ERGÜN DİLER

Her yol Ankara

RKAÇ hatırlatma yaparak başlayalım... Erdoğan, CUMHURBAŞKANI seçildiği günün akşamı Devlet Bey ekranlara çıkarak ileride daha iyi anlaşılacak sözlere imza atmıştı.
MHP lideri, "Tezahür eden milli iradeye herkes asgari ölçülerde saygı duymalıdır" ifadelerini kullandıktan sonra Erdoğan'ı tebrik ediyor ve şunları söylüyordu:
Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir.
Öyle gözüküyor. İnşallah Türkiye değişmez...
Geçtiğimiz günlerde SDG/ YPG kontrolündeki Rojava Bölgesi'nin dış ilişkiler sorumlusu İlham Ahmed, önemli noktaların altını çiziyordu.
Ahmed söyleşinin bir yerinde, "ARADA YABANCI ARABULUCU VAR MI?" sorusuna şu cevabı veriyordu:
Kesinlikle arabulucular var.
Şu anda daha fazla ayrıntıya giremem. Rojava'daki durum, Kürt barış süreciyle ilgili herhangi bir müzakerenin yeniden başlaması için çok önemli. Türkiye'nin tam olarak ne istediği açık değil.
Rejimin bu topraklara geri dönmesini mi istiyorlar, İranlılar'ın mı gelmesini istiyorlar? Türkiye'nin ne istediğini bildiğini sanmıyorum.
Tüm bölgeyi yok mu etmek istiyorlar...
Bu iki çıkışın altına İngiltere'nin eski Başbakanı Boris Johnson'ın göreve gelmeden önce söylediği cümleleri temel olarak almak gerekiyordu.
Eğer ORTADOĞU'nun nereye gittiğini anlamak, Türkiye'nin geleceğini görmek Kürt meselesinin nasıl çözüleceğini merak ediyorsak Johnson'un sözlerini unutmadan gelişmeleri yorumlamalıyız... Johnson, daha BAŞBAKAN olmadan "Britanya olarak eski dostluklarımızı canlandıracağız. Yeni ortaklıklarla KÜRESEL rolümüze geri döneceğiz" diyordu...
Küresel rol oynamalarının bir yolu da, Türkiye'den geçiyordu. NET! Londra, sık sık yazdığım gibi BREXIT ile AVRUPA'ya veda etmiyordu!
BİRLİK İÇİNDE KALARAK KÜRESEL İDDİA SAHİBİ OLAMAYACAKLARINI GÖRÜYORLAR VE FİŞİ ÇEKİYORLARDI. Bu önemli bir hamleydi. Çok büyük sarsıntı meydana getirdi. Hemen ardından yaşanan 15 Temmuz Kalkışması, Türkiye'nin de yeni bir yol arama gerekliliğini ortaya koydu. Amerika ile Çin arasındaki KÜRESEL mücadelede nirengi noktası ORTADOĞU'ydu.
Buranın vanasını elinde tutan maçı alırdı. Brexit sonrası özellikle SAVUNMA SANAYİİNDE İngiltere ile Türkiye arasında muazzam yakınlaşma yaşandı.
TEKNOLOJİ oradan geliyordu.
Desteklerini esirgemiyorlardı.
Hatta İNGİLİZ BAKANLAR ve medyası atılan adımlara samimiyetle sahip çıkıyorlardı.
15 Temmuz'dan sonra ilk gelen, yardıma koşan Alan Duncan'dı.
TUSAŞ saldırısından sonra da ilk gelen İngiltere Savunma Bakanı John Healey oluyordu.
Birleşik Krallık Ankara Büyükelçisi Jill Morris ve Kraliyet Savunma Çalışmaları Koleji Heyeti, parlayan yıldız Baykar'ı ziyaret ediyordu. Yani İngiltere ile Türkiye arasında NATO'nun dışında ABD'nin uzağında büyük bir YOL ARKADAŞLIĞI, ORTAKLIK inşa ediliyordu.
Bu ÇİN'den Afrika'ya kadar uzanan muazzam bir ekseni kaplıyordu. ORTADOĞU da işin merkezindeydi. Haliyle...
İngiltere BÜYÜK BRİTANYA olarak geri dönmek istiyor, Amerika'dan da alan talep ediyordu. Kendi aralarındaki PAZARLIK-MÜCADELEORTAKLIK
Türkiye'nin önünün açılmasına yarıyordu.
Kabaca bu dengeyi ortaya koyduktan sonra Devlet Bey'in "Öcalan gelsin. Meclis'te konuşsun.
Terörü bitirsin" çıkışını analiz etmek daha sağlıklı olacaktı. Bu satırları yazarken TV'de "REJİM MUHALİFLERİ HALEP'in merkezine girdi" alt yazısını görüyordum. Dün de belirttiğim gibi HTŞ yani Heyet Tahrir eş-Şam örgütü alanda gücünü konuşturan ilerleyen yapıydı. İngiliz istihbaratı MI6'in arkasında olduğu gerçeği, herkesin bildiği SIR'dı.
Amerika da Türkiye de çıkarları doğrultusunda gözünü kapatıyordu.
Bazen... Doğaldı. HTŞ'nin operasyonlarına Türkiye'nin desteklediği SURİYE MİLİ ORDUSU'nun da katıldığı ileri sürülmekteydi.
HALEP'in ESAD'ın elinden alınması, ŞAM ile HALEP'i birbirine bağlayan M5 Karayolu'nun ele geçirilmesi stratejik sarsıntı demekti. Bu tamamlandıktan sonra Türkiye, Suriye'nin doğusundaki YPG/SDG ile baş başa kalacaktı...
Bu ihtimalin kapısı aralanıyordu.
Şu anda HALEP'te olanların yansıması belli ki SURİYE'nin DOĞUSUNDA görülecekti...
YPG/SDG ile yapılan görüşmelerde, Amerikalılar ile İngilizler arabulucu olarak yer alıyor mu bilmiyoruz. Devlet Bey'in "DEM ile ÖCALAN bir an önce görüşmeli" ısrarı bir şeylerin hızla aktığını gösteriyordu. ESAD rejimiyle mücadele edenler, YERLEŞİK unsurlar değildi. Günü gelince sahadan çekileceklerdi. Burada bizi ilgilendiren birkaç nokta vardı.
Erdoğan'ın ESAD'la görüşme ihtimali ortadan kaldırılıyordu.
Bu net. İkinci olarak da IŞİD deneyimini hatırlamakta fayda vardı. IŞİD sahne alıyor, terör estiriyor, tüm dünyanın gündemine oturuyor, sonra Washington YPG'yi sahneye itiyor ve onların aldığı toprakları MAZLUM KOBANİ'ye devrediyordu. Şimdi de HTŞ ve diğer radikal yapılar ilerliyor, HALEP gibi kritik bir şehri ele geçirme arifesine geliyordu. Rusya ve İran'ın ESAD'a verdiği desteğe rağmen...
"Suriye" diye bir DEVLETİN kalmayacağı artık ortada. Çıplak gözle bile bunu görmek çok zor değil. Peki ESAD küçük bir alana sığmak zorunda kaldığı zaman ele geçirilen BÖLGELER ne olacaktı?
Türkiye zaten BARIŞ PINARI-FIRAT KALKANI-ZEYTİN DALI-BAHAR KALKANI gibi önemli operasyonlarla aşağı inerek SINIRLARINI güvence altına aldı. NATO üyesi olarak da burada GÜVENLİĞİ sağlamaya en yakın aday. Doğal ve anlaşılır. HTŞ ve diğer yapılara zimmi destek veren Amerika, YPG/SDG konusunda kararlı. Destekleri sınırsız sürüyor.
IŞİD örneğinde olduğu gibi MAZLUM KOBANİ'ye çağrı yaparlarsa "GELİN BURALARA İNİN" derlerse ne olacaktı? Esad'ı küçülttükten sonra "Şimdi sıra, KÜRTLER'LE anlaşmada" diyerek Ankara'yı masaya zorla iterlerse nasıl bir tavır alınacaktı?
Devlet Bey'in çıkışı da İMRALI'nın gündeme gelmesi de Amerika-İngiltere-İsrail'in aşağıda yaptıklarından bağımsız olamaz. Mümkün değil. Hem Amerika ile İngiltere'nin nerede nasıl anlaştıklarını hem de ayrı ayrı ne düşündüklerini bilip anlamak şarttı. Günün sonunda iş dönüp dolaşıp KÜRT KARTINA gelecekti. Bundan kaçış yok...
15 Temmuz'dan hemen sonra SİLAHLI KUVVETLER'in SURİYE'ye giriyor olması önem bir hamle olarak güncelliğini koruyordu. Kürt kartı bir süre sonra manşetlerden inmeyecekti.
7 Ekim HAMAS saldırısıyla başlayan sarsıntı, DEĞİŞİMLE tamamlanacaktı. Kürtler'in de bunu görmesi gerekiyordu.
Bakalım İmralı'nın tavrı ne olacaktı? YPG nasıl tutum alacaktı? Ankara son sözünü ne şekilde söyleyecekti?
Önümüzdeki günlerde bunları konuşacağız... Finalde Türkiye'nin çok büyük bir alanı kontrol edeceğini düşünüyorum.
Nasıl olacak, ne şekilde olacak bilmiyorum. Ancak olacak...
Avrupa ile KOPUŞU da verilmeyen vizeleri de buradan okumak gerekiyordu.
İzleyelim...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.