AZİZ Yıldırım ile Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un katıldığı canlı yayın çok izlendi. Çok önemli konulara girilip çıkıldı! Reytingler uçsa da satır aralarına bakan üzerinde duran pek olmadı sanki. Yayında çok önemli noktalar vardı. Ancak Ali Koç'un, Aziz Yıldırım'a "Siz bazı şeyleri karıştırıyorsunuz...
Fenerbahçe camiası Aziz Yıldırım olduğunuz için değil BAŞKAN olduğunuz için size sahip çıktı..." sözü gizli manşetti...
Açalım ve devam edelim... Eskiyi hatırlayıp yürüyelim...
Sanırım GEZİ olaylarından sonraydı... Rahmetli Mustafa Koç çok önemli açıklamalar yapıyordu.
Bir anlamda HÜKÜMET ile ters konumda olduklarını ilan ediyordu.
"Bugün Koç Topluluğu Türkiye ekonomisinin aşağı yukarı yüzde 10'unu oluşturuyor, toplam vergilerin neredeyse yüzde 9.5'ini karşılıyor. Gelir vergisi beyan eden ilk 10 kişi arasında Koç ailesinin 5 mensubu var. Geçen gün de onunla ilgili bir ödül aldık. 80 bini aşkın çalışanımız, 10 bini aşkın bayimiz, birlikte çalıştığımız çok güçlü yan sanayi şirketlerimiz var. Patent konusunda da açık ara birinciyiz. 14 tane Ar-Ge merkezimizde 3000'in üzerinde mühendis ve teknik eleman çalıştırıyoruz. Bütün bu istatistiklere baktığımız zaman Koç Topluluğu'nun ülke ekonomisindeki yeri net olarak görülüyor..." diyordu.
GÜLEN ile görüştünüz mü şeklindeki bir soruya ise "Hangi kulvardan olursa ülkemizde önemli ve etkili olan tüm isimlerle görüşebilirim ve görüşürüm. Bu da kimseyi ilgilendirmez. Bu bağlamda, ben kendisiyle görüştüm" cevabını verdi. Konu 17-25 ARALIK operasyonlarına gelince şunları söyledi: Bir kere her şeyden evvel bunun ispat edilmesi lazım. Ama algı da çok önemli. Batı basınına baktığınız zaman -ki ben bunların taraflı olduğuna hiç inanmıyorum, hakikaten objektif yazıyorlar- Türkiye ile ilgili çok negatif bir algı oluşmuştur. Bizdeki demokratik normlar, şeffaflık, hesap verilebilirlik Batı normlarının çok çok gerisinde.
Demokrasi, insan hakları gibi alanlarda anlayış olarak kat etmemiz gereken daha çok yol var. O bakımdan bence bu yaşananlar çok üzücüdür. Bu yolsuzluk iddialarının aslı yoksa ispat edilmesi lazım.
Varsa da kimler bunları yapmışsa sonuçlarına katlanmaları lazım...
AK PARTİ kurulup iktidara geliyor BAŞBAKAN Abdullah Gül oluyor sonra SİİRT'teki seçimlerden sonra Erdoğan'ın önü açılıyordu. Koç AİLESİ ile Rahmi Bey'le Erdoğan'ın BELEDİYE BAŞKANLIĞI döneminden bu yana araları pek iyi sayılmazdı.
Rahmi Bey bilerek isteyerek Erdoğan'ın karşısında pozisyon almaktaydı. Sonra EMEKLİ olup NAZENİN ile denizlere açılınca yerine Mustafa Koç geliyordu.
İlişkiler düzelmiyordu. TÜPRAŞ, AK PARTİ'nin ilk döneminde KOÇ'a veriliyordu. Sonrasında ise ÜLKER'le ortak girdikleri köprü-otoyol geçişleri ihalesinden MİLGEM'e kadar pek çok ihale KOÇ'a bırakılmıyordu.
Mustafa Koç'un GÜLEN'le görüşmesinin burada payı olduğu iddia ediliyordu. Aslında Türkiye'nin en güçlü ailesi ile iktidar AYRI ALANLARI kaplıyor, AYRI alanlara hitap ediyordu. Fakat KOÇ demek TÜSİAD demekti.
Bu da netti...
Erdoğan BAŞBAKAN olarak geldiği TÜSİAD Genel Kurulu'nda "Geçen akşam Sayın Koç'a dedim.
'Artık soyadınız gibi bir markayla yerli otomobilimizi üretelim ve dünyaya diyelim ki, bak bu da artık bizim otomobilimiz' Bunu başaralım.
Bu işi halledin. Türkiye'ye ve Türk'e bu yakışır'' dedi.
Toplantı çıkışı sorulara cevap vermeyen KOÇ, ısrar üzerine "Ben geçen günlerde Hindistan'a gittim. Orada Tata, Nano'yu yapmış. Gittim, gördüm. Ama kimse almıyor" diye yorum yaptı.
Bu bile Erdoğan'la farklı hedeflere koştuklarını gösteriyordu.
Mustafa Koç vefat edince Rahmi Bey ve oğulları Erdoğan'a ziyarette bulunuyordu. Sanırım 2016'ydı... Buzlar erimiş aradaki soğukluk kalkmış gibiydi. Ben öyle düşünmüyordum. Çeşitli nedenlerden dolayı karşı karşıya gelme hali sürüyordu. Öyle ya da böyle...
Neyse... Uzatmak istemiyorum.
İşte siyasetten ekonomiye kadar uzanan, ülkenin rejimini etkileyen ve Türkiye'nin dünya üzerindeki konumunu belirleyen bu çekişme bir şekliyle devam ediyordu. Tam da bu iklimde Aziz Yıldırım ADAY oluyor ve ALİ KOÇ ile arkadaşlarını hedef alarak yürüyordu. Yıldırım sıradan biri değildi. Onun da ilişkileri güçlüydü. Bir yıl hapiste kalmış bedel ödemiş bir BAŞKAN'dı.
Yıldırım katıldığı programların tamamında "Fenerbahçe'yi baronlar yönetiyor. Daha önce memleket elden gidiyor dedim, şimdi Fenerbahçe elden gidiyor, dikkat etsinler. Şu anda bunu çok açamam, seçim bitsin açarım. Çoğul, yuvarlak masa... Zamanı gelince açarım..." diyordu. Hatta Ali Koç canlı yayında bunu dile getiriyor ve resmen Yıldırım'a soruyordu. Aziz Bey de "Konunun seninle alakası yok. Baronlar benim gelmemem için seni destekliyor. Yakınındakiler etrafındakiler de bunu biliyor" şeklinde cevap veriyordu. Kimi kastettiği gayet açıktı!
Ve yine o yayında Yıldırım "Kumpası hazırlayanlardan yani hakim savcı polislerden şikayetçi oldum. Orada bana 'Ali Koç da ifadeye gelecek' denildi. İtiraz ettim.
Öyle bir şey olursa ben şikayetimi geri çekerim dedim" diye konuşuyor, sözün bittiği yerden Ali Bey devam ediyordu: CİMER'e 103 şikayet gitmiş. Hiçbirini bize söylemediler" diyerek sisli bölgede kalanları açık ediyordu... İçten içe süren mücadeleyi görüyorduk!
Yazılacak çok konu tartışılacak çok parantez içi vardı. Ancak bizler olan biteni öğrenmektense FUTBOL üzerinde tepinmeye bayılıyorduk. Beşiktaşlıyım.
Bilenler bilir. Fakat KÜRESEL bir mücadelenin Türkiye ayağını, etabını elde edilmesi muhtemel bir şampiyonlukla anlatmak akla uygun değildi. Beşiktaş, Fener ya da Galatasaray şampiyon olsa ne değişecekti! Türkiye Ligi'ni önde tamamlamanın ne getirisi vardı!
AVRUPA'da kupa kaldırmadıktan sonra her şey anlamsızdı. Bu sebeple olan bitene özellikle AZİZ YILDIRIM'ın "BARONLAR" ile başlayan cümlesine KÜRESEL GÖZLÜK İLE BAKILMALIYDI.
Yanına da Ali Bey'in "Başkan olduğun için camia arkanda" sözünü koymalıydık! Fenerbahçe büyük bir ORGANİZASYONDU.
Koruduğu kolladığı değerler de camianın büyüklüğü de devasa ETKİ meydana getirmekteydi. NET!
Ali Bey'in de KOÇ olduğu halde CAMİAYI ARKASINA ALMAK İÇİN BAŞKANLIK SAVAŞI VERMESİ SON DERECE ANLAMLIYDI... Kendisi için son derece doğruydu.
Kocaman kocaman isimler kocaman kocaman lafları Fenerbahçe üzerinden aktarırken camiada heyecan meydana getirirken tüm bunları "Yakında kopması muhtemel fırtınaya hazırlık yapılmakta" diye değerlendiriyordum. Türkiye dünya üzerindeki konumunu belirmediği sürece bu kavga bitmezdi. Partiler de sermaye de futbol da işin içindeydi. Kavga da pasta da büyüktü çünkü...
NOT: Yazıyı tamamlamaya çabalarken Devlet Bey'in açıklamaları düştü: ...Bu kapsamda siparişi yapılan normalleşme ve yumuşama atmosferinin sürdürülebilir hale gelmesinin önünde şayet Milliyetçi Hareket Partisi bariyer olarak telakki ve tarif ediliyorsa, bu konuda da geniş bir ittifak husule gelmişse, bize düşen sorumluluk, ülkemiz ve milletimiz uğruna her türlü fedakarlığı göze almak, gereğini ise gönül huzuruyla yapmaktır... Devlet Bey bu açıklamayla masayı devirmese de o noktaya geliyordu...
Arayan dostlarım oldu. Teşekkür ettim. Haklı çıktığım için mutlu değildim. Daha çok şey olacaktı.
7 Ekim HAMAS saldırısından bu yana yazıyorum... ÇOK ŞEY DEĞİŞECEK... Sanırım anlaşılmıyor. Başka sürprizler de göreceğiz. Bakalım o zaman taşlar yerine oturacak mı...