AMERİKA'DA seçimlerin yaşandığı gün Devlet Bey yine kürsüye çıktı. Sarsıcı çağrılarına devam etti: Sözümün arkasındayım. Teröristbaşı terörün bittiğini söyleyecekse haydi DEM Grubu'na gelsin, bunları teker teker söylesin, Umut Hakkı'ndan da istifade etsin, teklifimde ısrarlıyım...
Neden peki?
İsrail, 7 Ekim HAMAS saldırılarından sonra bölgeye ateşi taşıdı. HAMAS-Hizbullah- İran ve Tahran'ın yönettiği oluşumlar hedef haline geldi. Türkiye de İSRAİL'e birinci ağızdan en sert tepkiyi verdi.
Vermeliydi. Vermek zorundaydı.
Açalım...
Muazzam bir kurgu ve savaş sahneye konulurken diz boyunu geçmeyen yorumlarla ilerlemeye çabalıyoruz. Durum buna müsait değil.
Dün de daha önce de yazdım.
Washington, PENTAGON ve DERİN AMERİKA üzerinden YPG/SDG'yi büyütüyor, "Türkiye'ye sakın saldırma" diye de nasihatte bulunuyordu. Diğer taraftan ÖCALAN'ı Kenya'da alıyor, teslim ediyor KANDİL'deki teröristlerin elebaşları için ÖDÜL koyuyordu. SDG'nin başındaki isim Trump'ın deyimiyle GENERAL ABDİ "Türkiye ile PKK arasında kalmak istemiyoruz!" diyordu. Türkiye sınır ötesi hareket başlatınca KANDİL'e bağlı güçler çekiliyor, ABDİ yalnız bırakılıyordu. Bunu tespit ettikten sonra Bahçeli'nin tavrını anlamak, bölgenin nereye gittiğini görebilmek mümkündü!
KANDİL uluslararası TERÖR BİLEŞKESİNİN oturduğu, çöreklendiği yerdi! Avrupa da Çin de vardı. Ancak İRAN vekaletleri taşıyan organizasyondu. İran Şİİ ekseni üzerinden hareket ediyor, Gazze'de HAMAS üzerinden, Lübnan'da HİZBULLAH üzerinden, Yemen'de HUSİLER üzerinden İSRAİL ile yani Amerika ile çatışıyordu. HUSİLER, IRAK İŞGALİNDEN hemen sonra sahaya iniyor görev alıyordu!
Neyse...
Tahran Çin'e çok yakındı. Yeraltı zenginlikleri PEKİN'e akıyordu.
İngiltere'nin tarihi "sızıntısı" bilinen SIR'dı. Fransa'nın da etkisi görmezden gelinemeyecek kadar büyüktü. Kağıt üzerinde İRAN, İsrail ve Amerika ile MÜSLÜMANLAR adına savaşan güçtü... Görüntü buydu. Cebeli Tarık-Süveyş Kanalı-Babülmendep Boğazı-Malakka Boğazı- Singapur aynı şeydi! Gücü kontrol etmenin önemli adresleriydi. İsrail de bunun için vardı. İran'ın mücadelesi de tam bu nedenleydi!
Açalım isterseniz...
Amerika, İran'ın efsane komutanı Kasım Süleymani'yi vurdu mu? Vurdu. Yine HAMAS'ın lideri Haniye TAHRAN'da İran'ın güvencesindeyken tasfiye edildi mi? Edildi. İsrail, Suriye'de İran'ın temsilciliklerini bombaladı mı?
Kesinlikle. Rusya gözünü kapattı mı? Net... Güncele gelelim...
KANDİL denilen TERÖR YUVASININ odağında İRAN var mı? Yüzde yüz! Irak'ta, Suriye'de, Gazze'de Mısır'da Lübnan'da bir şekilde karşı karşıya geliniyor mu? Kaçış yok evet... PKK ve KANDİL hem Türkiye'yi hem Amerika'yı zorda bırakmak için devrede. Uzun zamandır.
İran hem bölgenin lideri olmak, hem Türkiye'yi iddialarından vazgeçirmek hem de Amerika'yı KÜRT KARTINDAN vurmak gibi bir amaç taşıyordu. Tabii bu İRAN'ın değil arkasındakilerin aklı. HDP'den DEM'e, bölgedeki OLİGARKLARDAN Kandil'e kadar uzanan hatta yabancıların eli var. İran da bunlardan biri. EN etkilisi... Amerika KÜRTLER'i alıyor, ayırıyor, büyütüyor birinci hedef olarak da Şİİ EKSENİNİ belirliyordu. Tahran yönetiminin yayılmasını önlemek için adım atıyordu.
ÖCALAN'ı verseler de her terör saldırısında fatura Washington'a çıkartılıyordu.
Medyaya bakın anlarsınız...
Bu bana uzun zamandır garip geliyordu. ÖCALAN'ın verilmesi de Trump'ın Başkan Erdoğan'a mektup yollayıp "GENERAL MAZLUM İYİ TEKLİFLE
GELECEK" diye yazması da meseleyi SİYASİ olarak çözmek istediklerini ortaya koyuyordu.
Ancak PKK, ÇÖZÜM konuşulunca TUSAŞ'ta olduğu gibi ortaya çıkıyor rol almaya devam ediyordu. Terör hortlayınca Beyaz Saray "YA TÜRKİYE YA PKK" seçeneğiyle karşı karşıya kalıyordu!
Bırakılıyordu. Amerika asla ve kat'a Türkiye'siz yapamazdı. Ancak KÜRTLER'in karşı tarafa kaptırılması bütün dengeleri de bozacaktı.
Sorun büyüktü. Konuşulmasa da söylenmese de ÖCALAN bölgenin önemli aktörüydü. Etkiliydi.
IRAK-SURİYE ekseninde İRAN ve arkasındakilerin etkisini kıracak isimdi. TERÖRİSTTİ, ELEBAŞIYDI. Sorun hep iç içe geçmiş halkalardan oluşuyordu.
Çünkü mücadele küreseldi. Kürt meselesi hiç detaylı tartışılmadığı için teşhis de yanlış konulmuştu.
Şimdi BAKİYE üzerinden hesap görmek kolay değildi.
Dün de altını çizdiğim gibi Amerika, İSRAİL üzerinden Şİİ KARTINI tasfiye etmek için geliyordu. İsrail ve doğal olarak Amerika özellikle SURİYE'deki YPG/SDG'nin patronuydu.
Mazlum Abdi ve birlikleri de İran'ın etkisinde olan ESAD ya da doğrudan TAHRAN'a bağlı güçlerle savaşacaktı. AKDENİZ'e uzanmak isteyen Şİİ eksenine saldıracaktı. O gün gelince...
Devlet Bey ÖCALAN üzerinden çağrı yaparak TÜRKİYE'deki KÜRT NÜFUSU korumak, kollamak istese de ANKARA öyle ya da böyle İSRAİL-AMERİKA ile aynı çizgiye düşecekti. Denk gelecekti.
Türkiye PKK'ya, onlar da PKK'nın KANDİL'deki hamisi olan İRAN'a hasımdı! Diğer taraftan Türkiye, ÇİN ile de yakınlığı sürdürmeye kararlı bir tutum içerisindeydi.
Aynı anda farklı tuşlara basmak bazen işleri daha da karmaşık yapabiliyordu...
Bahçeli'nin, "TÜRKİYE YÜZYILI" için Erdoğan'ın tekrar başkan SEÇİLMESİNİ İSTEMESİNİ bölgenin değişime gebe olmasına bağlamakla birlikte asıl nedenin Sünni bir LİDERE DUYULAN İHTİYACIN giderek arttığının görülmesi olduğunu düşünüyorum... Yani bölgesel KOD'lar taşıyan küresel mücadelede Türkiye, ÖCALAN ile SÜNNİ kartını oynayacak gibi geliyor. Oyunu böyle kuruyor.
Devlet Bey'in sözlerinden bunu anlıyorum...
Devlet Bey ısrarla "Günübirlik siyaset peşinde değiliz" derken DEM'e de "Terörle (Kandil'le) arana duvar örüp örmeyeceğine karar ver" diye çağrıda bulunuyordu. DEM'in SDG/ YPG'ye uzak olduğu SIR değildi.
Demirtaş'ın Mazlum Abdi'ye mesafesi gibi... Kandil AVRUPA'yı ve İRAN'ı temsil ediyordu. Öcalan ise AVRUPA'da kimsenin yüzüne bakmadığı bir isimdi.
Suriye'den çıkınca ona "Gel buyur" demiyordu! Kayyum olaylarına da bu çekişme penceresinden bakmak gerekiyordu. ÇÖZÜM olur mu? Olursa nasıl gerçekleşir? gibi soruları daha soramadan tartışamadan bazı güçler sahne alıyor ve içerisini karıştırıyordu.
DEM de çıtayı yukarı taşıdıkça taşıyor, gerilimi artırıyordu.
Türkiye'den başka bu sorunu kimse çözemezdi. Fakat herkesin eli işin içindeydi.
İzin de verilmiyordu.
İran meselesi çözülmeden ÇİN ile mücadelede tansiyonu fırlatmak istemeyen bir Washington vardı. Avrupa'ya nasıl RUSYA tarifesini UKRAYNA SAVAŞI üzerinden uyguladılarsa benzerini ÇİN'e İRAN ve Şİİ ekseni üzerinden yapmayı hedefliyorlardı.
Karışık, karmaşık ancak zor da olsa çözümü olan bir sorun önümüzde duruyordu. Doğru, sağlıklı ve geleceği getiren ROTA tayini sorunu çözerdi. Görülebilirse eğer... Bence...
NOT: Devlet Bey'in "ÖCALAN" ısrarını anlıyorum.
Çözümün ilk düğmesinin ÖCALAN olmasının sakıncalarını da hatırlamak gerekiyor diye düşünüyorum... Kabul edilmesi zor bir seçenek diye değerlendiriyorum...