'Sınır' harbi!
ÖNCELİKLE elimize haritayı alıp tercih edilen GÜZERGAHA bakmak durumundayız.
İkinci olarak da bunu kim istiyor kim karşı çıkıyor sorusuna cevap aramalıyız... Tüm dünya medyası yaşananları İsrail ile İran arasında görüyor ve gösteriyor. Bu kesinlikle doğru değil. "İSRAİL TEHDİT EDİYOR" manşetleri atılıyor. Hayır 'tehdit yok' doğrudan vuruyorlar!
Bölgede TÜRKİYE ve İRAN stratejik olarak çok önemli konumda olan iki ülke. İki ülkenin farklı bakış açıları, duruşları ve politikaları olsa da yan yana geldikleri de ortada. 17/25 operasyonları ve sonrasında yaşananların bununla ilgisini ortaya koyuyordu.
Daha sonra Başkan Erdoğan çok sayıda BAKANLA Tahran'a gittiği de SIR değildi. Bu yan yana görünme hali sadece Amerika ve İsrail'i değil başta SUUDLAR olmak üzere KÖRFEZ'i de rahatsız ediyordu. İran rejiminin arkasında oyun kurucu olarak FRANSA vardı. LAİKLİĞİN kalesi İSLAM DEVRİMİ yaptırıyordu. Amaç AMERİKAN KARŞITLIĞI... Sonra tarihi ilişkileriyle İngiltere, üretimiyle Almanya, ham maddeye ihtiyacı nedeniyle ÇİN, TAHRAN KUTBUNDA toplandı. Bu bileşke Irak üzerinden, Suriye üzerinden, Lübnan üzerinden İSRAİL'e ulaştı. HİZBULLAH'a sınırsız destek verildi. İşler kötü gittiğinde İRAN'ı korumak için önce HİZBULLAH devreye girecekti. Saldırıları karşılayacak.
İsrail ve ortaklarını oyalayacak.
İleri gidilmesini engelleyecekti.
Stratejik olarak doğru hamleydi. Bu nedenle İSRAİL arkasındaki gücün ve aklın desteğiyle HAMAS-İHVAN-HİZBULLAH'ın önemli noktalarına ve isimlerine saldırma kararı aldı.
Aslında HAMAS ile HİZBULLAH çok farklı yapılardı. ORTAK ÖZELLİKLERİ Amerikan karşıtlığıydı. ORTADOĞU, KÜRESEL SAVAŞTA
VEKALET KARTLARININ DAĞITILDIĞI MERKEZDİ.
BAAS da böyleydi.
Tasfiye edilince İHVAN ile HİZBULLAH öne çıkıyordu.
Doğal olarak... Hizbullah sadece Nasrallah'tan ibaret değildi.
İran'dan da... Çin'e kadar giden, uzanan bir hat vardı. İPEK YOLU'nu, PEKİN-LONDRA arasına koyan akıl da buradaydı.
Avrupalı istihbarat örgütleri de... VEKALETLER üzerinden yıllardır süren bir savaş vardı.
Şimdi bu TOPYEKÜN bir hale dönüşüyordu. İngilizler ve Fransızlar'ın birlikte çizdiği ORTADOĞU sınırları değişecekti. Amerika bunun için bastırıyordu. Irak da Suriye de Lübnan da belki Ürdün de değişecekti. Sıranın Türkiye'ye gelme ihtimali de az değildi. Irak'a iki kez girilmesi, KÜRTLER'in ayrı tutulması, Suriye'nin kuzeyinde YPG bölgesinin oluşturulması, İsrail ile iyi ilişkilerin kurulması tesadüf değildi. SURİYE'nin yaklaşık yüzde 25'i AMERİKAN TOPRAĞIYDI! Yani IRAK'tan sonra Suriye'de parçalanmış bir tablo ortaya çıkıyordu. Oradan ilerlediğinizde LÜBNAN'a oradan da İSRAİL'e ulaşıyordunuz!
Netanyuhu, BM Genel Kurulu'nda gösterdiği haritalarda İRAN'dan başlayıp İsrail'e kadar uzanan bu HAT'tan "THE CURSE" yani LANET olarak söz ediyordu! Bir de NİMET vardı! Onu da "THE BLESSING" olarak gösteriyordu. Arada NİMET'e engel olanlar vardı.
İran ve vekalet verilenler...
Dünyaya da "LANET'i yok edelim" çağrısı yapıyordu. Yani bir anlamda hedefin kim olduğunu hedefin ne olduğunu açıklıyordu. İran kesin ve net olarak bölgedeki ağırlığını kaybedecekti. Arkasında olan hiçbir gücün ortaya çıkmadığını çıkamadığını görerek bunu gönüllü yapacaktı. İlk şık buydu!
Savaşı tercih ederse ki bu AMERİKA'yla olacaktı. Zarar görmesi kaçınılmazdı. Tahran'ın silah üzerinden başarılı olması hiç kolay değildi. Önceki gece düzenlediği füze saldırılarının hasar verip vermediği bilinmiyor.
Ancak Amerikan donanmasına ait AKDENİZ'deki USS Bulkeley ve USS Cole'un İRAN FÜZELERİNİ HAVADA imha ettiği bilgisi vardı. FÜZE saldırısından sonra tüm dünya İSRAİL'in vereceği cevaba odaklandı. İRAN sessizce bölgedeki iddiasından vazgeçerse SAVAŞ olmazdı. Geçmezse USS Abraham Lincoln zaten bölgedeydi. USS Harry S.
Truman'ın bölgeye nakli bekleniyordu. Belki onun gelmesi de 7 EKİM'e yani HAMAS'ın saldırısının yıldönümüne denk getirilirdi! Ve RÖVANŞ niteliğinde ciddi bir karşılık verilirdi. Ve bu büyük ihtimalle ORANTISIZ olurdu! Kararlılığı göstermek için.
İRAN'ı sahneden indirmek için gelen AMERİKA, "LANET" diye tanımlanan bölgeyi kendi istediği güçlere odaklara teslim edecekti. Silahlı KÜRT GRUPLARI da bunlardan biriydi. Yeni şablon hem KÖRFEZ'i hem Amerika'yı hem de İsrail'i rahatlatırdı.
Türkiye ise özenle büyütülen YPG sorununu her geçen gün daha net hissederdi. AKDENİZ'e ulaşma ihtimali olan YENİ ŞABLON üzerinden de KIBRIS ve açıklarındaki zenginliğe göz dikilirdi. Başkan Erdoğan'ın SİSİ ile 11 yıl sonra bir araya gelmesi, KÖRFEZ'e inerek ilişkileri tazelemesi yeni bir sayfa anlamına gelmekteydi. HAMAS yöneticilerinin yollanması HİZBULLAH lideri Nasrallah için de ileri bir çıkış yapılmaması diplomasinin sahnede olduğunu gösteren işaretlerdi.
Güncel soruya gelecek olursak İSRAİL'in Türkiye'ye saldırma ihtimali hiç yoktu.
SIFIR! Önce stratejik olarak aşağısı yani İRAN-IRAK-SURİYE- LÜBNAN çözülecekti!
Bunu başarırlarsa Ankara ile üst perdeden konuşacaklarını biliyorlardı. Hazırlık bunun içindi. Bu gerçekleşirse bölgede olamayacağı kesin olan ÇİN'di.
Türkiye'nin oyunu nasıl okuduğu ne kadar PAY alacağı ya da alamayacağı ile yakından ilgiliydi.
2003'te IRAK HAREKATINDAN önce ANKARA'ya MUSUL-KERKÜK teklif edildi. Riskli bulundu. Doğru şık olarak kabul görmedi. 15 TEMMUZ ise ortaklığın bittiği yerdi! "LANET" diye tanımladıkları bölgede başarılı olurlarsa Türkiye önünde birkaç öneri bulacaktı.
HEPSİ de CİDDİ DEĞİŞİMİ zorunlu kılan öneriler olacaktı!
Doğu rotasında ısrar ise tekliflerin önünü kesecekti.
İçeride ise basıncı artıracaktı.
NET!
Önce İRAN'a cevap verilip verilmeyeceğini görelim.
Sonrasını konuşmak daha kolay...
ANKARA öncelikle 2003 şartlarını tersten okumak ve deşifre etmek durumunda... Bu rüzgar öyle ya da böyle bugün ya da yarın kapıya dayanacak...
KESİN!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.