‘Şara’pnel
SURİYE'NİN bölünmesi kaçınılmaz. Karar verilmiş.
Önceden yazılan sahneleri göreceğimiz kesin... ARAP BAHARI ile başlayan fırtına, Suriye'ye yani BAAS'ın kalesine geldiğinde ismini duymadığımız pek çok örgüt sahada yerini aldı.
İstihbarat örgütleri, ülkelerinin çıkarlarını bu YAPILAR üzerinde koruma telaşına düşmüştü.
Bu nedenle örgütlere değil arkadaki büyük güçlere odaklanmak gerekiyordu.
Başkan Erdoğan, RUSYA ile oluşan yumuşak iklimin de sonucu olarak belki de Putin'in ricası üzerine ESAD'a GÖRÜŞME çağrısı yaptı. Ancak daha geçtiğimiz yıl bu ihtimal üzerine bölgedeki RADİKAL yapılar renklerini belli ediyordu.
Mesela Ahrar'uş Şam kendi bünyesine kattığı Sukur-el Şam, Fastakim, İslam Ordusu İdlib Kanadı, Mücahitler Ordusu, Şamiye Cephesi Batı Halep Teşkilatı, Şam'ın Devrimcileri ile "DAVA" vurgusu yaparak "ESAD devrilinceye kadar mücadele edeceğiz" diyordu.
HTŞ de yani Heyet Tahrir eşŞam da eleştirilerine bir video ile destek veriyordu. HTŞ'nin medya organı Amjad tarafından paylaşılan videoda, "Hiçbir zaman uzlaşmayacağız" deniliyordu. Örgüt lideri Ebu Muhammed Colani videoda, Esad yönetimi ile uzlaşma içine girmeyeceklerini belirtiyor ve "suçlu rejim devrilinceye kadar mücadeleye devam edeceklerini" ifade ediyordu.
Geçmişte El Kaide'ye bağlı olan Nusra Cephesi militanlarının kurduğu HTŞ, İdlib'deki en güçlü askeri gruptu. Bu net! Nusra Cephesi, Temmuz 2016'da El Kaide ile ilişkilerini sonlandırdığını açıklamış ve adını Şam'ın Fethi Cephesi olarak değiştirmişti. Ocak 2017'de ise Şam'ın Fethi Cephesi liderliğinde bir araya gelen Ensar el-Din Cephesi, Ceyş el-Sunna, Liva el-Hak ve Nurettin Zengi Hareketi, yeni bir çatı örgüt olarak HTŞ'yi ilan etmişti. Ahrar'uş Şam ve HTŞ 2017'de birbiriyle savaşmış olsalar da müttefik konumundalardı. Neyse konumuz bu değil...
HTŞ ortaya çıktıktan sonra TANITIMI yapılması gerekiyordu.
İngiliz istihbaratı MI6 bunu başarıyla gerçekleştiriyor ve BATI MEDYASININ kapıları sonuna kadar açılıyordu. Ebu Muhammed Colani'nin gerçek ismi Ahmed el Şara'ydı. Ailesi İsrail'in işgal ettiği GOLAN TEPELERİ'NDE yaşıyordu. HTŞ liderinin babası 1946 doğumluydu.
Babası gençliğinde BAASÇILAR'a muhalefet ettiği gerekçesiyle Irak'a sürgüne gönderildi.
Bağdat'a geçen babası burada eğitimine devam etti. İktisat ve siyasal bilimler eğitimi aldı. İsrail saldırganlığı durmayınca BABA Ürdün'e giderek Filistinliler'e yardım etti.
1971 yılına kadar Irak'ta kalan babası daha sonra Suriye'ye döndü, tekrar hapsedilip serbest bırakıldı.
Meclise vekil olarak girmek istedi ancak kabul edilmedi.
Bunun üzerine 1980'li yıllarda Suudi Arabistan'a gitti, burada eğitimine devam etti ve petrol alanında da kendini geliştirdi. Suudi Arabistan Petrol Bakanlığı'nda çalıştı. HTŞ lideri Colani de 1982 yılında Riyad'da doğdu. 1989 yılında ise Suriye'ye döndüler... ÖNEMLİ NOKTA COLANİ BABASININ
TAMAMEN ETKİSİ ALTINDA
KALDIĞIYDI. Yani o da BAAS karşıtıydı...
Colani sivil ölümlerden dolayı IŞİD ile yollarını ayırdığını belirterek "Amerika ile AVRUPA'ya tehdit değiliz.
Böyle bir amacımız yok" diyordu.
Terörist olarak kabul edilmemeleri gerektiğini açıklıyordu. HTŞ lideri Irak savaşı başlamadan birkaç hafta önce Bağdat'a geçiyordu. Ara sıra Suriye'ye geçse de vaktini MUSUL'da geçiriyordu. Tutuklanıyor önce Ebu Gureyb, sonra Bucca ve daha sonra Bağdat Havalimanı'ndaki Cropper cezaevlerinde kalıyordu.
Daha sonra Amerikalılar kendisini Iraklılar'a veriyordu.
Taci Hapishanesi'ne konuluyor ve cezaevlerinde 5 yıl geçirdikten sonra serbest kalıyordu.
Ardından IŞİD lideri Ebubekir Bağdadi ile bir araya geliyordu.
Colani bu buluşmayı "Bağdadi ile yüz yüze görüştüm. Meseleleri analiz etmeye dair yeteneğinin çok fazla olmadığını ve güçlü bir kişiliğinin de bulunmadığını anladım" diye açıklıyordu.
HTŞ lideri Rusya'nın rejimi önemsemediğini, sadece Akdeniz'deki üsler, fosfat ve doğal gaz konusuna odaklandığını açıklıyordu. Tahran rejiminin Pers İmparatorluğu'nu diriltme isteğinde olduğunu söyleyen Colani, İran'ın da Akdeniz'e uzanmak, fosfat ve doğal gaz yataklarını elde etmek istediğini vurguluyordu. Şİİ İDEOLOJİSİNE SARILDIĞINI
DA BELİRTİYORDU... Suriye'de ESAD zora girince Kasım Süleymani'nin Moskova'ya giderek Putin'i bölgeye gelmesi için ikna ettiğini ileri sürüyordu. Rusya'nın savaşa böyle dahil olduğunu ifade ediyordu.
HTŞ lideri yani Heyet Tahrir eş-Şam'ın bir numaralı ismi Ebu Muhammed Colani bu noktaya gelmeden önce BAĞDADİ'ye yeniliyor ve uzun süre ortalarda görünmüyordu.
Sonra IŞİD'e Hizbullah'a ve Suriye Ordusu'na karşı olduğunu BATI MEDYASINDA haykırıyor ve tekrar soluğu SURİYE'de alıyordu... Ebu Muhammed Colani, SURİYE değerlendirmesi yaparken YPG için de "Amerika'ya, Rusya'ya, rejime bağlı güçler" tanımlaması yapıyor ve onların karşılarında olduklarını ilan ediyordu. Şimdi ise aynı sokağı aynı sahayı kullansalar da eller silahlara gitmiyordu.
Olanca nezaketle birbirlerine saygı gösteriyorlardı. HTŞ Halep'ten YPG de Deyrizor'dan yükleniyordu! İki taraftan rejimi yıkmak için çaba harcıyorlardı.
YPG Amerikan güçlerinin desteğiyle İRAN ve IRAK'tan taze güçlerin ESAD'a yardıma koşmasını engelliyordu. Bir anlamda HTŞ'ye yardım ediyordu yani... Stratejik ortaklık iki uçtan görülüyordu!
Kurguya bakılacak olursa Putin ve Rusya zordaydı. Ukrayna'dan başını kaldıracak halleri yoktu.
Suriye'ye güç aktarımı kolay değildi. Başkan Erdoğan, Putin'le sık sık temas kursa da artık iki güç karşı karşıyaydı. İran da aynı şekildi, ötedeydi. Finalde ne olur, nasıl olur bilinmez. Ancak İNGİLTERE sınırlarını çizdiği ORTADOĞU'da Türkiye'yi yanına çekmeyi başararak yine oyunun içinde kalıyor, Amerika ile dengeyi bulmayı başarıyordu. Amerika'nın ÇİN tehdidine karşı İngiltere'yi bir ölçüde yanında görmek istemesi ORTADOĞU'da yeni bir dengeyi yeni bir anlaşmayı getiriyordu. İKİ BÜYÜK arasındaki el sıkışmanın nasıl detaylar içerdiğini de YPG üzerinden yakında görecektik...
Daha doğrusu YPG'nin kaderi üzerinden...
Bir DEVİR TESLİM yapılacaktı. NET! Ancak kim, kime neyi bırakacaktı o şimdilik muamma... Yine de "ORTAK PAYDA TÜRKİYE" olduğu sonucuna ulaşmak zor değildi.
BATI medyasının yazdığı gibi BAŞKAN ERDOĞAN'ın daha fazla büyüyeceği bir zaman dilimine girilmişti... İngiltere ile Amerika örgütler üzerinden sahadaydı. NET! Türkiye de kayıtsız kalamazdı kalmıyordu.
NET! Tüm bu aksiyonlar için SUUDİ ARABİSTAN'ın da para döktüğü SIR değildi... BATI kadar KÖRFEZ OLİGARŞİSİ de ESAD'ı ve İran'ı istemiyordu... 7 Ekim HAMAS saldırısıyla değişim için start verildi. Şimdi her gün bu değişimi göreceğiz. Yaşayacağız...
Türkiye çok iyi bir zamanlama ile çok hızlı yol almakta...
İzleyelim...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.