ÇOK kişi ortadaki küçük bir noktayı hedef alarak konuşuyor, yazıyor, çiziyor. Oysa böylesine kritik virajlarda ne olabileceği hakkında, bizi bekleyenler hakkında öngörümüzün olması gerekir diye düşünüyorum.
Takip edenler bilecektir! Sık sık "Türkiye'nin dünyadaki konumu önemlidir" diye not düşerim. Neredeyse KARLOFÇA'dan bu yana yerimizi bulmamız için aralıksız DIŞ MÜDAHALE olmuştur. Yakın tarihimizdeki darbeler, cuntalar, finansal operasyonlar, suikastlar da bu amaçla yapılmıştı. Kabul edelim ki her zaman yetenekli becerikli akıllı vizyon sahibi yöneticiler görev almadı. GÜDÜK kalan çok kişi vardı. Bu sorunları, mücadeleyi anlamamızı geciktirdiği gibi KURGUDAN fazla pay almamızın önüne geçti. "Vebali onların boyunlarına" diyelim devam edelim...
Geçtiğimiz günlerde yazdığım gibi 2013 bölge için de Türkiye için de KIRILMA yılıydı. Katar'da ŞEYH yerini oğluna bırakıyor, Mısır'da darbe ile MÜSLÜMAN KARDEŞLER'in iktidarı son buluyor, Türkiye de GEZİ ve sonrasında gelen 17-25 Aralık operasyonlarıyla sarsılıyordu.
Devamı 15 Temmuz'a giden yoldu... Bunlar ve benzeri pek çok gelişme, TÜRKİYE'nin konumunun değişmesine yol açtı. Bu gözle görmekte zorlandığımız savaşın ritmini artırdı. Gelin bugün ona bakalım...
HAMAS üzerinde pek çok parametreyi barındırsa da Türkiye açısından önemi ANKARA'nın koordinatlarını belli ettiği tabela olmasıydı! Bu işe yarıyordu.
HAMAS'a verilen destek üzerinden ANADOLU nerede olduğunu, kimlerle yan yana durduğunu haykırıyordu. Başkan Erdoğan, HAMAS'a liderlerine sevgisini muhabbetini hiç eksik etmedi.
SIR da değildi bu. 2018'de ABD, Gazze'deki Filistin Hükümeti eski Başbakanı ve HAMAS Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye'yi "küresel terör" listesine aldığını açıkladı.
Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Haniye'nin "Özel Düzenlenmiş Küresel Teröristler" listesine eklendiği bildirildi.
Aynı açıklamada Haniye'nin yanı sıra Sabirin Hareketi, Liva Sevra ve HASM Hareketi adlı organizasyonlar da "küresel terör" listesine eklendi. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, bu kişi ve örgütlerin arkasında İRAN olduğunu vurgulayıp "Ortadoğu barışını tehdit ediyorlar. Barış sürecinin altını oyuyorlar. İsrail ve Mısır'a yönelik saldırı yapıyorlar" diyordu.
Bir süre sonra Erdoğan, çok kez ağırladığı HAMAS'ın liderlerine yine kapıyı açıyordu. Aynı masa etrafında görüntü veriyordu. 22 Ağustos tarihli görüşmenin basına sızmasından sonra Amerika Birleşik Devletleri, üst tondan bir tepki gösteriyordu.
ABD, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın HAMAS heyetini İstanbul'da ağırlamasına şiddetle karşı çıkıyoruz" dedi. HAMAS'ın ABD ve Avrupa Birliği tarafından "terör örgütü" olarak kabul edildiği ve görüşmede bulunan kişilerin "küresel terörist olarak belirlenmiş" isimler olduğu ifade edilen açıklamada, "Türk hükümetinin, HAMAS'la ilişkisine dair endişelerimizi en üst düzeyde dile getirmeye devam ediyoruz" vurgusu yapıldı. Finalde ise Başkan Erdoğan'ın HAMAS ile kurduğu sürekli iletişimin, "Türkiye'nin uluslararası toplumdan izole olmasına neden oluyor" çıkışına yer verildi. O toplantıda HAMAS'ın Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye ile birlikte HAMAS Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri, HAMAS'ın yurtdışındaki yöneticisi Mahir Salah, HAMAS Arap ve İslam Dinleri Başkanı Ezzat el-Rihiq ve HAMAS Türkiye Temsilcisi Cihad Yağmur da yer alıyordu.
ABD'nin tepkisinden sonra BATI basını topa giriyor ve Türkiye 12 HAMAS üyesinden 7'sine vatandaşlık veriyordu. 5 kişinin ise yakın zamanda vatandaş olacağını yazıyordu. HAMAS üzerinden aslında ANKARA ile Washington kapışıyordu. Bu türbülans devam ederken, ABD Hazine Bakanlığı'nın Terörizm ve Mali İstihbarattan Sorumlu Müsteşarı Brian Nelson ANKARA'ya geliyordu.
"HAMAS'ın gelecekte yapacağı herhangi bir saldırının Türkiye'de gerçekleşen bir bağış toplama ya da kolaylaştırma faaliyetiyle bağlantılı olması çok kötü olur" diyordu.
Nelson'ın toplantılarda, "Tüm bunların önünü kesmek için elimizden gelen her şeyi yapmaya kararlıyız ve bunu Türkiye ile ortaklaşa gerçekleştirmek istiyoruz. Ancak tek taraflı olarak da hareket etmeye hazırız" dediği öne sürülüyordu... Başkan Erdoğan, HAMAS için "ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILARI" diyor BATI ise köpürüyordu... 7 Ekim HAMAS saldırısı ile işler iyice karışıyor tansiyon fırlıyordu.
ABD Hazine Bakanlığı; Gazze, Sudan, Türkiye, Cezayir ve Katar'da bulunan HAMAS bağlantılı 9 kişi ve bir kuruma yaptırım getiriyordu.
Alaeddin Şengüler, Arwa Saleh M Mangoush ve Gülşah Yiğidoğlu'nun hakim ortak olduğu TREND GYO da yaptırım listesinde yer alıyordu.
Şirket sahiplerinin açıklamaları duyulmuyor görülmüyordu...
Hazine Bakanı Janet Yellen, "ABD, çocuklar da dahil olmak üzere İsrailli sivillere yönelik acımasız ve vicdansız katliamının ardından HAMAS'ın finansörlerine karşı hızlı ve kararlı bir eyleme geçiyor" diye konuşuyordu. Olaylar ABD'den tamamen farklı görünüyordu!
ANKARA ile Washington arasında en küçük bir ortak nokta yoktu.
HAMAS'ın AKSA TUFANI OPERASYONU'ndan sonra katliam başlıyor ve durmuyordu.
Kadın ve çocukların ölümü de vahşeti durdurmaya yetmiyordu.
Gelen soru üzerine ABD'nin en tepesi "Şu anda genel bir ateşkesin uygun olduğuna hala inanmıyoruz. Genel bir ateşkesten bahsettiğimizde, bunun anlamı Gazze'nin tamamında çatışmaların durmasıdır ki şu anda bunun HAMAS'ın yararına olduğuna inanıyoruz..." cevabını veriyordu.
Biden da konuşmasında "HAMAS BİTECEK" diyordu.
Tüm bunları yakından takip ettiğim için 7 EKİM'e farklı baktım. Bölgenin değişeceğini yazdım. Israrla hem de... Kalbimizle baktığımızda acıyı, vahşeti, kanı, gözyaşını görüyorduk. Bu da arkadaki projeyi görmemize engel oluyordu. Günlerdir yazmaya gayret etiğim gibi Washington Pekin'i durdurmak için HİNDİSTAN'a verdiği ÖZEL rolü AVRUPA'ya taşıyıp bambaşka bir oyun kuruyordu. Başarılı olur mu olmaz mı bilemem! Ancak oyun kurmak için sahada olduğu gerçek.
Sorunlarını çözmek, yeni denge oluşturmak için var gücüyle ateşin içinde... Kimseyi dinlediği yok.
Kimsenin de durdurmaya gücü yok!
Şu an durum bu.
Gazeteler, televizyonlar aralıksız "İRAN VURDU, VURACAK" diye yayın yapıyor. İran vuramaz.
Vursa da vurduğuna pişman olur.
Eğer İran içinden bir gerçek ateş görülürse, bu İRAN'ı dağılmaya kadar götürür. Tahran bunu bilir.
Zaten bu meseleyi İRAN üzerinden konuşmak konunun anlaşılmadığını gösterirdi. Arkadaki asıl GÜÇ Londra'nın kalbi ve ÇİN'di.
Onlardan da ses seda yoktu. ABD, HAMAS için ANKARA ile yaptığı görüşmelerde şimdiki DEHŞET dolu tablonun geleceğini işaret ediyordu. SIR da değildi.
Durum kabaca böyleydi.
Türkiye bir tarafta ABD ise karşı taraftaydı. CHP ise buna itiraz eden bir noktadaydı. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, "CHP, yüzde 90 oy da alsa iktidar olamaz. İnsanlar aldanıp oy da verse, ne buna ordu razı olur ne polis razı olur" sözleri çok anlamlıydı. Perinçek, KÜRESEL KOORDİNATLAR AÇISINDAN TÜRKİYE'Yİ TANIMLIYORDU.
"CHP'nin gelmesi demek ABD'nin yanına gitmek demekti. DEVLET buna izin vermez" diyordu! Mealen buydu! HAMAS üzerinden BATI ile karşı karşıya gelindiği çıplak gözle bile görünen bir gerçek. Bu öyle ya da böyle içeride siyasetin nabzını yükseltecekti. Bakalım BATI içeride nasıl bir yöntem izleyecekti. Ankara nasıl tepki verecekti. Önümüzdeki dönemde yaşanacak olanlar bu parantezin içindeydi.