Bilek güreşi
AMERİKA Birleşik Devletleri İkinci Dünya Savaşı'na kadar bilinen anlamda bir güç değildi.
Savaşın doğası ve tarafları ABD'nin önünü açtı. Avrupa kendi içinde yıkım yaşarken onlar üretti sattı kazandı.
Savaş bitince de BÜYÜK KURGU devreye girdi.
Washington yardım ettiği KITAYA geliyor ve şal gibi üzerlerini örtüyordu. IMF de Dünya Bankası da CIA da NATO da daha sonra geliyordu. ABD kurtarıcı olarak geldiği mahallenin muhtarı oluyordu.
Yani 'HAYIR KURUMU DEĞİLİM' diyordu.
Avrupa iki büyük savaşı kendi içinde yaşıyor ve ekonomik olarak da askeri olarak da çöküyordu.
Ancak eksen olarak çok güçlü kaslara sahiptiler.
Toparlanmaya başladılar.
Savaşı değil BİRLİK'i düşündüler. Öyle de yaptılar.
Bu BİRLEŞMENİN tek bir adresi ve hedefi vardı:
ABD...
Son derece doğaldı. Asıl iki büyük rakip bunlardı.
Bizler anlamıyorduk.
Washington ALMANLAR'a karşı destek verdiği MOSKOVA'yı savaştan sonra nedensiz bir şekilde ÖTEKİ ilan ediyor, sağlı sollu Avrupa'yı sarıp kuşatıyorlardı. Yani o günden bu yana aynı senaryo devam ediyordu.
Türkiye ise hem ABD'nin hem de İngiltere'nin etkisi altındaydı. Bu sebeple AB'ye girme ihtimalimiz hiç yoktu.
Uğraşıyorduk!
Amerika Birleşik Devletleri, İNGİLİZLER'den aldıkları imparatorluk mührünü temelde PARA üzerinden yeni bir modelle götürüyorlardı. 1970'lerde ÇİN'le yakınlaşma, temas kurma amaçları da buydu...
Kurguyu genleştiriyorlardı.
Küresel çapta bu değişim olunca her ülkenin aldığı rol de farklılık göstermekteydi.
Avrupa'nın kuşatmayı yarmak için Orta Doğu'daki enerji kaynaklarına uzak düşmemesi şarttı. Bu yönde çaba harcadılar. Türkiye'nin üzerinde yıllarca oluşan yüksek basıncın ana nedeni buydu.
İçerideki siyaset de terör de Kürt meselesi de bu ihtiyacın sonucu şekilleniyordu. Türkiye tam olarak kararını veremediği için de acıyı yaşayan sorunlarla boğuşan ülke olarak öne çıkıyordu.
Durum kabaca böyleydi...
Gelelim güncele...
MİT'in Fransız ve Çin istihbaratına bilgi sağlayan kişileri topladığını okudum.
Çok büyütülmemesi gereken bir olay olsa da bence rotanın oluşturulması ve anlaşılması açısından değerliydi... Bir diğer gelişme de sık sık yazdığım gibi Türkiye'nin HAMAS'a bakış açısının değişime uğramasıydı. Bu çerçevede HAMAS'ın önemli isimlerine verilen vatandaşlıklar geri alınıyordu ve ülke dışında adres gösteriliyordu. Bu adımlar asla ve kat'a içeriden okunamazdı...
Türkiye gördüğüm kadarıyla yeni rota oluşturuyor ve ABD ile yeni sayfa açıyordu. Bu doğal olarak alacaklarımızın yanında AB ile ÇİN'e mesafe koymayı getirecek, İngiltere ile stratejik yakınlığı budayacaktı...
ABD her soruna müdahil olsa da çözüm için sahaya inse de yetemezdi. Bunu görüyorlardı. AB ile mücadelenin yanına artık İngiltere ve ÇİN'i de koymak durumundaydılar. Bu zorunluluk stratejik olarak ORTAK aramayı kaçınılmaz kılmaktaydı.
Gördüğüm Rusya ve Türkiye'nin farklı rollerde sahada olacağı ve belirlenen eksene göz açtırmayacağıydı.
Yeni küresel denge için yeni algoritma geliyordu ve bunda Türk imzası olacaktı...
Trump'tan Victoria Nuland'a kadar AVRUPA'ya ağzına gelenin söylenmesi var olan mücadelenin basit itirafıydı. İstihbarat kaynaklarını takip ettiğimizde ASYA'da ÇİN'i hırpalayacak bir savaşı öngörmekteler...
Olabilir. Ancak ben ABD'nin AVRUPA'yı Rus tehdidiyle diz çöktürmeden ekonomisinin ritmini bozmadan böyle bir gelişmeye izin vereceğini düşünmüyorum. ÇİN'in yıllık YÜZDE 10'un altında büyümesinin ciddi sonuçlara yol açacağı bilinen SIR'dır. Pekin'i en büyük ticaret ortakları olan AB'yi zayıflatıp yaralayacaklardı...
Çin'in yeni dengede yerini kabul etmemesi üzerine de düğmeye basıp ülkeyi içeriden kaşıyacaklardı...
Yani önümüze terör, patlama, suikast olarak düşen haberler aslında büyük savaşı ifade etmekteydi...
Progojin'in İNGİLİZLER'LE yürüyüp PUTİN'i bitirme operasyonu, küresel mücadelenin ritmini ele geçirmek için yapıldı. 7 EKİM HAMAS saldırısı ve sonrasında yaşananlar da birbirinden bağımsız ve ayrı dursa da aynı savaşın aynı tarafların başka mevzideki mücadelesiydi.
Rusya'yı ele geçirip dengeyi bozmak isteyen güce ORTA DOĞU'da cevap veriliyordu. ARAPLAR arasındaki yakınlaşma ve birlik tamamlanacağı gibi Türkiye'nin değişen pozisyonunu ve artan etkisini görecektik. Veriler de bu yönde zaten... Sisi'ye karşı sıcak rüzgarların esmesi, HAMAS'ın tasfiyeye doğru gitmesi ORTA DOĞU'nun birlik içinde hareket etmesi Türkiye'siz mümkün değildi. Türkiye'nin kararı önemliydi... Ve o karar eski rotanın terk edildiğini Mısır'da bize gösteriyordu.
Başkan Erdoğan eksenler arası bilek güreşinde yeni kart çekiyordu.
7 Ekim milattı. Bölge değişecekti, değiştiren de Türkiye ve Başkan Erdoğan olacaktı... Yerel seçimler elbette önemliydi ancak gördüğüm Türkiye BÜYÜK seçimde tercihini yapmıştı...
Başkan Erdoğan'ın küresel ligde sahne alışı ve çabasının yanında Mısır'dan gelip Samsun'a mitinge gidişi sanırım içerideki siyasi partiler tarafından anlaşılmıyordu anlaşılmayacaktı...
DURUM BUYDU...
BENCE... İçerisini elbette pas geçmeyin ancak dışarıda ne olduğuna da çok iyi bakın...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.