ABD BAAS'kını
KİTLELERDEN farklı düşünürüm. Binlerce kez sağlamasını yaptığım için de kendimi haklı bulurum.
Genel olarak ülkedeki DIŞ POLİTİKAYI iktidarların belirlediği düşünülür. İktidarları da ülkenin kendi gücü... Oysa DIŞ ŞARTLAR Türkiye gibi ülkelerde ekonomiyi çok rahatlıkla etkileyebiliyordu.
Çok örnek vardı. Bu SERMAYENİN de etki alanına girdiğini gösterirdi.
Doğal olarak bu etkileşim iktidarların renginin tonunun belirlenmesine kadar giderdi.
Konuyu Suriye'ye, mültecilere, Rusya'ya, Putin'e, bölgeye getireceğim...
Ne olup bittiğinin anlaşılması için bu şarttı...
Bölgede AVRUPA etkindi.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupalı akıl, "Buraları kendimize bağladık" demek yerine BAAS rejimini icat etti. Model oluşturuldu.
Kaldı ki buradaki ülkeler de halkların talebiyle mücadelesiyle oluşmuyordu.
Sistem kuruldu. Baas geldi. ARAP coğrafyasına hakim oldu. İçinde SOL da MİLLİYETÇİLİK de vardı.
Tıpkı Türkiye'de olduğu gibi iki felsefenin ana teması ABD karşıtlığıydı. Neden?
Avrupa kendisinin en büyük rakibi olan ABD'yi bölgede istemiyordu da ondan... Doğru mu? Kesinlikle...
ABD ne yaptı peki?
Gelip IRAK'a girdi BAAS'ı temizleyerek AVRUPALI güçleri buralardan silmeyi hedefledi. Suriye de Esad da aslında kurgunun sahnedeki haliydi. Arkasındaki güç AVRUPA'ya yaslandığı için ayaktaydı. Neyse...
ABD'nin bölgeye müdahalelerinden sonra oyunun rengi değişti.
AVRUPA sarsılan rejimlerin yerine yeni roller dağıtmak istedi. Modelinde revizyona gidiyordu. Burada da ENERJİ ön plandaydı...
Açalım...
O günlerde çok yazmıştım. Hatırlayıp ilerleyelim...
KATAR 2009 yılında önemli bir adımla sahne aldı.
O günden sonra stratejik olarak hep öndeydi.
Katar ŞAM'a giderek "Gelin birlikte doğalgaz boru hattı inşa edelim" teklifi götürdü. Masaya gelen teklife göre boru hattı Katar-Suudi Arabistan-Ürdün- Suriye-Türkiye'den geçecek ve AVRUPA'ya ulaşacaktı! Bu büyük bir adımdı. Dengeleri alt süt edecek bir hamleydi.
Gerçekleşmesi durumunda AVRUPA enerjide gücü eline geçirecek Rusya'yı saf dışı edecekti. Suriye bu konuyu içten içe çok tartıştı. Ancak bir de masada olmasa da sahada olan bir ABD vardı.
Irak'a iki kez gelme nedenleri AVRUPA'nın bu gücü eline geçirmesine engel olmaktı.
KATAR'ın teklifi hayata geçemedi! Projenin arkasında kim vardı, hesabı neydi?
Düşünün!
Devam...
Esad ve arkasındaki güç bu projeyi hayata geçiremese de yenisiyle buluşuyordu.
Birileri AVRUPA'nın kaderini değiştirecek hamle için ısrar ediyordu. Bu iklimin sonucu olarak Şam, İRAN'la 2011'de DOĞAL GAZ BORU HATTI
PROJESİNE İMZA ATTI...
Bu yeni boru hattı projesi "İslami Doğalgaz Boru Hattı" olarak adlandırıldı. İran'dan çıkacak gaz Irak, Suriye ve Lübnan topraklarından geçecek, daha sonra da Akdeniz'in altından Avrupa'ya bağlanacaktı. Toplam 5000 km'lik hattın 1200 km'si denizin altından uzanacaktı. Boru hattının günlük hacmiyse 110 milyon metreküp olacaktı.
Yine RUSYA yoktu hesapta!
ÜÇ ÜLKE böylesine kritik bir adım atınca KATAR'dan sonra ikinci hamle gelince ABD'nin talimatıyla Birleşik Arap Emirlikleri devreye giriyor önemli bir rol üsleniyordu. ABU DABİ, Şam'a "150 milyar dolar verelim. İran'la anlaşmanı boz.
Ülkede yavaş yavaş başlayan isyanları durdurma noktasında da yardım edelim" diyordu.
BÖLGEDE BAAS'la başlayan dönem sona ermiş, yeni model için büyük güçler toplanmıştı. ÇATIŞMA kaçınılmazdı. Öyle de oldu.
Teklifler karşılık bulmayınca herkes bir yana savruldu.
Suriye yıkıldı perişan oldu.
BAAS'ın sahiplerinin yeni oyun kurması önlendi.
AVRUPA içten içe meydan okuduğu ABD'nin elinden kaçamadı, kurtulamadı. Bu büyük mücadele bölgeyi dağıttı. Rusya oradaydı. ABD geldi YPG-SDG'yi getirdi.
70 bin kişilik ordu kurdurttu.
Milyonlarca insan evinden yurdundan oldu. Acı her yere yayıldı. Başka nedenleri olsa da asıl neden ENERJİNİN kimin kontrolünde olacağıydı.
ABD, en büyük rakip gördüğü ve ÇİN'le ciddi yakınlaşma içindeki AVRUPA'nın bu gücü ele geçirmesini istemiyordu.
Rusya da elindeki kozu kaybetmek niyetinde değildi.
NABUCCO PORJESİ de aynı gerekçelerle hayata geçirilemiyordu.
Engelleniyordu! Dünya dengelerinde önemli yer tutan AVRUPA'nın, RUSYA'yı kenara itmesinin önüne geçiliyordu. Ve her defasında her kritik anda ABD, Rusya'ya yardıma koşuyordu!
YPG'nin kurulması da bu zaman diliminde oluyordu.
Binlerce IŞİD savaşçısı bu mücadelenin tarafları olarak bölgeye geliyor, KOBANİ'de gördüğümüz gibi ABD dünyayı ayağa kaldırıyor, YPG hayatta kalıyordu. YPG'nin hem Türkiye'ye hem AVRUPA'ya bakan tarafı vardı... Enerji savaşı hala sürmekteydi.
Tam da bu evrede Başkan Erdoğan, Putin'le bir araya geliyordu. Konuşulan konulardan biri SURİYE oluyordu. Mültecilerin geri yollanması fısıltılarla da olsa dillendirilirken KAYSERİ kaşınıyor, sınırın aşağısı karışıyordu. Yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığım mücadelenin tarafları sahadaydı. Türkiye'nin Rusya ile yol alması elbette başka oyuncuları rahatsız edecekti. YAŞANAN sorun bölgenin aktörlerinden kaynaklanmıyordu.
REJİMLERİ, DEVLETLERİ MEYDANA getirenlerle yeni patron olmak isteyenlerin kavgasıydı. Türkiye şimdi yeni bir sayfa açarak yeni oyun kurmak istiyordu.
Kabul edelim ki kolay değildi.
ABD'nin tutumu ilk sıraya konulması gereken şık olarak hala ortada. AVRUPA ve İngilizler'in ne diyeceği de son derece önemli...
Buna bağlı olarak ÇİN de sıradaydı!
Yeni bir sayfa yeni ilişkiler yumağıyla geliyordu. Bakalım sonunda ne olacaktı...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.