Figüran!
NATO Zirvesi için Washington'da bulunan Başkan Erdoğan orada dünyaca ünlü dergi Newsweek'e röportaj verdi.
Neler söylediğine elbette bakacağız. Ancak filmi geriye sarıp ilerleyelim.
MİT'in 80. YIL münasebetiyle yaptığı açıklamadan girip eski Müsteşar Emre Taner'in 15 Temmuz için söylediklerine uzanalım.
Başkan Erdoğan ile Esad'ın görüşüp görüşemeyeceğine gelelim. İç ve dış tehlikelere odaklanalım...
"Tercih ne olmalı?" sorusuna cevap arayalım...
Tarihler 2007'yi gösterirken MİT Müsteşarı Emre Taner teşkilatın 80. kuruluş yıldönümünde önemli açıklamalar yaptı.
Çok tartışılan ve alışık olunmayan metin içinde öne çıkan "Başroldekiler ve figüranlar değişiyor. Bazı ulus devletler tarih maratonunu kaybedecekler ve ulusal egemenliklerini yitirecekler" vurgusu oldu. Taner müsteşar olarak değişen dünya şartlarının Türkiye ve Türkiye gibi ülkeleri nasıl etkilediğini sıralıyor. Bu değişim karşısında MİT'in kendisini nasıl konumlandırdığına ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulunuyordu.
Aslında çok tartışılan sözler genelde ELEŞTİRİ olarak kabul edildi. Oysa öyle değildi.
Ortada bugün daha da iyi anlaşılan bir TESPİT vardı.
Sık sık yazdığım gibi Emre Bey de bence şunu söylüyordu:
Sovyetler yıkıldı. Dengeler değişti. Biz düne kadar bu dengeleri doğru okuyup doğru adım atamadık. Sonuçlara göre politika belirledik. Yapılması gereken dengeyi süzüp önceden hamle yapmaktı.
ABD iki kez IRAK'a asker indirdi. Biz IRAK'ın toprak bütünlüğünü savunduğumuzu açıkladık! Oysa adamlar bölmek için geliyordu. Bunun görülmesi bile çok zaman aldı...
Emre Taner, 15 Temmuz darbe girişimini, darbelerin ve gizli oluşumların siyaset üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu'na da konuşuyordu... Önemli vurgular yapıyordu... "15 Temmuz sadece FETÖ'nun ve grubunun anlayışıyla realize edilmiş faaliyet olamaz, FETÖ'nun boyu kısa kalır.
Arkasındaki ortak aklın, küresel aklın göz ardı edilmemesi gerekir" dedi. FETÖ'nün çok ciddi dış destek gördüğünü, hiçbir İslamcı örgütün bu ölçüde dış destek alamadığını ifade eden Taner, "Olayın 15 Temmuz'da yaşanan boyuta geleceğini gösteren bilgiler alınamamıştır..." saptamasını da yapıyordu.
Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da güney sınırlarımızın aşağısındaki sorunun kaynağı olarak ABDİNGİLTERE- FRANSA'yı gösteriyordu. Doğru mu?
Kesinlikle...
Devam...
Kısa bir pencere açıp baksak bile PKK'dan IŞİD'e ve bunun alt kollarına kadar pek çok örgütün orada olduğunu belli görevler üslendiğini görmek mümkündü. Dünyada TERÖR ÖRGÜTÜ yoktur!
Onları kullanan İSTİHBARAT TEŞKİLATLARI vardır!
Bu kural değişmez. Aksi halde IŞİD'i de PKK'yı da El KAİDE'yi de NATO'nun tüm gücüyle savaştığı halde yenemediğini düşünmek zorunda kalırız! Bu da AKLA aykırı!
NATO buluşması için ABD'ye giden Başkan Erdoğan da Newsweek'e verdiği röportajda bu konunun altını çiziyor ve şöyle konuşuyordu:
Biz bir NATO ülkesiyiz. Ulusal güvenliğimize yönelik tehdit, başta ABD olmak üzere tüm NATO ülkelerine yönelik bir tehdittir. Aslında NATO'nun kurulmasına ve varlığını sürdürmesine neden olan anlaşmalar da bu durumu kanıtlamaktadır.
Ancak ABD ve diğer bazı müttefiklerimizin güvenliğimizi tehdit eden terör örgütleri PKK/PYD/YPG ve FETÖ'ye verdiği destek NATO'nun bu ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Bu teröristlere verilen silah ve destekten duyduğumuz endişeyi her platformda dile getirdik. Bu teröristlerle mücadelede müttefiklerimizin desteğini arzu ediyoruz ancak bunu tam olarak göremiyoruz." Erdoğan aslında "Sizin kurduğunuz, yönettiğiniz örgütler başımıza bela. Çekin bunları buradan. Bizi rahat bırakın" demeye getiriyordu.
Çok haklıydı. Sonrasında ise bu GERÇEĞİ bildikleri için DOĞU'ya atılan adımı anlatıyordu: "...Şanghay İşbirliği Örgütü'nün de NATO'ya alternatif olduğunu düşünmüyoruz. Benzer şekilde, BRICS'i de başka herhangi bir yapıya alternatif olarak görmüyoruz. Tüm bu yapıları ve ittifak zeminlerini farklı işlevlere sahip oluşumlar olarak görüyoruz..." Lafın tamamı DELİYE söylenirdi. ÇİN'in başını çektiği örgütlenmelerin ana konusu ABD'nin ve etkisinde kalan BATI'nın egemenliğini budamak, mümkünse bitirmekti. Savaş da buydu zaten. Pekin-Londra arasına örülen RAYLAR, 2013'te ilan edilen İPEK YOLU'nun kimle kimin başkaldırısı olduğunu ortaya koyuyordu. 2013 ise Türkiye'nin en karışık yılıydı!
Yol ayırımının belirdiği virajdı!
TÜRKİYE DENGELERİ, MÜCADELEYİ ÇÖZÜP DOĞRU YERE PARK ETMELİYDİ. KAZANANI gördükten sonra değil öncesinde bunu anlayıp pozisyon almalıydı. BATI ile sorunlar ortada. Bölgede anlaşamadığımız da açık ve net. Finansal sorunları çözmek için de maalesef yine BATI'dan gelecek paraya ihtiyaç var. ÇELİŞKİLER içinde İTTİFAK, ittifak içinde mücadele, mücadele içinde sancı var. Pek çok nedenden dolayı Türkiye bir ELİYLE BATI'yı diğer eliyle DOĞU'yu tutmaya çalışmakta.
Bunu savunan, sonuçlarının çok iyi olacağını öngören akıllı isimler var.
Haklı olabilirler. Umarım haklı çıkarlar...
Ben aynı fikirde değilim.
Keskin bir tercih dışında atılacak adım görmüyorum.
ARADA KALMA HALİ GÜÇ ve ZAMAN kaybettirir.
KÜRESEL çapta mücadele içinde olanlardan birinin tüm gücünü ANKARA'ya taşımak şart. Aksi halde ya birinin ya da her ikisinin hışmına uğrama ihtimali var! Hesapların ORTA DOĞU'da yapıldığı bir iklimde masanın uzağında kalma ihtimali bana çok güçlü bir şık gibi gelmiyor. İsveç'te yaşamadığımız da bir gerçek...
Umarım yanılan ben olurum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.