Kılıç
TEĞMENLERİN kılıç çekmesi, yemin etmesi gündem. Gelin biz de oradan ilerleyelim bugün...
Kaçış yok...
HAMAS'ın 7 EKİM saldırısından sonra bölgede pek çok şeyin değişeceğini yazdım. Sık sık...
Olacakları anlamak için sanırım ARAP BAHARI'ndan bugüne akmak gerekiyordu. MAĞRİP'te başlayan fırtına her ülkeyi etkilemiş ancak en ağır sonuçları MISIR'da vermişti... 2013 çok kez yazdığım gibi ileride çok daha iyi anlaşılacaktı.
Kahire'de o yıl darbe olurken Türkiye GEZİ ile 17-25 ile sarsılıyordu. Katar'da da BABA gidiyor acısız sancısız yerini oğluna bırakıyordu. ARAP BAHARI esiyor kamplar da belli oluyordu. Türkiye-KATAR bir yana diğerleri karşı tarafa düşüyordu.
MISIR düğümün çözüleceği yerdi. HAMAS-MÜSLÜMAN KARDEŞLER iktidara geliyor MURSİ'yi sandıktan birinci çıkartıyordu. Sorun bu noktada baş gösteriyordu. Ve herkes o tarihte bir ismi tanımaya başlıyordu: SİSİ Kasım 1954'te Kahire'de doğan Sisi, muhafazakâr bir ailede büyüyen on dört çocuktan biriydi.
Bir esnafın oğluydu. Erken yaşta askeri kariyer yapmaya karar verdi. Asker tarafından yönetilen ülkede sosyal basamakları birer birer tırmandı. Hayatının büyük bölümünü gözlerden uzakta geçirdi. İngiltere ve ABD'de eğitim alan Sisi, askeri istihbaratın başında da bulundu. 2012 yılında Mısır Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanı olarak öne çıktı. Aslında bu sürpriz terfi, kendisine Mısır'ın demokratik yollarla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi tarafından, 'Arap Baharı' sürecinden bir yıl sonra verildi. O dönemde Sisi, medya tarafından Mursi'nin de içinden geldiği Müslüman Kardeşler hareketiyle uyumlu dindar bir Müslüman olarak gösteriliyordu.
Sisi'nin Hasan El Benna'nın öğrencisi Abbas Sisi ile olan aile bağları doğal olarak MURSİ'yi etkiliyordu. Binlerce Mısırlı'nın Temmuz 2013'te Mursi'nin istifasını istediği kitlesel ayaklanmaların ardından Sisi, cumhurbaşkanı ve kabinesine ültimatom verdi. 'Stratejik' davranan Sisi, Mursi'ye açıkça istifa çağrısında bulunmadı. Bunun yerine tüm siyasetçileri 48 saat içinde "halkın taleplerini karşılamaya" çağırdı.
Mursi, çağrıları reddetti ve istifa etmeyeceğini açıkladı. Mursi, kısa süre sonra kendi atadığı Genelkurmay Başkanı tarafından önce görevden alındı, ardından tutuklandı ve hapsedildi. Bu noktadan sonra Başkan Erdoğan ile Sisi ayrı uçlara savruldu.
Türkiye ile Mısır da... Temas kesildi. 10 yıl tek ses çıkmadı.
Başkan Erdoğan ve AK PARTİ HAMAS'a ve MÜSLÜMAN KARDEŞLER'e yakındı. Sevgisini de desteğini de göstermekten çekinmiyordu. Esirgemiyordu.
HAMAS hem MISIR'da hem BATI'da TERÖR ÖRGÜTÜ olarak ilan ediliyordu. İNGİLTERE MÜSLÜMAN KARDEŞLER'e sıcaklığını koruyordu. Zaten Türkiye ve Katar her zaman destek oluyordu. KATAR bu nedenle 2017'de KÖRFEZ'de ambargo altında kalıyordu. Sebep MÜSLÜMAN KARDEŞLER'e yolladığı yardımlardı. Aynı zaman diliminde ANKARA'nın da arası KÖRFEZ'le bozuluyordu. Doğal olarak... Bu gerilim dolu 11 yıldan sonra Şubat'ta Başkan Erdoğan MISIR'a, SİSİ'ye gitti. Önceki gün de Mısır lideri geldi. Bu TEMAS, Türkiye'nin KÜRESEL çapta yer değiştirdiğinin göstergesiydi. Belki kimse açıkça çıkıp söylemeyecek ancak ANKARA, HAMAS-MÜSLÜMAN KARDEŞLER'den uzaklaşıp, KAHİRE'ye yani onları tasfiye eden yerel ve küresel akılla uzlaşma zemini aramak için yeni bir yola giriyordu. Erdoğan'ın uçağın kapısında SİSİ'yi karşılamasının başka izahı yoktu. Türkiye 7 EKİM HAMAS saldırısından sonra yer değiştiriyordu. GAZZE'ye yığılan gücün arkasındaki güç İSRAİL değildi. Herkes biliyordu. ABD bunu istiyor, Netanyahu yerine getiriyordu. İsrailli bir generalin "ABD DESTEĞİ OLMASA iki aydan fazla dayanamazdık" sözleri her şeyi anlatıyordu. Takip edenler bilecektir; ben bu dinamiğin altında yatan gerçeğin ABD'nin kurduğu yeni KÜRESEL OYUN olduğunu düşünüyordum. ABD, küresel rakibi ÇİN'i durdurmak ve kontrol etmek için HİNDİSTAN'dan başlattığı KORİDOR ile AVRUPA'yı kendine bağlıyordu.
Rusya da UKRAYNA SAVAŞI ile bu fırsatı sunuyordu. KÜRESEL İDEALİ olan AVRUPA, savaş korkusuyla ABD'nin kollarına sığınıyordu!
Amerika, HİNT-AVRUPA koridorunda RİSK istemiyordu.
İran bir riskti. Devlet Başkanı öldü!
Dışişleri Bakanı ile birlikte... HAMAS ve HİZBULLAH tehditti.
İSRAİL'i üzerlerine saldı. EN büyük aktör ve engel TÜRKİYE görünüyordu. YPG/PKK bu nedenle büyütülüyordu.
Şimdi direksiyonu içeriye kıralım...
30 AĞUSTOS'tan hemen önce MALAZGİRT ZAFERİ'nin 953. yıl dönümü etkinlikleri vardı. Başkan Erdoğan da oradaydı. Bahçeli ve KUVVET KOMUTANLARI da... Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da...
Başkan Erdoğan'ın konuşmasından sonra protokol sahneye davet edildi. Kuvvet Komutanları o karede görülmedi. Bazı medya kuruluşları "KOMUTANLAR SAHNEYE ÇIKMADI" manşetleriyle yürüdü. Bu haberler üzerine yapılan açıklamada ise sahnenin küçük olduğu için kadraj sorunu yaşandığı söylendi. CHP medyası KOMUTANLARIN Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ile yan yana gelmek istemediğini köpürttü.
Zaten o cenah bu kutlamayı 30 AĞUSTOS'tan rol kapma olarak yorumluyordu.
Aradan bir iki gün geçiyor, HARP OKULLARI MEZUNİYET TÖRENLERİ yapılıyordu.
TEĞMENLER 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' diyerek yemin ediyorlardı. Bu da haliyle büyük tartışmayı başlatıyordu.
Görüntülerin sosyal medyada yayılması üzerine AK PARTİ olgun bir açıklama ile tansiyonu düşürüyordu. MHP'ye yakın isimler de aynı yolu izliyordu. Teğmenleri hedef alan açıklamalar da yok değildi. Aradan bir gün geçtikten sonra MHP lideri BAHÇELİ yemin için 'dış bağlantılı operasyon mekaniği' nitelemesinde bulundu.
Beni en çok ilgilendiren bu cümlesiydi! DIŞ BAĞLANTILI OPERASYON MEKANİĞİ...
Teğmenler yeni mezundu. Böyle dengeleri bilmeleri beklenmezdi.
Ancak arka planda KILIÇLARIN ÇEKİLMESİNDEN HABERDAR OLANLAR OLMALIYDI.
ORDUDAKİ kamplaşmaları, klikleri sivillerin bilmesi kolay değildi. AK PARTİ zamanında HARP OKULLARINA GİREN bu teğmenler 2000 doğumluydu.
Ancak kılıçlı yeminleri, AK PARTİ karşıtlığı gibi algılanıyordu. Sorun da burada başlıyordu.
Benim üzerinde yoğunlaştığım DEVLET BEY'in arka planı işaret eden sözleriydi. Türkiye MÜSLÜMAN KARDEŞLERHAMAS'a destek olurken, küresel arenada bunu savunurken Londra'nın desteğini yanında görüyordu. Katar da burada küçük DEV oyuncuydu. 15 TEMMUZ'da yardıma ilk koşan İNGİLTERE'ydi!
SİSİ ile başlayan AÇILIM Türkiye'nin ilişkilerini, koordinatlarını değiştirecek bir adımdı. Erdoğan, ABD BAŞKANLARI'nın verdiği davetlerde SİSİ'nin yanına oturmamak için yemeklere gitmemişti. Şimdi ise yeni bir sayfa açılıyordu.
GAZZE'de yaşanan katliamlar, HAMAS'ın hedef olması, Müslüman Kardeşler'e küresel savaş açılması, HANİYE'nin öldürülmesi, HİZBULLAH'ın aralıksız vurulması ve HİNTAVRUPA KORİDORU... Hepsi bir zincirin halkaları. Nereden bakarsanız bakın AMERİKA ile İNGİLTERE yine burada karşı karşıya... Olay teğmenlerin çok dışında ve ötesinde. Derin mi derin... Çok kişi ıskalasa da saflar net! Kitleler olayı göremediği için "MUSTAFA KEMAL'in askerleriyiz"i tartışıyor... Mesele başka... Anlayana...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.