ERGÜN DİLER

Masadaki şık

BAŞKAN Erdoğan, ABD'ye gitti. "ABD Başkanlık seçimlerini tüm dünya gibi biz de yakından takip ediyoruz.
Kim seçilirse seçilsin Amerika'ya bakışımız ve ilişkilerimizdeki üst düzeyli diyaloğumuz değişmeyecektir" dedi. Gelin şimdi bu noktadan hareketle bizi nelerin beklediğine bakalım...
Bu kulvardan ilerleyip Trump'a, Harris'e, CHP'ye, İmamoğlu'na, Mansur Yavaş'a, Özgür Özel'e olası ittifaklara, 15 Temmuz'a ve arkada büyük yer tutan EKOLLERE bakalım...
Kamala Harris ile yarışan Trump "Seçilemezsem bir daha aday olmam" dedi.
Seçim kampanyalarında ve BAŞKANLIK yaptığı 4 yıl içinde Trump'ın KÜRESELLEŞME KARŞITI çıkışlarına tanıklık ediyorduk. Trump BEYAZ SARAY'da otururken, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmasına "Gelecek küreselcilerin değil vatanseverlerindir" mesajıyla başladı. Aynı Trump, seçim çalışmaları için gittiği yerlerde de DERİN DEVLETİ yani KÜRESELCİLERİN ODAKLARINI temizleyeceğini söylüyordu. Bu KÜRESEL ekonomiden savunmaya, kültürden ülkeler arası diyaloglara kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyordu. Trump "YENİDEN BÜYÜK AMERİKA" derken, KÜRESELCİLERİ WASHINGTON'a çöreklenmiş elitler olarak görüyordu.
Trump'ın açık sözlülükle ifade ettiği ALAN, TÜRKİYE'nin yakın tarihiydi! Erdoğan'ın yasaklı olması, partisi kazansa da BAŞBAKAN olamaması, sonradan yolun temizlenmesi, AK PARTİ'ye kapatma davası açılması, dinlemeler, takipler, böcekler, araç içinde mahsur kalmalar, MİT'e tam teşekküllü saldırılar, tasfiyeler, parti içi kapışmalar, 17/25 Aralık operasyonları, GEZİ'nin körüklenmesi, döviz hareketleri, ekonomik kıskaç hepsi ama hepsi KÜRESEL ÖLÇEKTE nerede kiminle duracağımız ile ilgiliydi.
Erdoğan, başlarda bilmese de PARTİSİ KÜRESEL EĞİLİMİ fazlasıyla içinde barındıran bir yapıya sahipti. Partinin şablonunda Abdullah Bey hakimdi. Ve kendisi de KÜRESELLEŞMENİN getirilerine inanan bir siyasi isimdi.
Böyle çok isim vardı partide...
Bu parti içindeki AĞIRLIK, zamanla Türk Silahlı Kuvvetleri ile AK PARTİ'yi karşı karşıya getirdi. Bu fırtına, asitlenme hali 2013'ten sonra yerini SAF DEĞİŞTİRMELERE bırakıyordu.
Erdoğan BAŞBAKAN olarak KÜRESELCİ EKOL'ün karşısına geçiyordu. Kendisini tasfiye etmek isteyenlerin o ekol mensupları olduğunu düşünüyordu. Bu KULVAR farkı AK PARTİ'yi kuran ekiplerin zamanla eriyip gitmesine yol açıyordu. Herkes ayrı kamplara savruluyordu.
Erdoğan, BAŞKANLIĞA uzanan yolda hem partisini değiştiriyor hem de KÜRESELCİ olarak bilinen sınıfların, grupların, isimlerin DEVLETTEN tasfiyesine yol açıyordu. 15 Temmuz ise bunun ulaştığı en üst noktaydı...
Türk Devleti, içindeki yapılarla mücadele etme kararı almıştı.
Sürmekteydi.
Siyaset sadece belediyeleri, iktidarı almak için yapılmazdı!
Aslolan EKOLLERİN tahtını geri almaktı! Başkan Erdoğan'ın Amerika'da altını çizdiği gibi "KİM SEÇİLİRSE seçilsin ilişkilerimiz ve diyaloğumuz değişmeyecektir" sözü hayatla pek uyuşmuyordu. Kamala Harris'in gelmesi ERDOĞAN döneminin aşırı basınç altında kalması ile sonuçlanacaktı.
Trump ise BAHARI müjdeleyen isim olacaktı.
Trump, KÜRESELCİLERİN AMERİKA'nın gücünü kullanmasına itiraz ediyordu. Bu nedenle "ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞINI ÖNLEYECEĞİM" diyordu. Harris ise TRUMP ve savunduğu noktayı berhava etmek istiyordu.
Hatırlayanlar olacaktır! Macron Washington'a gidiyor ve Trump'la birlikte BEYAZ SARAY'ın bahçesine bir AĞAÇ dikiyordu.
Dostluğu, tarihi, kardeşliği, ortaklığı simgeleyen... Ertesi sabah güne başlayanlar o fidanın oradan sökülüp atıldığını görüyordu.
Küreselciler ile yan yana gelmeye itirazı olanlar belli ki güne erken başlıyordu. Bu durum genel olarak TÜRKİYE'de uzun zamandır yaşanmaktaydı.
Ekonomik sıkıntıların hissedilir olması siyasi mücadelenin ritmini değiştirdi. Ve 15 Temmuz'dan sonra geride olan KÜRESELCİLER giderek ön almaya, görünür olmaya başladı.
DEVLETİN içindeki tasfiyeleri sürse de yok olma noktasına gelseler de vazgeçmiş değillerdi.
Kaybedilen her mevziin geri alınacağını düşünmekteydiler.
Bu nedenle bütün hesaplar ERDOĞAN sonrası için yapılmaktaydı.
Geçen hafta da yazdığım gibi CHP birinci parti görünümünde olduğu için onların hamlesi önem kazanmaktaydı. İMAMOĞLU, her kesimle konuşsa da Abdullah Bey'in fikirlerine dostluğuna desteğine önem veren bir isimdi.
Doğal olarak bu uzun yürüyüş için de kendi gazetecilerini medyasını oluşturma çabası içindeydi. Doğal...
Ancak CHP içinde ERDOĞAN sonrası için en şanslı olan ve olacak olan ise yazdığım gibi Mansur Bey olacaktı. 15 Temmuz ruhunu yaşatmak isteyen güç, MANSUR BEY'in Erdoğan sonrası dönemde karşı tarafa bu alanı vermeyeceğini düşünmekteydi.
Yani KÜRESELCİLERE girişleri kapatacağı öngörülüyor ve bu anlamda ciddi destek veriliyordu.
Abdullah Bey dünyayı iyi bilen isimlerin başında gelmekteydi.
Söylemese de MANSUR BEY için bir hazırlık olduğunu görüyordu. ERDOĞAN sonrası için çalışmaları hissediyordu.
İMAMOĞLU için açıkça destek vermese de bir CHP'liye "Cumhurbaşkanlığı çocuk oyuncağı değil. Beypazarı Belediye Başkanlığı, cumhurbaşkanlığı için referans olmaz" diyordu.
Yani doğrudan isim vermeden MANSUR BEY'e yükleniyordu.
EKOLLERİ bildiği için isimleri yorumlamakta sıkıntı çekmiyordu.
Fransa'dan Bavyera'ya, Londra'dan Washington'a uzanan ve HARRIS'in temsil ettiği bir AKIM vardı. KÜRESELCİ EKOL yani...
İSTANBUL bunlar için çok öteden beri simgesel bir anlam taşıyordu. İSTANBUL'un AK PARTİ'den alınması iştahlarını kabarttı. Şimdi sıranın Türkiye'yi geri almak olduğunu düşünmekteler. Mücadelenin içeriği bu. Hem AK PARTİ içinden hem CHP'den buna yanıt verecek olanlar, karşı çıkanlar olacaktı.
KARŞI ÇIKANLAR İÇİNDE
Erdoğan sonrası için MANSUR BEY ilk sıradaydı. Bu dengenin kurulması için İMAMOĞLU'nun geleceğinde YARGI kararlarının etkisini görmek durumundaydık.
Başkan Erdoğan ile Abdullah Bey, AK PARTİ'yi birlikte de kursalar aynı politikalara gönül vermiş isimler değildi. İmamoğlu ile Mansur Bey için de aynı durum geçerliydi. CHP'li olmak aynı geleceğe yelken açmak sonucunu doğurmuyordu!
Harris ya da Trump'ın gelmesi burada farklı sonuçlar doğuracaktı.
Harris'in BAŞKANLIĞI, İMAMOĞLU'nun önünün açılmasına, Trump'ın Beyaz Saray'a tekrar gelmesi ise aksi sonuçları masaya getirecekti. Mansur Bey, ANKARA'nın desteğiyle HARRIS'li sonuca rağmen önde olacak isimdi! Bunların hepsi Başkan Erdoğan'ın "BEN ARTIK YOKUM" dedikten sonraki şıklardı. Erdoğan dışındaki denge buydu... Başkan Erdoğan tahterevallide tek başına İKİ KİŞİLİK yer tutabilen bir liderdi.
Gücü buydu.
CHP heyecanlı olduğu için gelecekte olması muhtemel şıkları ve çatışmayı yazmak istedim.
Bunlar iyi günlerdi yani... Hem çok tartışacaklar hem çok yeni şeyler öğreneceklerdi...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.