GAZETELER, televizyonlar olan biteni içerideki aktörler üzerinden verecekti. Doğal ve anlaşılır.
Fakat gerçekte sorun küresel sonuçlara gebe olan BÖLGE ile ilgiliydi. Çok uzun zamandır yazıyorum.
Devlet Bey de sanırım aynı çizgide. Kendisini ve partisini konumluyor ve savunuyor. Medyanın göremediği ıskaladığı savaş çok büyük. Bu nedenle Başkan Erdoğan'dan Bahçeli'ye, Özür Özel'den CHP'ye, ABD'den Rusya'ya, YPG'den IŞİD'e, DEM'den Demirtaş'a Kavala'dan Can Atalay'a kadar pek çok aktör bu savaşın mücadelenin içinde.
Kaçınılmaz olarak Türkiye de...
Öncelikle bilinmesi gereken Türkiye'nin yani CUMHUR İTTİFAKI'nın PARA POLİTİKASININ ABD'ye uyumlu, siyasetinin ise karşı olduğu gerçeğidir. Aslında bu ÇELİŞKİ CHP'ye alan açmaktadır! Karışıklığın anlaşılması zor hareketlerin temelinde bu yatmaktadır!
Açalım...
Örneklerle, önemli çıkışları hatırlayıp gidelim...
Devlet Bey'i takip ettiğinizde ana eksen olarak daima KÜRT SORUNUNU dile getirmekte. DEM de Demirtaş da Kavala da YPG de herkes ağzının payanı almakta. Özünde konuştuklarının adresi ABD'ydi. Bunu demeden diyordu. Sinan Ateş suikastı üzerinden ÜLKÜCÜLER üzerinden ABD'nin bakış açısını yazdım. Devlet Bey dün bu konuya değindi.
"Yargıya intikal etmiş bir cinayet davasında partimizin ve Ülkü Ocakları'nın suçlanması tesadüf değildir. Hepsini biliyoruz.
Verilmeyecek bir hesabımızın olmadığını cümle aleme paylaşıyorum..." Mesajın gittiği yer ATLANTİK'in diğer tarafıydı.
NET! Bahçeli KÜRT KARTINI PAS geçemezdi.
Geçmedi. Bahçeli, "Hakkari Belediye Başkanı hamdolsun görevden uzaklaştırılarak gözaltına alınmıştır.
Bir teröristin 31 Mart seçimlerinde aday gösterilmesi demokrasiye hakarettir" dedi.
Hem içerideki hem bölgedeki konumunu bir kez daha ilan etti. Doğru mu? Kesinlikle...
CHP'yi de unutmadı...
"CHP liderinin yolu yol değil. Sözleri itibarlı değildir. Kendisi her şeyi yapacaktır. Sonra da normalleşmeden bahsedecek. Diyorum ki bu terazi o sıkleti çekmez. Bir yanağımıza tokat atana diğerini dönemeyiz. Ya aynısını cevap veririz, ya da o eli kırıp atarız. Bilmiyorlar ki dümenciliğin sonu aylaklıktır..." MHP lideri neden bu kadar sert çıkıyordu? CHP'nin DEM'le olan teması ve HAKKARİ'deki tutumu nedeniyle...
Peki Özgür Özel ne diyor nasıl bir fark oluşturuyordu?
Bakalım hemen...
"Milletin iradesine saygısı olmayanın milletin gönlünde yeri olmaz... Böyle giderse millet erken seçimi ister, kimse de önünde duramaz..." CHP lideri bir de ANAYASA Mahkemesi üzerinden, alınan kararlar üzerinden konuşuyordu:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kolonları kesiktir, kirişleri kırıktır, temeli kumdandır. Devleti sakatlamışlardır. Bu devletin bu hale getirilmesinde AK Parti ile MHP'nin anayasa tanımazlığı sebeptir...
Özel devam ediyordu:
Adalet Bakan Yardımcısı'nın HSK'da doğal üye olması, rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından atanması, TRT'ye bedelsiz taşınmazların devredilmesi, TRT'nin özel şirket kurmasını, Kamu İhale Kanunu'nda istisna tutulması, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı atanması gibi düzenlemelerin tamamını iptal etti. Devlette yaptıkları her şeyi iptal etti, her şeyi. Bir yıl da zaman verdi...
İşte çok uzun zamandır yazdığım buydu. Nereden bakarsanız bakın İKİ FAY HATTI ortaya çıktı ve çıplak gözle görülür oldu.
MHP burada operasyonel faaliyetlerle kenara alınmak istenen taraftı. AK PARTİ'nin Mehmet Şimşek üzerinden uyguladığı para politikasındaki ruhun tüm adımlara sirayet etmesi istenmekteydi.
MHP buna şiddetle karşı çıkmaktaydı. AK PARTİ'de de karşı çıkan çoktu. CHP ise diğer irili ufaklı partilerle birlikte karşı çıkanlara karşıydı.
Bu nedenle "YUMUŞAMA" denilen hamle sağlıklı büyüme imkanına sahip değildi. İşin sonunda MHP'nin dışarıda tutulması gündeme gelecekti.
O ya da bu şekilde! Çünkü Türkiye'nin totalde uyguladığı politikaların bölgeyle ve dünyayla uyumlu olması talep edilmekteydi.
Daha önce yargıda yaşanan KRİZİN tarafı olan ANAYASA MAHKEMESİ önemli kararlar alıyor, Başkan Erdoğan'ın attığı imzaları geçersiz kılıyor ve bir yıl da süre veriyordu... Pek çok kişi buradan farklı sonuçlar çıkaracaktır. Benim için alt metinde BÖLGESEL DEĞİŞİMLERİ
ENGELLEYENLERİ TASFİYE İÇİN 1 YILA KADAR ERKEN SEÇİMİ ZORLAMA KOD'LARI BULUNMAKTAYDI.
Küresel güçlerin bölgesel hamleleri CHP'yi bölgeye yaklaştırıyor, CUMHUR İTTİFAKI da dışarıda kalan taraf konumunu dolduruyordu.
Ekonomik ve siyasi ritm bunun böyle çok uzun süre gidebileceğini göstermiyordu.
CHP'nin diğer mahallede kalması işi güçleştiriyordu.
İçeride bölgeyi de etkileyecek bu gelişmeler olurken yine SURİYE'de olan biteni anlamaya yarayan bir çıkış geliyordu.
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, "Çin Rusya'ya silah göndermeyi bırakmalı" dedi. Çin Dışişleri Bakanlığı, Shangri-La Diyalog Zirvesi'nde bu iddiaları gündeme getiren UKRAYNA DEVLET Başkanı'na kısa bir cevap verdi: RUSYA'ya giden silahların YÜZDE 60'ı ABD'den...
Ankara'da çok kişi hala ABD-RUSYA yakınlığını bilmiyor, görmüyor gibi...
SURİYE'de karşımıza çıkacak duvarlardan biri buydu. 11 HAZİRAN seçimleri ya da başka gelişmelerde ABD-RUSYA'yı yan yana görecektik. Günün sonunda silahların konuşacağı, konuşmak zorunda kalacağı iklime doğru hızla yol alınmaktaydı. Dışarıdaki mücadelenin tonunu içerideki siyasi gelişmeler belirleyecekti...
Gerisi zaman ayırılacak konular kapsamında değildi.