Yeni senaryo
TÜRKİYE'DE neler olacak?
İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin helikopterin düşmesi ya da düşürülmesi sonucu ölmesi haliyle tüm dikkatleri yine bölgeye çekti. Türkiye seçimleri geride bıraksa da atlatamadığı krizlerle, tartışmalarla, türbülanslarla uğraşmakta.
Sinan Ateş suikastı, tanıkların, dostların, olayın içindekilerin konuşması, Ankara'dan yükselen mafyaya ait frekanslar, içeri alınanlar, kaçanlar, sembol isim haline gelenlerin tutukluluğu ya da serbest kalması gibi yakıcı konular hiç eksik olmuyor.
Bu iklimde "Türkiye ne yapacak?" ya da "Türkiye'yi neler bekliyor?" diye sormak son derece yerinde...
Açalım...
MHP'yi merkeze alarak ilerleyelim. Çünkü MHP KÜRESEL odak HALİNE GELMEKTE, GETİRİLMEK İSTENMEKTE. Bunun da yerel, bölgesel ve küresel sonuçları olacaktı.
Yaşı tutanlar bilecektir.
MHP, Sovyet döneminde KOMÜNİZM ile ciddi mücadele verdi. SOL ile karşı karşıya geldi. Genel Merkez, Sovyetler Birliği'ni karşısına alarak ilerliyordu. Ritmi belliydi. Duruşu da sesi de tonu da... Sonra dengelerle birlikte ROL de değişti.
Lider de... CHP'de Deniz Bey'den sonraki değişimin bir benzeri MHP'de yaşanıyordu.
ABD ile uyumlu olan ve KOMÜNİSTLERE karşı mücadele eden parti gidiyor, yerine ABD ile kavga eden karşı çıkan dik duran bir siyasi anlayış geliyordu. Doğal olarak bu küçük ölçekte, MHP'nin ülke içindeki yerini, küresel ölçekte ise DÜNYADAKİ Türkiye idealini ortaya koyuyordu.
Böyle bakılmalıydı gelişmelere, tercihlere, olaylara! Partiler liderleri hangi ittifakı çizgiyi benimsiyor? TÜRKİYE nerede kiminle duracaktı? SORULAR BUYDU! Siyaset bu nedenle yapılırdı... NET!
Sık sık yazdığım gibi her partide iki ana ekol kollarını bulundurmaktadır. AK PARTİ geldiğinde KÜRESEL POLİTİKALARA yakınken şimdi uzağındaydı. MHP ile birlikte... Milliyetçi Hareket Partisi DNA'sı gereği, MİLLİYETÇİLİK damarı nedeniyle KÜRESEL anlayışa yakın olamazdı. Mümkün değildi. Ancak parti içinde de Devlet Bey gibi düşünmeyen insanlar vardı. Devlet Bey ve partisi bu nedenle hedefteydi.
Kasetlerle gelinmesi LİDERİN değişmesi eskisi gibi aynı kulvara dönülmesi içindi. Devlet Bey partisini korudu. Aradan zaman geçti. Bölgesel denklem sıkıştı. Türkiye'den hamle bekleyenler, karşısında MHP'yi buldu. Bu nedenle Bahçeli ve partisi yine UYGULANMASI DÜŞÜNÜLEN politikaların önündeki ENGEL olarak görülmeye başlandı. Sinan Ateş cinayeti ve mafya ile MHP'yi yan yana getirme çabalarının altında yatan gerçek buydu.
MHP TÜRKÇÜ olduğu için bölgeyle etkileşimi de iletişimi de farklıydı.
Bu partinin KOD'ları ile ilintiliydi. Anlaşılırdı. Anlamayan dışarısıydı! MHP ülkenin içiyle ilgileniyor dışarıdaki dengelere gelişmelere sırtını dönüyordu. Bölgesel güç haline getirilmek istenen Türkiye'de MİLLİYETÇİLİK yapılması çok anlamlı olmazdı. Dün de bugün de Devlet Bey bölgesel politikaların uygulanması için tasfiyesi istenen liderdi.
MHP, TÜRKİYE'nin ÇIKARLARINI "MİLLİYETÇİLİK" olarak savunacak bir isme verilmek istenmekteydi. Bu partinin ideolojisinin yumuşaması fakat politikasının tamamen değişmesi anlamına gelecekti. Zaten operasyonlar da bu nedene yapılırdı.
Rahmetli Adnan Menderes Türkiye, İngiltere ve Yunanistan arasında mutabakata varılan Üçlü Kıbrıs Antlaşması'nı imzalamak üzere 1959'da Londra'ya gitmek için havalandı.
Uçak Gatwick Havalimanı'na 4,5 kilometre kala, Surrey bölgesindeki Newdigate köyü yakınlarındaki ormanlık alana çakıldı. Uçaktaki 14 kişi hayatını kaybederken içinde Menderes'in de bulunduğu 7 kişi şans eseri yaşama tutunuyordu. Sonra DARBE ile tasfiye ediliyordu!
Rahmetli Özal da bölgesel politikalardaki cesur tavrı nedeniyle saf dışı bırakılıyordu.
Reisi'nin başına gelenler bize yabancı değildi yani...
Hepsi KÜRESEL sonuçlar DOĞURACAK bölgesel POLİTİKALARI engellemek içindi!
Bahçeli ve arkadaşları, MİLLİ sınırlar içinde MİLLİ olmayı savunan bir siyasi organizasyon olarak KÜRESELLEŞME karşıtı bir duruş sergiliyordu. NET... Bu da rahatsızlık veriyordu. Çatışma burada başlıyordu. AK PARTİ içinde her ne kadar tasfiye edilse de KÜRESELCİ ruha yakın çok isim vardı. MHP'de olduğu gibi... CUMHUR İTTİFAKI'na uygulanan basıncın nedeni, ÇATLAMAYI MEYDANA getirmekti.
Sorti'ler sürecekti! AK PARTİ ile MHP arasındaki felsefe farkı yani TABANLARININ dayandığı RUH kaşınacaktı.
Farklılıkları zenginlik olarak değil, AYRILIK NEDENİ olarak öne çıkartılacaktı. Öyle de yapılmakta.
Tam da bu nedenle Devlet Bahçeli, Ülkücü Şehitleri Anma Günü'nde Ülkücü Şehitler Anıtı'nı ziyaret ettikten sonra açıklamalarda bulunuyordu...
"Dünün ülkücü katilleri sözde ülkücü savunması yapıyor.
Bir senaryo ile üstümüze geliniyor. Müfterilerle helalleşmeyeceğiz. Ülkücü katilleri ile hesaplaşacağız...
Bizden olmadığı halde bizimle ilgili konuşan, kokuşmuş zevatın kuyruk acısını biliyoruz. Cumhur İttifakı'nı zafiyete uğratmak maksadı ile bir senaryo ile üzerimize gelenlerin yumuşak karnımızı yoklayanların dış bağlantılı ajanlarla taşeronluk yapanları karşılayıp paramparça etmek nimet borcumuzdur..." Oysa biz konulara kişi, isim, parti ve tepki ekseninde bakıyoruz... Bölgesel ve küresel oyun kurucuların ne yapmak istediği ne yaptığı ile ilgili tek saniyelik enerji bile harcamıyoruz. CHP şu hali ile kesinlikle AK PARTİ-MHP çizgisinde değildi. Olmayacaktı.
Diğer partiler de... AK PARTİ ile yollarını ayıran etkili isimlerle ideolojileri farklı da olsa aynı kulvarı paylaşmaktaydılar.
CUMHUR İTTİFAKI'nın ruhuna itiraz edenler politikasına karşı çıkanlar, DIŞARISININ da desteğiyle kapıları zorlayacaktı...
Mesele MHP'nin ne yaptığından çok ABD'nin ÇİN ile olan mücadelesini daha fazla erteleme şansının bulunmayışıydı. Bu da Türkiye için önemli ve hassas bir nokta oluşturmaktaydı.
Yaşadıklarımızın ana özeti bu.
Konu Kürt Kartı üzerinden Demirtaş'a, Kavala'ya, Kerkük'e, YPG'ye, Talabani'ye, Barzani'ye, HAMAS'a, siyasette yumuşamaya da gitse, son durak ÇİN'di...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.