Oreşnik
TÜM televizyonlarda, gazetelerde, başkentlerde ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI çıkarıldı bile...
Washington, pazar günü Ukrayna'ya Amerika'nın yolladığı uzun menzilli füzelerin Rusya topraklarındaki hedefler için de kullanabileceği sinyalini verdi. Ukrayna da elini çabuk tuttu. Salı günü ilk kez Rusya toprakları içindeki bir hedefe ATACMS (Ordu Taktik Füze Sistemi) ile saldırdı.
Moskova, Bryansk bölgesine düzenlenen saldırıda 6 ATACMS füzesi kullandığını, bunlardan 5'inin imha edildiğini söyledi.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, "Füzeler Amerikalı askeri uzmanlar tarafından kullanıldı anlayışıyla hareket edeceğiz" dedi.
Rusya sessiz kalamazdı.
Böyle bir şey de beklenmiyordu.
Rusya, ATACMS'lerle yapılan saldırıya OREŞNİK ile cevap verdi. Nükleer başlık taşımayan füze ses hızından 10 kat fazla hıza sahipti. Saatte 12 bin 250 km hızla hedefine ilerleyebiliyordu. "Modern hava savunma sistemlerinin 'OREŞNİK'i durdurma kabiliyeti yoktu. Rusya, OREŞNİK'lerle AVRUPA'daki her başkenti vurabiliyordu. Amerika'nın BATI KIYILARI da buna dahildi.
Putin, ATACMS'lere cevap verince doğal olarak DÜNYA SAVAŞI BAŞLADI manşetleri eksik olmuyordu. Doğru mu?
Kesinlikle...
Takip edenler bilecektir bu noktada tüm dünya ile ayrı düşüyordum! Önceki gün yazdığım HAKİM GÜÇ- YÜKSELEN GÜÇ çekişmesini yani TUKİDİDES TUZAĞI'nı burada görmüyordum. Tarihi, HAKİM GÜÇ ile YÜKSELEN GÜÇ'ün savaşı, çekişmesi belirliyordu. İngiltere'nin ANKARA eski Büyükelçisi Richard Moore bir süre önce DIŞ İSTİHBARAT SERVİSİ
MI6'in BAŞKANI olarak "Rusya ekonomik ve demografik olarak zayıflayan bir güç" değerlendirmesi yapmıştı. Putin'i kızdırmıştı. Moore abartıyor da olsa, RUSYA YÜKSELEN BİR GÜÇ DEĞİLDİ. Washington'un DERİN AKLI sayesinde ayakta kalan, tahterevallinin bir tarafına yerleştirilen güçtü. Bu tanımı ÇİN için yapamazdık. Çin için rahatlıkla, YÜKSELEN GÜÇ denilebilirdi. Veri fazlasıyla mevcuttu. Rusya değildi bu! Bu nedenle RUSYA ile ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI ihtimali bana inandırıcı gelmiyordu. Ancak silahlar, füzeler konuşuyordu! Bu da gerçekti. O zaman doğrudan "KİM NE YAPIYOR, NE ÇIKAR SAĞLIYOR, HANGİ AMACA YÜRÜYOR?" sorusunu sorup cevap arıyordum...
Daha önce de sözünü ettiğim gibi MACRON'u takip etmek konunun anlaşılmasına yardım ediyordu...
Açalım...
Macron, iktidara geldikten sonra çok sık BÜYÜK AÇIKLAMALAR yaptı. Birkaç yıl önce RUSYA-UKRAYNA savaşı başlamadan önce AVRUPA BİRLİĞİ'nin 28 üyesine mektup yolladı. Bu mektuplar, 28 ülkenin medyasında yayınlandı. Fransız lider, ısrarla "AVRUPA'DA YENİ BİR RÖNESANSA İHTİYAÇ
VAR" diye yazdı. Uzun süredir Avrupa Birliği içerisinde reform yapılması gerektiğini savunan Macron, sözlerinin blok için bir erken uyarı olarak algılanmasını istediğini belirtti. İngiltere'de The Guardian, Almanya'da Die Welt, İspanya'da El Pais gibi gazetelerde yayınlanan makalesi, Trump'ın "Önce Amerika" söylemi ile İngiltere'nin AB'den ayrılma sürecine denk geliyordu. Macron yazısında "Avrupa idealine İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana hiç şimdiki kadar ihtiyaç duyulmamıştı. Avrupa şimdiye kadar hiç bu kadar tehlikede olmamıştı" sözleriyle gelen fırtınayı tanımlıyordu. Aslında SAVAŞTA olduklarını söylüyordu! Anlayana tabii...
Geçtiğimiz yaz döneminde AVRUPA'daki futbol şampiyonası için Hamburg ile birlikte birkaç şehre daha gitme fırsatım oldu.
Milli gelirden 72 bin Euro alan HAMBURG'da soğuk su, soğuk içecek yoktu. Klimalarını çalıştıran tek bir mağaza bulunmuyordu.
Havalimanında iseniz de, kan ter içinde kalsanız da soğuk bir şey bulma ihtimaliniz yoktu. Yaklaşık 3 katı ödeyerek belki bir dükkan bulabiliyordunuz!
Durum buydu...
Düşünün...
Tehlikeyi önceden gören Macron, bu yıl içinde ya 4 ya da 5 kez ALMANYA'ya gitti. Geçtiğimiz ay da BERLİN'deydi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Berlin ziyareti, İran ve İsrail arasındaki gerilimin tırmandığı çok hassas bir döneme denk geldi. Macron, Avrupa Birliği'nin çok tehlikeli bir durumda olduğunu, tek pazarını derinleştirmediği ve üye ülkeler arasında sürtüşmelere neden olan parçalanmayı çözmediği takdirde "ölebileceği" uyarısında bulundu. Macron, AB'nin Çin ve Amerika gibi dünya güçlerinin gerisinde kaldığını belirtip "yenilik yapma kabiliyetini hızlandırması" gerektiğini söyledi.
Rusya-Ukrayna Savaşı'na başından bu yana AVRUPA'nın tasfiyesi olarak baktım.
YÜKSELEN GÜÇ olan ÇİN'i çevrelemek, kontrol etmek ve sınırlamak için AVRUPA'nın kıskaca alınması gerektiğini düşündüm. Ben de olsam, rakibim ÇİN olsa işe Paris-Berlin hattından başlardım... Önce ÇİN'i büyütenleri budar, enerji ile temaslarını keser, içeriye dönmelerini sağlardım. Doğacak sorunlarla boğuşurken de, KÜRESEL İDDİALARINDAN VAZGEÇMELERİNİ İZLERDİM. Bunu da, RUSYA yaptı zaten. Amerika Birleşik Devletleri, küresel ölçekte Avrupa BİRLEŞEN DEVLETLERİNE basınç uyguluyordu. Asıl rakipleri onlardı çünkü. Bir de İngiltere BREXIT'le birlikten çıkıp yan kulvardan Washington'a destek olunca ritim hızlanıyor, AVRUPA geri gittikçe gidiyordu! Paris- Brüksel-Berlin'in geri gitmesi demek ÇİN'i de ilerleyemez hale getirecek ve YÜKSELEN GÜÇ olma iddiasından uzaklaştıracaktı.
Rusya ve Amerika, attığı füzelerle havadan karadan sınır çizerek AVRUPA ile ÇİN arasına aşılamayacak duvar örüyordu.
Bu EKONOMİK durgunluğu ve gerilemeyi getirecekti.
İddiasız dönemi başlatacaktı.
Amaç da buydu... İKİ DÜNYA SAVAŞI'nın çıktığı coğrafya Amerika gerçeğini yenmek için BİRLEŞEN DEVLETLERİ oluşturuyor ancak rakipleri bir şekilde gelip yine onları aşağı çekiyordu. Çin de bundan uzak kalamazdı. Kremlin üslendiği rolle, hem İKİNCİ BÜYÜK OLARAK KALACAK hem de YÜKSELEN GÜÇ olan ÇİN'in silaha sarılmasını engelleyecekti...
Eğitim sistemimizin bize göstermediği çok farklı bir akıl, sahneye alınıyordu. Bu coğrafyadan bakınca bunu görmek kolay değildi.
Rusya'nın önceki gün yolladığı OREŞNİK'ten sonra başta ZELENSKY olmak üzere pek çok siyasi isim ve gazeteci "PUTİN BARIŞ İSTEMİYOR" diyordu... Oysa gerçek bambaşkaydı. Putin, KÜRESEL BARIŞ İSTEDİĞİ için YÜKSELEN GÜÇ olan ÇİN'in olayın dışında kalması için füze fırlatıyordu. SAVAŞIN NE KADAR BÜYÜK BİR FELAKET OLACAĞINI GÖSTERİYORDU... Öne çıkmak isteyen ülkeler, korku ile tanzim ediliyordu... Rusya da, Avrupa-Çin bağlantısını keserek PEKİN'in ileride üzerine yürümesinin çullanmasının önünü kapatıyordu... Füzeler kazandırıyordu yani!
Putin "OREŞNİK'i fırlatın" emri veriyordu. Ancak öncesinde PENTAGON'a bilgi iletmeyi de ihmal etmiyordu...
Bence kritik önemdeki her devlet, pozisyonunu buna göre almalıydı...
Durum böyleydi. Tabii BENCE...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.