Yumruk
YAŞANAN olaylara bakınca, ABD-Çin gerginliğini izleyince, İsrail'in acımasızca bomba yağdırmasını takip edince, Rusya'nın Ukrayna'ya girerek AVRUPA'yı zora düşürdüğünü not edince, NATO'nun ÇİN'i son birkaç yıldır RADARINA aldığını kaydedince, sınırlarımızın aşağısının giderek karıştığını fark edince, ekonomik türbülansın şiddetlendiğini yaşayıp öğrenince aklıma küçük masum bir soru geliyor...
Tüm bunlar kendiliğinden mi oluyordu yoksa bir güç, bir odak düğmeye mi basıyordu?
Benim bulduğum cevap öteden beri aynı...
Devletler ya da güç odakları iki sınıftı! Biri düşünüyor, plan yapıyor ve hayata geçiriyordu.
Diğerleri de bunu anlamaya gayret edenler ve anladıkları kadarıyla gereğini yapanlardı!
Türkiye'de çok kez örneğini gördüğümüz gibi OLAYI GERÇEK ANLAMIYLA
KAVRAMAK, KURGU
SAHİBİNİN NE YAPTIĞINI
ÇÖZMEK YERİNE,
ONLARIN İSTEDİĞİ
GİBİ DÜŞÜNÜYORDUK!
Varılan yer oyunu kuranların bizi götürmek istediği nokta oluyordu...
Klavyemin başındayken MECLİS'teki kavgayı izliyordum. Yumruklar hava uçuşuyordu. Kimin ne yaptığı ile zerre ilgilenmiyordum. Aklımdaki tek soru NASIL KAZANIRIZ NASIL TÜRKİYE'Yİ
BÜYÜTÜRÜZ'dü! Kabul edelim ki etrafımızda hem fırsat hem risk vardı...
HAMAS-Hizbullah- YPG/PKK-IŞİD-EL
KAİDE gibi oluşumlar ya da boyu küçük devletlerin ne dedikleri ne yaptıkları önemli değildi. Önemli olan onlara o görevleri verenlerin ne düşündüğüydü. 7 Ekim saldırısını da sonrasında gelen İsrail vahşetini de medyada yer aldığı şeklin tamamen dışında değerlendirdim. Gerekçelerini de sıraladım...
Uzunca bir süre önce ÇOK ETKİLİ BİR SİYASİ İSİMLE
SOHBET EDERKEN konu o noktaya gelince MERAK ETTİM sordum... ABD BİZİ NEDEN BÖLMEK
İSTİYOR?
Açıkça konuya hiç hakim olmadığını gördüm.
Ezberlenmiş içinde akıl olmayan cümleler ile cevap veriyordu.
Bizi bölecek bir güç varsa bundan ne elde edecekti sorusunun cevabı da olmalıydı!
Eğer "İSRAİL'in güvenliği" için derseniz "İSRAİL'e şu an kimsenin el uzatabildiği var mı ki GÜVENLİK sorun olsun onlar için" karşılığını alırdınız. ABD de AB de adamların yanındaydı. Başka nasıl bir güvenlik şemsiyesi olabilirdi ki! İsrail görev verilen bir model ülkeydi. ANA AKTÖR değildi. Bu nedenle yaşananlar İSRAİL üzerinden açıklanamazdı. Yetmezdi.
Sadece KURGUDAKİ rollerinin gereğini yapıyorlardı.
NET! Bu örneği genişletip PKK'dan IŞİD'e, Esad'dan Sisi'ye kadar yürütebilirdik.
Biden'ın Erdoğan'la neden görüşmediğini de bu kulvara not edebilirdik. Önemli olan arkadaki aklın ne istediğini çözmekti. Bu yapıldığında oyunun rengi değişir alınacak pay artardı...
Rahmetli Mahir Hoca ile sohbet ederken "Osmanlı ulu bir çınardı. Devletimizi kuranlar büyük iş yaptı. Birinci Cihan Harbini kaybetmiştik. Yok olup gitmek an meselesiydi. Çınar'ı kökünden söküp atabilirlerdi.
Kurucularımız sınırlarımızı çizip içeride kalacağımızın teminatını verdiler. ÇINAR kesildi ancak kökünden sökülüp atılmadı.
Kurtardılar. Yeni devlete zaman kazandırdılar..." derdi. Haklıydı..
... OSMANLI bakiyesi ile ilgilenmedik. Kurgunun sahipleri de gelip ideolojimizi, rotamızı belirlerdi. Türk Silahlı Kuvvetleri bu nedenle en çok format atılan odak oldu.
Araplar'la-Kürtler'lepetrolle- gazla- Akdeniz'le-Kıbrıs'la ilgimiz hiç kesilmedi.
Ancak yönlendirildik!
Hep eksik ya da yanlıştı! Bütün adımlar içeriye dönüktü. İDDİASIZ olmak adına ne yapılması gerekiyorsa yapıyorduk. Gören yoktu! Şaka gibi...
Oysa kurgunun sahiplerinin bastırdığı şablonların tam tersi yapılsa inanılmaz sonuçlar verecekti. Yapmadık.
Görünmeyen prangalarla yıllar geçti... Dün MECLİS'te hiç görmek istemediğimiz görüntülerde olduğu gibi yine birbirimizle uğraşıyorduk.
Kavga kendi aramızdaydı.
Birbirimizi yiyip bitiriyorduk.
Neden? Tutuklu vekil Can Atalay yüzünden! Öyle mi!
Atalay dışarıda olsa yanımızdan geçse büyük ihtimal tanımazdık.
Dünyada neye karşılık geliyordu neyi değiştiriyordu bilmiyorum.
Bir bardak suda fırtına bu olsa gerek. ANCAK! Önemli bir nokta vardı. Meclis'teki kavgaya bakacak bunu yine görmeyecektik. NET! Açalım biraz...
Günlerdir yazdığım gibi ABD ile AVRUPA, HİNT KORİDORUNU hayata geçirmek istiyordu. Türkiye de haklı olarak IRAK'ı yanına çekerek KALKINMA YOLU PROJESİ ile cevap veriyordu.
Önceki gün ANKARA'da iki ülkenin dışişleri, savunma bakanları ile istihbarat yetkililerini bir araya getiren Yüksek Düzeyli Güvenlik Mekanizması toplantısı yapıldı.
Türkiye-Irak arasında son dönemde görülen yakınlaşmayı daha da ileri götürecek mutabakat zaptı imzalandı.
Anlaşmayı, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin duyurdu.
Doğru mu? Kesinlikle..
Böylece Ankara'nın kurduğu oyun sahaya indi. Dün de yazdığım gibi biri buna itiraz edecekti. Etti de. Meclis karıştı. İKİ CÜMLE İLE...
Yumruklar havalarda uçtu vekiller yerlerde yuvarlandı kan aktı. Bir odak bir güç bir akıl "SEN MİSİN IRAK'LA İŞ TUTAN, ALTERNATİF
OYUNU SAHNEYE
KOYAN, BİZE ENGEL
OLMAYA ÇALIŞAN..." diyordu. Ancak biz olaylara böyle bakmayacaktık. Görünen tarafı ile yetinecektik. Kavganın dışına çıkmayıp operasyonu ve dünyaya sunulan TÜRKİYE fotoğrafını ıskalayacaktık. Bir de Türkiye BÜYÜK MİLLET MECLİSİ'ne MAHMUD ABBAS'ı getirip dünyada manşet olmasının önünü açıyordu... Bir gün sonra başka bir akıl devreye giriyor bu görüntülerle o görüntüleri silip atıyordu! Operasyon nasıl ama...
Uzun yıllardır bizlere enjekte edilen korkuların laboratuvarda üretildiğini biliyorum. Türkiye bölünmez.
Kimse bölemez. Ayrılmak isteyen de yok. PKK'nın BÖLÜCÜ OLMASINA rağmen BÖLEMEMESİNİN nedeni de bu! Türkiye tüm oyunların aksine YUMUŞAK GÜCÜYLE gülümseyecek.
Bölgenin BÜYÜĞÜ olduğunu böylece kabul ettirecek.
ADALETİ elden bırakmadan dizilerle, şarkılarla, konserlerle, üniversitelerle, bilimle, DÜŞÜNEN İNSANLARI ile yürüyecek. Siz o zaman arkamızdaki konvoyu görün. Reçete bu. Silahların gölgesinde asıl gücümüzün görünmesi engellenmekte.
Mermi sesleri DOĞRU SESİN DUYULMASINI ÖNLÜYOR!
OYUNU GÖRÜN ARTIK...
YUMRUĞU DEĞİL
KAFAYI ÇALIŞTIRALIM...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.