KUZEY Kafkasya'da bulunan Rusya'ya bağlı Dağıstan Cumhuriyeti'nde silahlı kişiler iki kilise, bir sinagog ve bir polis kontrol noktasını hedef aldı. Derbent ve Mahaçkale kentlerinde düzenlenen saldırılarda 19 kişi hayatını kaybetti. 5 saldırgan öldürüldü.
Saldırılar sonrası Dağıstan'da 3 gün yas ilan edildi.
Peki neler oluyordu? Kim kime ne mesaj yolluyordu? Amaç neydi?
Gelin birlikte hatırlayıp ilerleyelim...
İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore, buradaki görevi biter bitmez MI6'in başına getirildi. Önemli bir karardı.
Moore da başarılı bir isimdi.
Yaptıkları ortadaydı... Moore, İNGİLİZLER'İN İSTİHBARAT BAŞKANI olduktan sonra ilginç bir şekilde açıktan Rusya'yı hedef alan açıklamalar yaptı.
Çekinmedi. Rusya'yı "ekonomik ve demografik açıdan gerileyen bir güç" olarak tanımladı. Çok etkili bir isim olduğu için cevap RUS İSTİHBARATINDAN değil, doğrudan Putin'den geliyordu. Moore'u ACEMİ olarak değerlendiren Rus lider "Moore işinde henüz yeni, biraz deneyim kazanacak.
Neden umursayalım?
Neden endişelenelim? Ona hayatını yaşamasını ve Rusİngiliz ilişkilerini daha fazla bozmamasını tavsiye ediyorum" dedi. Hatırlanacağı gibi İngiltere ile Rusya'nın arası ajan SKRİPAL ve kızı Yuliya'nın zehirlenmesi olayında oldukça gerilmişti... Tabi bu büyük kavganın küçük bir sahnesiydi sadece...
Devam...
Biraz geriye dönelim...
22 Mart akşamı Moskova resmen sarsılıyordu. "Crocus City Hall" adlı konser salonunu basan saldırganlar ortalığı kan gölüne çeviriyordu. 139 kişi hayatını kaybederken 100'den fazla kişi de yaralı olarak kurtulmayı başarıyordu. Saldırı SOSYAL MEDYADAN yayınlanıyor infial meydana geliyor, Kremlin en acı akşamlarından birini yaşıyordu. Saldırı Rusya'yı derinden etkiliyor ve arka plana seyahat başlatılıyordu.
Durum kritik olduğu için RUS İSTİHBARATININ BAŞINDAKİ isimler açık net konuşuyordu. Gizli kapalı mesajlar yerine doğrudan KURGUYU ilan ediyorlardı.
Kurgucularla birlikte...
FSB Direktörü Bortnikov, kanlı baskından sonra "Varlığınızı kanıtlamak için ne yapılması gerekiyor? Arka planda sabotaj ve terör eylemleri yapılması gerekiyor ki, hem Ukrayna istihbaratı hem de İngiliz istihbaratı yöneticilerinin hedeflediği şey budur. Amerikan istihbarat servisleri de bu konuyu birçok defa konuştu..." diyordu.
Zaten ortada IŞİD diye bir hayalet vardı her taşın altından onlar çıkıyordu. "Crocus City Hall" baskınından bir süre sonra Kırgızistan'ın Başkenti Bişkek'te Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) Güvenlik Kurumları ve Özel Servisler Başkanları Konseyi toplantısı gerçekleştirildi. Rusya Dış İstihbarat Servisi (SVR) Direktörü Sergey Narışkin, orada açık net ifadelerle gerçek savaşı anlattı. Özellikle AVRASYA'nın karıştırılmak istendiğinin altını çizdi. İslam ile terörü yan yana getirmek isteyenlere de değinen Narışkin "Sözde İslami aşırıcılığın kökeninde Anglo-Saksonlar yani İngiliz istihbarat servisleri olduğu iyi biliniyor. Özellikle de, MI6, Müslüman Kardeşler oluşumunu siyasi mücadelelerinde terörist yöntemler kullanmaya yönlendirdi" dedi. EL KAİDE ve IŞİD gibi terörist örgütleri ABD ile İngiltere'nin yönettiğini deşifre etti. Ve "Hala kullandıkları da bilinmektedir" açıklamasını yaptı.
Rusya Dış İstihbarat Servisi Direktörü Sergey Narışkin'in açıklamaları Moskova'daki sarsıcı "Crocus City Hall" saldırısından sonra geliyordu. Bu açıklamalardan önce de RUS İSTİHBARATI rotayı değiştiriyor ve DAĞISTAN'a iniyordu!
Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB), Dağıstan Cumhuriyeti'nde düzenlenen operasyonda yabancı ülke vatandaşı 4 kişiyi ele geçiriyordu. Bu kişilerin "Crocus City Hall" saldırısının faillerine finansman ve silah temin ettiği anlaşılıyordu. Ele geçirilenlerden biri Dağıstan'ın Başkenti Mahaçkale'den Moskova Bölgesi'ndeki Mıtişi kentine silah getiriyordu. Baskında kullanılan silahların adresi MAHAÇKALE'ydi yani...
FSB Direktörü Bortnikov, "Crocus City Hall" saldırısıyla ilgili konuşurken "ABD'liler bize bilgi verdi" diye arada kalan bir açıklama da yapacaktı...
"Crocus City Hall" saldırısının üzerinden 10 gün geçmeden DAĞISTAN'da 4 önemli isme ulaşan Rus istihbaratı, arka planı çözüyordu. Ancak bu yetmiyordu.
Aradan 2 ay geçmeden CROCUS CITY HALL'ü kana bulayan güç adamlarının yakalandığı yerde yine Putin'e ve Rusya'ya meydan okuyordu.
Kilise ve Sinagoglarla birlikte polis merkezleri hedef alınıyordu.
Kremlin'e doğrudan "Hiçbir şeyi çözemezsiniz. Buna izin vermeyeceğiz. Canınızı yakmaya devam edeceğiz" diyordu. Mesaj buydu. Burada önemli olan RUSYA'nın durduğu yer, takındığı tavır, gizli açık içinde bulunduğu ittifaktı...
Aslında PASİFİK'ten ORTA DOĞU'ya oradan da AVRASYA'ya uzanan hattaki tüm mücadele biçimleri KÜRESEL EGEMENLİK içindi. Detaylara bakıldığı için anlaşılması zor oluyordu. Kabul.
Ancak Rusya, ABD ile yan yanaydı. Buna itirazı olanlar, Çin'in önünü açmak isteyenler, Rusya'yı kenara almak istiyordu.
Bu nedenle göreve gelir gelmez Richard Moore, Rusya'yı "Gücü azalan ülke" olarak yorumluyordu. Doğru olabilirdi.
Ancak ABD'nin Putin'i yalnız bırakmayacağı gün gibi ortadaydı.
Zengin hammadde yatakları ile Çin için bulunmaz fırsattı Rusya!
Nüfusu da topraklarına göre çok azdı! Washington bu dengenin bozulmasına izin vermek istemezken birileri de bunu yıkıp geçmek niyetindeydi.
Mesele buydu. Terör aradaki YÜZDÜ! Bunu eğer esnetip Sinan Ateş suikastına kadar ilerletirseniz, MHP'nin hedef olduğu gerçeğiyle karşılaşırsınız.
Hepsi aynı savaşın farklı cepheleriydi yani... Bir yana ABD-Rusya diğer yana da İngiltere-Çin'i koyup düşünmek gerekiyordu...
Terörle Putin ve Rusya nasıl yola getirilmek isteniyorsa bizde de aynısı oluyordu! "TERÖR" politikaların değişmesi için kullanılan bir uyarı sistemi vazifesi görüyordu. Türkiye ve Rusya bundan uzak kalamıyordu.
İzin verilmiyordu... Dünyanın çatısında ANLAŞMA olmadığı için de bunlar sürecekti...
Dağıstan'daki saldırıdan bir hafta önce bölgede RUS İSTİHBARATI TERÖR ZİRVESİ yapıyor ve korunması gereken yerler tek tek belirleniyordu. İstihbarat kimden gitmişti? Buna rağmen neden engel olunamamıştı?
İŞ büyük!