İŞİNDE gücünde olan insanların yaşananları anlama ihtimali inanın çok az. Karmaşık, iç içe geçmiş farklı kurgular sahnede. Türkiye'de bölgede masada. Egemen güçler hem kendileri hem buradaki gölgeleriyle oyun kuruyor. Birileri de bozuyordu.
Türkiye'ye verilmek istenen ROL içeride çatışmayı, kavgayı getiriyordu.
ANA PAYDA BUYDU. Tüm sıkıntılar bu şemsiyenin altında gerçekleşiyordu! Amerika Birleşik Devletleri-AVRUPA BİRLİĞİ-İNGİLTERE burada güç gösteren kendi hedeflerine ulaşmak için öne çıkan aktörlerdi. Bu nedenle olan bitene içerideki aktörlerden daha çok KÜRESEL ÇAPTA savundukları açısından bakarım.
Bunu saptama şansınız olursa da kimin kimle yan yana durduğunu neyin taraftarı olduğunu çözersiniz...
Yargıtay'da 37 tur süren seçimlerden sonra Ömer Kerkez'in ittifakla, koalisyonla BAŞKAN seçilmesi, Başkan Erdoğan'ın, Muhsin Şentürk'ü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na getirmesi, KOBANİ DAVASI'NIN kararlarının verilmesi, Ayhan Bora Kaplan ve adamlarının neden olduğu ANKARA'daki dalgalanma, gizli tanığın kaçması, yardım-yataklık edenlerin alınması, ifadelerin değiştirilmesi, şüpheleri olarak öne çıkarılan polis müdürlerinin kontrolde olması gibi pek çok önemli olay peş peşe gelmekte.
Peki neler oluyordu? Kim ne istiyordu? Amaç neydi?
Öncelikle Başkan Erdoğan, önceki akşam yani ANKARA'daki gizli TANIK sarsıntısı yaşanırken, bunun emniyete yansımaları tartışılırken Adalet Bakanı ve MİT Başkanı ile bir görüşme gerçekleştirdi. Doğal olarak İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya o toplantıda yoktu. Ve kimsenin önlemeyeceği mekanizma çalışmaya başladı. Dedikodu kazanı kaynamaya başladı. Bakan Yerlikaya hedefti. Oysa Başkan Erdoğan o toplantıda KOBANİ DAVASI ile ilgili bilgi alıyor ve olması muhtemel senaryoları dinliyordu. Kabul edilmesi gerekir ki dünyanın gözü kulağı KOBANİ DAVASI'ndaydı. Bu notu düştükten sonra olan bitene bakalım dilerseniz...
Ayhan Bora Kaplan, Bakan Yerlikaya'nın göreve geldikten sonra imza atılan önemli işlerden biriydi. Pek çok operasyon gibi bu da konuşuldu. VIP'ten yurtdışına çıkmak isterken yakalanan ÇETE LİDERİ tutuklandı.
Sonra KIBRIS'ta bulunan yakın adamlarından Serdar Sertçelik kendi isteğiyle ANKARA'ya geldi. Doğrudan savcılığa giderek ifade verdi. Ve orada sözü edilen siyaset dünyasından kimsenin ismi geçmiyordu. Sertçelik ELEKTRONİK KELEPÇE ile takip altına alındı. KELEPÇE'nin kontrolü TANIK İZLEME BİRİMİ'ne bağlıydı. Bu da Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü'ne... O da ADALET BAKANLIĞI'na... Kelepçe'nin kırılması çıkarılması durumunda ACİL İKAZ en yakın emniyet birimlerine gidiyordu. SORUN DA BURADA başlıyordu.
Sertçelik, ANKARA'da kendi başına ya da destekle kelepçeyi çıkarıyordu.
KARANLIK NOKTA burada büyümeye başlıyordu! Yaklaşık 10 saat herhangi bir emniyet birimine UYARI gitmiyordu.
İTİRAFÇIYI İZLEYENLER herhangi bir uyarıyı paylaşma gereği duymuyordu. Dün de gözaltına alınan 3 sivil ve bir polisin YURT DIŞINA KAÇIŞINDA kendisine yardım ettiği düşünülüyordu. Oysa birkaç gündür yazmaya gayret ettiğim gibi YABANCI İSTİHBARAT TEŞKİLATLARI devredeydi.
Serdar Sertçelik'i Kelepçe'den kurtaran ve yurtdışına çıkışını organize eden bir akıl sahnedeydi. MÜLKİYE MÜFETTİŞLERİ şimdi bunu araştırıyordu.
Kim suçlu kim değil bir iki güne kadar açıklanacaktı.
Ancak ortada filmleri aratmayacak bir kurgu olduğu gerçekti. Siyasi isimlerin dosyaya nasıl eklendiğinden Sertçelik'in nasıl kaçırıldığına kadar...
Devam...
Ankara'da tansiyon tavan yapmışken KOBANİ DAVASI dün sonuçlandı. Davada eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş 42 yıl ceza aldı. Ahmet Türk 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Altan Tan, Ayhan Bilgen, Aysel Tuğluk hakkında beraat kararı verildi.
Ayla Akat Ata tahliye edildi.
Aynur Aşan 9 yıl hapis aldı.
Dilek Yağcı ile Cihan Erdal 16 yıl hapse çarptırıldı. Emine Ayna'ya 10 yıl verildi. Figen Yüksekdağ 'devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak', 'suç işlemeye tahrik', iki ayrı 'terör örgütü propagandası yapmaktan 30 yıl 3 ay hapse mahkum oldu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde meydana gelen Kobani olaylarına ilişkin soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede 108 sanık hakkında çeşitli suçlardan 38'er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 19 bin 680 yıl hapis cezası istenmişti...
KOBANİ DAVASI haliyle kararları ve sonuçlarıyla çok konuşulacaktı. Osman Kavala ile ilgili atılan adımdan sonra gelen bu kararlar, BATI BAŞKENTLERİNDE haliyle farklı okunacaktı. Ankara'nın tutumu ve duruşunun netliği ise görünür gerçekti. Verilen kararlardan sonra KÜRT SİYASETİ, bölge, Ankara'nın duruşu değişen ve değişmesi beklenen dengelerle ilgi çok şey yazılabilirdi. Beni ilgilendiren TÜRKİYE'nin nasıl bir fotoğraf vereceğiydi. Ankara özellikle AVRUPA'ya KÜRT KARTI meselesinde alan bırakmıyordu.
ABD ikinci plandaydı. Ceza alan isimlere bakınca gördüğüm buydu. Türkiye kendi inşa ettiği rotaya kimseyi yaklaştırmayacak kimsenin tesiri altında kalmayacaktı. Bu BÖLGESEL politikalarda da küresel adımlarda da görülecekti. KOBANİ DAVASI'nın kararları bunu ilan ediyordu.
Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay hakkında verdiği 'hak ihlali' kararını uygulamayan Yargıtay 3.
Ceza Dairesi'nin Başkanı Muhsin Şentürk'ün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gelmesi de Osman Kavala DOSYASINDAKİ son gelişmeler de KOBANİ DAVASI kararları da ANKARA'da ÇETE üzerinden estirilen fırtına da TÜRKİYE'nin kendi rotasını çizme kararlılığıyla, buna müdahil olup rotayı değiştirmek isteyenlerin mücadelesini barındırıyordu.
Sinan Ateş suikastına karışanlar ve adı geçenler ile CUMHUR İTTİFAKI'nın hedef haline getirilmesi de...
Türk DEVLETİ kendi duruşunu kararlılığını göstermeye devam edecek YABANCILAR da ellerinden geleni yapmaktan geri durmayacaktı. Eğer Serdar Sertçelik'in kaçırılması olayı tamamıyla aydınlatılırsa, arkadaki akıl ortaya çıkartılırsa, içerideki KÜRESEL KAVGANIN aktörleri de çıplak gözle seçilir hale gelecekti. Mücadele büyük olduğu için sancısı da büyük oluyordu...
Ve her iki taraf da tüm güçleriyle sahada olacaktı. Bu bilek güreşi devletin kurumlarından sermayeye kadar olan eksende de görülecekti. Kavga sürecekti.
Coğrafya kaderdi...