PAZAR gecesi AVRUPA resmen sarsıldı. Avrupa Parlamentosu seçimleri AŞIRI SAĞIN yükselişini ortaya koydu.
Gelin ne olduğunu, ne olacağını anlamaya bakalım... Buradan Türkiye'ye uzanalım...
Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede, 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) için 6-9 Haziran tarihleri arasında seçimler düzenlendi.
Aşırı sağın yükselişi net olarak ortaya çıktı. AP'de sandalyeler nüfusa göre dağıtılıyordu. Almanya 96, Fransa 81, İtalya 76 sandalyeyle en fazla parlamentere sahip ülkelerdi. AŞIRI SAĞ "GELİYORUM" diye mesaj yollayınca ilk tepkiyi Macron verdi.
Aşırı sağdaki Marine Le Pen'in partisi Ulusal Birlik, 2019'daki son seçimlere kıyasla 10 puan yükselişle yüzde 31,5 oy aldı. Büyük bir hezimet alan Macron, parlamentoyu feshetme ve erken genel seçime gitme kararı aldı. Yani AŞIRI SAĞ yükseldiği için AVRUPA içten içe sarsılıyor ve yeni bir yola giriyordu. Beni de ilgilendiren bu noktaydı!
Açalım isterseniz...
Sanırım yine erken yazdım.
2019'daki seçimlerden önce sık sık buraya TRUMP'ın danışmanı olan hatta seçilmesini sağlayan kişi olarak lanse edilen Steve Bannon'u taşıdım. Buralarda kimsenin ilgilenmediği isim olan BANNON, ABD DERİN DEVLETİ içinde önemli bir fay hattının karşılığıydı.
İlgilenmediğimiz için ıskalıyorduk.
İngiltere'de Brexit hareketinin kurucusu Nigel Farage, Bannon'u "Günümüzde Batı dünyasının en büyük düşünürü ve aktivisti" olarak tanımlıyordu.
Steve Bannon, Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevini bıraktıktan sonra postu AVRUPA'ya serdi. Bannon, Avrupa'da sağ popülist dalga içinde, "Batı uygarlığını, İslam, sosyalizm, ateizm, LGBT gibi kötülüklerden arındırarak birleştirmek ve kurtarmak" amacıyla bir uluslararası network kurmaya çalıştı. Bunu hep canlı tuttu. Bir ara kendisine ulaşmaya çalıştığımda yakın çevresi "eski bir İtalyan manastırında kurduğu "Academy of Judea Christian West" adlı bir yapılanma içinde örgütlenmeye çalışıyor.
Çok yoğun..." cevabı verdi.
DENİZ SUBAYI kökenli, Goldman Schs etiketli, Georgetown imzalı, Harvard diplomalı Steve Bannon AVRUPA ve BATI üzerinde kesintisiz ABD hakimiyeti için çalışıyordu.
BATI UYGARLIĞINI Washington şemsiyesi altında toplamaya gayret ediyordu. İşin ilginç yanı Trump'ın danışmanı Bannon'ın destek verdiği her adıma, PUTİN de aynı derecede katkı sağlıyordu. Omuz veriyordu. Rus lider Avrupa Birliği'nin karşısına homojen, güçlü bir ekonomik, siyasi, hatta askeri blok olarak çıkmasını önlemeye çalışıyordu. Yani hem ABD hem RUSYA, BİR BLOK OLARAK ÖNERMESİ VE İDEALİ OLAN BİR
AVRUPA'YI KÜRESEL ARENADA GÖRMEK İSTEMİYORDU.
Bannon'un Le Pen'e verdiği destek zaten SIR değildi. Omuz omuza yürüyorlardı. Hatta Fransız aşırı sağının lideri Marine Le Pen'in yeğeni Marion Maréchal'in Lyon'da siyaset okulu kuruyor L'Institut des sciences sociales, économiques et politiques (ISSEP) isimli akademide muhafazakarlık, aşırı sağın temel fikirleri üzerine toplantılar, söyleşiler, eğitim yapılıyordu.
ABD'nin AB'yi içeriden dağıtma, tekrar kendi şemsiyesi altında KÜRESEL İDDİADAN uzak bir şekilde toplama ve kontrol etme çabası 2008'deki EKONOMİK KRİZLE veriliyordu. O krizi herkes ABD'nin kendi içindeki bir kriz olarak değerlendirirken, MORTGAGE sistemi içinde parası olanlar AVRUPALI ve ASYALI finans çevreleriydi. ABD o fırtınayla AB içindeki liberal düzeni sarsmaya başlıyordu. Haliyle buralarda kimse olaylara böyle bakmıyordu.
Çin'in ABD'yi yıkacağını söyleyen akılla bakış açısıyla aynıydı bu... Arka plana bakarken zorlanıyorduk!
Avrupa'da durumu anlayan çok isim vardı. Macron "AVRUPA ORDUSU KURULMALI" derken, gelen fırtınayı biliyordu. Operasyonu görüyordu. Macron gibi olan biteni gören akıllı adamlardan biri de Yunanistan'ın eski Maliye Bakanı Yanis Varoufakis'ti.
Eski bakan Avrupa'da sağ ve milliyetçi partilerin yükselişe geçmesinin liberal demokratik düzenin başarısızlığı olduğunu ileri sürüyordu. Varoufakis daha da ileri giderek, "Milliyetçi ve sağ partilerin demokratik seçimlerde sandıktan çıkıyor olmaları bizim bir trajedimiz, liberal demokratik düzenin, bizim gibi solda duran insanların başarısızlığıdır" değerlendirmesi yapıyordu. Amerika Birleşik Devletleri'nde 1929 ekonomik bunalımının ağır sonuçlarını hafifletmek ve ortadan kaldırmak üzere, Başkan Franklin Delano Roosevelt tarafından uygulanan New Deal (Yeni Görüş) programını hatırlatan Yunan siyasetçi, kendilerinin bu tür bir öneri ortaya koyamadıklarını da belirtiyordu.
Varoufakis, KURGUYU bildiği için Steve Bannon'u hiç gözden uzak tutmuyordu.
Bannon'u, temsil ettiği akımın lideri ve en akıllı ismi olarak görüyordu. "Başarımız Bannon ve ekolünün yenilmesine bağlıdır. Bu bizim borcumuzdur" diyordu. Ve Varoufakis satır aralarında ABD'nin ekonomik olarak AB'yi çökertmek istediğini vurguluyordu. SAVAŞ BÜYÜKTÜ ÇÜNKÜ. AB medeniyet olarak ABD'nin en güçlü rakibiydi. AVRUPA'yı kontrol eden bir Washington'un Çin ile mücadelesi pek yorucu ve yıpratıcı olmazdı. Steve Bannon'un 2008'deki krizle başlatılan kurguda aldığı rol şimdi ve sonrasında daha etkili sonuçlar verecekti. AVRUPA KÜRESEL İDDİASINDAN vazgeçecekti. Rusya bir yandan, ABD diğer yandan BİRLİK'i dağıtacak ya da kontrol edilir, hale getirecekti. Rusya da kendi yeraltı zenginliklerine göz koyduğu halde bunu dillendirmeyen ÇİN ile ABD üzerinden hesaplaşacaktı. Bütün bunlar yok sayılıp bir masa etrafında buluşmak mümkünmüş gibi yapılması ilginçti.
ABD için AVRUPA'da istediğini almak, ÇİN'e karşı sonuç elde etmekten çok daha zordu. Ancak ilerliyorlardı.
Olayların gideceği noktada ÇİN'in duracağı yeri açık seçik ilan etmesi istenecekti.
İçeride arpa boyunu geçmeyen konularla uğraşırken adamlar neler yapıyordu. Oyunu kurguyu iyi görüp doğru yerde doğru şekilde güçlü bir pozisyonda konumlanmalıydık. Aklı öne alarak yürümeliydik. Denge kurulurken konumumuzu KENDİ ÇIKARLARIMIZI en tepeye koyarak belirlemeliydik. ABD'nin Türkiye'ye olan ihtiyacı İNGİLTERE-ÇİN ekseninden çok daha fazlaydı! ABD'nin yükselen yıldızı NVIDIA, 3 trilyon DOLAR değerindeydi.
Türkiye'de borsadaki tüm şirketlerin toplam değeri ise 460 milyar dolardı... ABD'nin egemenliği için Türkiye kilit roldeydi. Çin için de... Elimiz güçlüydü. Kimden ne alacağımızı bilmek yeter de artardı bile...