ZAMAN zaman önemli isimlerle bir araya geliyorum.
Dinlemeyi tercih ettiğim görüşmelerde ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI ihtimalinin satın alındığını görüyorum. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da katıldığı programlarda İsrail'in Gazze'deki katliamlarından, Rusya-Ukrayna savaşından söz ederek bunun yayılma olasılığının hiç az olmadığını belirtti.
Büyük savaş için yollara taşların döşendiğini aktardı.
Tabloya böyle bakan çok isim vardı.
Hem içeride hem dışarıda. Bu konuda kitaplar yazılıyor, programlar yapılıyor ve uyarı sistemi kuruluyordu... Doğru ve gerekliydi.
Çin-Hindistan arasındaki bir kıvılcımın aleve dönüşüp bölgeyi kavuracağını söyleyen, çok sayıda insanın hayatını kaybedeceğini ileri süren fikirler de vardı ve takip etmekteydim. Olabilir. Mümkün...
Ben bu konuya şöyle yaklaşıyorum! ABD, Çin ile niye savaşsın? Ya da soruyu şöyle soralım "ABD'yi Çin ile kim savaştıracak?" Gazetelerde televizyonlarda asla konuşulmayan ve bilinmeyen yer altından ilerleyen bir akım vardı!
Gerçek mücadele gerçek savaş gerçek hedef saptırılıyordu... Oysa bu kavganın ana üslerinden biri TÜRKİYE olmuştu oluyordu...
Açalım...
İngiltere, Çin'in arkasındaki BEYİN'di. Ortadoğu da onlardan sorulurdu. Bu taşları koymadan olan biteni anlama şansınız hiç yok. Dışişleri Bakanı Fidan, SURİYE için oradaki terör için konuşurken desteğin ABDİNGİLTERE biraz da Fransa'dan geldiğini anlatıyordu. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra GÜNEŞ BATMAYAN İMPARATORLUK olan İNGİLTERE ORTADOĞU'ya da el attı. İkinci büyük savaştan sonra ABD'nin genleşmesini önlemek için BAAS REJİMİ icat etti. Kontrolü, akılla meydana getirdiği ideoloji ile sağlıyordu. 1971 DARBESİ de buydu. İngiltere Türkiye'ye BAAS elbisesi giydirmek istiyor, ABD karşı çıkıyordu. Darbenin sonunda anlaşmalarının nedeni buydu. Türkiye o zaman rejimi kaybetse dünya üzerindeki ittifakını değiştirecekti. ABD karşı çıktı ORDU üzerinden müdahale etti. Bu ikisinin buradaki çekişmesi mücadelesi hiç bitmedi. 15 Temmuz'da da bu vardı. Her yerde görülmesi kolaydı.
ABD içindeki GÜNEYKUZEY savaşı artık dünyanın her kritik noktasında yaşanmaktaydı.
Anlamadığımız buydu. Londra vitesi artırınca terörle tanışması da bu nedenleydi.
Neyse...
ABD'nin Çin ile savaşacağı ve sonunda dağılacağı satın alınan bir seçenekti. Konuştuğum dostlarım da bunu açık net ifade ediyordu.
Hemen ikna olduğumu söylemem zordu! Aklıma yatmıyordu çünkü. 2008 krizinde hatırlayın dünyanın pek çok yerinde "ABD BATIYOR" manşetleri attırılıyordu.
Herkesi bir korku sarmış titriyordu.
Ben o zaman da söylenenlerin aksine gelişmelerin yaşanacağını ileri sürüyordum. Bugün de öyle...
O zaman da ABD parçalanacak güç merkezi DOĞU'ya kayacak tezleri uçuşuyordu. Güç Washington'un elinden çıkacak yeni oyuncular sahne alacak deniliyordu.
Bugün de...
Oysa ABD gibi tarihin görmediği bir gücü kullanan devletlerin batışı, parçalanışı, dağılması, devre dışı kalması SORUNLARIN BÜYÜKLÜĞÜNE değil ÇÖZÜM ÜRETEMEMESİNE bağlıdır!
BÜYÜK GÜÇLER attığı adımlarla diğer pek çok ülkenin duruşunu, organizasyonunu belirler. ABD böyledir. Belirleyici bir ülkedir. EN azından şimdiye kadar... ABD İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonra Avrupa'ya geldi. Raconu kesti. DOLAR üzerinden NATO üzerinden bir sistem kurdu. Japonya gibi Çin gibi pek çok ülke üretiyor, ürettiklerini ABD'ye yolluyor kazanç da AMERİKAN FİNANS SİSTEMİ içinde kalıyordu. ABD burada olumsuz bir tabloda en az etkilenecek ülke olsa da buna çözüm için kafa yoran tek devletti!
Aslında insanların anlamadığı buydu! 2008 krizi ABD'nin bir anlamda yaptığı simülasyondu!
Krizin sonuçlarına iyi bakarsanız ASYA'nın ne kadar etkilendiğini görürdünüz! Garip değil mi! Kriz ABD'de oluyor başkaları daha çok etkileniyordu. ABD muazzam bir BÜTÇE açığı ile yola devam eden bir ülkeydi. Buna rağmen yeni EKONOMİK SİSTEM için de kafa yoran onlardı. Oysa büyük bir YÜKLERİ vardı, patlamaları gerekiyordu ancak karşıdaki güçler bunu gerçekleştiremiyordu!
Saldırının buradan gelmesi çok organik olacağı halde hamle yapılmıyordu. ABD'nin EKONOMİK olarak infilak etmesinden kim ne kaybedecekti? Düşünen var mı? Devam...
Zamanında önemli bulduğum için çok yazdım.
Cinping 2013'te KAZAKİSTAN'da ABD'nin denizlerdeki egemenliğine karşı KARADAN
İPEK YOLU'nu ilan etti. Birkaç yıl sonra buna en sert cevap CIA'dan geldi. Çin'in en önemli teknoloji şirketi Huawei'nin kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Ren Zhengfei'nin kızı, şirketin finans müdürü Sabrina Meng Wanzhou Kanada'nın Vancouver Havaalanı'nda gözaltına alındı.
Hong Kong'tan gelerek Meksika'ya geçecekken uçaktan indiriliyordu.
Bu savaşın en net görünen haliydi.
Sonra 5G kullanımı için ABD'nin AVRUPALI müttefiklere yaptığı baskı geldi. Çin hızla büyüyordu.
ABD bunu görüyordu. Mesela Çin 1979'da 13.5 milyar DOLAR olan ihracatını 2006'da yani yaklaşık 25 yılda 1 trilyon DOLAR sınırına getiriyordu. 2017'de de yani 10 yıl sonra da hızına hız katıyor, 2 trilyonu geçiyordu.
Rekora imza atıyordu. Doğal olarak dünya ticaretindeki payı devamlı artıyor, ABD'nin ise düşüyordu.
Yükselişi süren Çin siyasi olarak "BORÇLA" yürüyordu!
Pakistan, Sri Lanka, Kamboçya gibi ülkelere el atıyor geri ödenmesi pek mümkün olmayan şartlarda PROJELERİN hayata geçirilmesini sağlıyordu.
Ödenemeyen BORÇLAR doğal olarak ÇİN'e avantaj sağlıyordu.
2007'de Sri Lanka'da, Çin'in verdiği kredilerle Humbantota liman inşaatı projesine başlandı.
Humbantota Limanı bittiğinde kârlı olmadığı anlaşıldı. Borçların ödeyemeyeceği gerçeği ortaya çıkınca Çin, limanı 99 yıllığına kiraladı! Hint Denizi'ne inmiş oldu!
Kime karşı elbette ABD'ye...
Çin için gelişmeler pozitif görünürken Cinping 2017'de DAVOS'ta KÜRESELLEŞMEYİ savunuyor ve tarihin akışına uygun diyordu... Trump buna karşı çıkınca PANDEMİ ile tedarik zincirleri kırılınca bu söylemden vazgeçiyordu...
Yine de ÇİN üretiyor, kazanıyor, BORÇ diplomasisiyle 150 ülkeyle temas kuruyordu.
ABD de bunu imha etmek için karşı plan ve programla geliyordu.
Pekin'in arkasındaki akıl bizim içeriden tarihin akışıyla tanık olduğumuz İNGİLTERE'ydi.
Kabaca anlatmaya çalıştığım bu tablonun sonunda ABD ile ÇİN'in savacağı öngörülmekteydi.
Ankara da buna uzak kalmak için herkesle eşit ilişki kurarak İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'nda yapıldığı gibi Türkiye'yi bu rüzgardan korumak istiyordu. Mili Savunma Bakanlığı da "Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında olduğu gibi topyekûn bir risk var mı derseniz tabii ki bir ihtimal var" görüşünü paylaşıyordu. Tüm yapılanlar doğru ve günün şartlarına uygundu.
Her ne kadar İNGİLİZ AKLI GELİP ÇİN'e destek olsa da yolunu çizse de Pekin'i ayağa kaldıran güç ABD'ydi. Başkan Nixon ile bu başlamış ve Çin rekor üstüne rekor kıran bir ülke olmuştu. Bu nedenle KOMÜNİST PARTİ'de ABD'nin sadık isimleri yer almaktaydı.
ABD tehlikeler, sarsıntılar yaşıyor sonucu görüyorduk! Çin'in yaşadığı bir siyasi ve ekonomik sıkıntıdan nasıl çıkacağını bilmiyorduk.
Washington'un kendi elleriyle büyüttüğü bir yapıya yenilip tarih sahnesinden silineceğine aklım yatmıyor. ABD için savaştan önce kullanacağı çok daha yakıcı hamleler olduğu da SIR değil! SAVAŞ olur mu?
Bu kadar para silaha giderken kimse "HAYIR" diyemez. Ben de diyemem. Yine de başka seçeneklerin olduğunu görmekte zorlanmıyorum. Türk DEVLETi de kendisini garantiye almak için EŞİT MESAFEDE EŞİT DİPLOMASİ YÜRÜTÜYOR.
Doğru ve açıklanabilir. Ancak asıl başarı kimin kazanacağını bilip onu öngörmek değil mi... Olası savaşa dönüp bakmadan, karışmadan bulaşmadan KAZANAN olmak değil mi...
Kamala Harris'in yükseliş hikayesine bir de buradan bakmakta fayda var. Tabii bence...