a kadar Almanya'nın birleşmesiyle ilgili görüşmelerde masa başı görevlisiydi. 1991'de Washington'daki İngiliz Büyükelçiliği'ne atandı.
Bill Clinton'ın Başkanlık kampanyasına gözlemci olarak katıldı. Seçimden sonra Tony Blair'i, Bill Clinton ve ekibiyle tanıştırdı. Yeni dönemde de TRUMP ile İNGİLTERE'nin adımlarını düzenleyecek isimlerin başında geliyordu. İşte bu "İLETİŞİM" kendini bölgede ve Suriye'de de gösterecekti...
Küresel anlamda İngiltere- Türkiye yakınlığı, İngiltere- Amerika pazarlığı Oxford'lu Powell üzerinde de görülecekti.
Londra'nın Washington'u bazı konularda ikna etmesinden dolayı Moskova'nın yeni rolüne zor da olsa ikna olacağını düşünüyordum. Kremlin, Avrasya'da önemli ve etkili olacaktı. Çin'e karşı duvar görevi görecekti. BRICS için "BİZE ÇOK UZAK" diye yazarken, burada gelişmeleri doğru okuyamayanlar bahar havası yaşıyordu. Rüzgar bir değişti, Moskova ANKARA'nın karşısına düştü. Ankara ise Londra ile Washington ise yanına... BÜYÜK PAZARLIĞI asla ve kat'a bilemeyiz.
Gelişmelerden Ruslar'ın razı olduklarını, başka çarelerinin kalmadığını görüyorum.
HTŞ'nin yürüyüşe başlamadan önce 30 savaş uçağını SURİYE'den alıp UKRAYNA sınırına götürmelerinin hiçbir açıklaması yoktu! Sanki bölgede hayalleri biçilen sadece İRAN kalacak gibi durmakta.
YPG'yle ilgili atılacak adımlar son İTTİFAKI da belirleyecekti.
Bence en önemlisi de buydu!
Mazlum Kobani, İRAN'a karşı Türkiye'nin ve BATI İTTİFAKININ yanında mı, yoksa İran'la birlikte Ankara'ya karşı mı bir tavır belirleyecekti?
İşte bunu bilmiyoruz.
Gelinen noktada Amerika da İngiltere de Türkiye de ESAD'ın gitmesini ya da masaya gelip şartları kabul etmesini istiyordu. İran ise karşı taraftaydı... Zaten İsrail'in HAMAS saldırısına verdiği cevapla İRAN'ın Şİİ İDEOLOJİSİ hedef alınmıştı.
Doğru mu? Net! Peki şunu sormak şart değil mi! İRAN bölgeden tasfiye edilecekse Şİİ EKSENİ yıkılacaksa yerine kim gelir, kim bu alanı kaplardı?
Türkiye'den başka kimsenin ikinci bir ŞIKKI yok...
YPG meselesinin nasıl yürüyeceği belli olduktan sonra son kez tuşlara basılacağı, bölgenin son şeklini alacağı tasarlanıyor gibi... BENCE...
İZLEYELİM...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.