Denge
MERKEZDE İSTANBUL'un olduğu yerel seçimlere giderken pek çok olay ve isim gündemde. İttifaklar, ayrılmalar, ihanetler, tasfiyeler, açılımlar peş peşe gelmekte...
İçeride olup bitenleri sadece sınırlarımız içinden yükselen bakış açısıyla değerlendirmek eksik olacaktır. 7 EKİM HAMAS saldırısı ve İSRAİL'in verdiği orantısız karşılık bölgenin varacağı istasyona gidişini hızlandırdı.
Bu nedenle seçimlere de YEREL değil de BÖLGESEL GÖZLÜKLE bakmalıyız. Bence...
Adım adım gidelim isterseniz...
Obama da, Trump da Biden da MISIR'da darbe ile iktidara gelen SİSİ'ye tam destek oldu. Mesela Trump, "Eğer şüphesi olan varsa, herkes bilsin diye söylüyorum, Sisi'nin gayet arkasındayız" dedi.
Obama stratejik ortaklığı başlattı.
Biden da sürdürdü. Sisi BEYAZ SARAY'da "Protestolardan Siyasal İslam sorumludur... Siyasal İslam ülkemizde iktidara gelmeye çalıştığı sürece, iktidarsızlık hüküm sürecek" ifadelerini kullandı.
Başkan Trump da buna "Sisi'den önce düzen yoktu, kargaşa vardı" şeklinde destek verdi. Yani ABD, EL KAİDE ile savaşır görüntüsü altında aslında SİYASAL İSLAM'a karşı hamle yapıyordu.
Özellikle ABD, SİYASAL İSLAM'ın temsilcisi olarak HAMAS'ı, İHVAN'ı görüyordu.
Ancak bölgede başrolde HAMAS vardı. Büyük ve sarsılmaz gerçekti... Peki ne olacaktı? İşin ucu nereye dokunacaktı?
Açalım... Mursi ile yürüyelim...
Muhammed Mursi, 1951 yılında Nil Deltası'nın Şarkiya bölgesindeki El-Advah köyünde dünyaya geldi.
Mursi, 1970'li yıllarda Kahire Üniversitesi'nde mühendislik okudu ve sonrasında ABD'ye giderek doktora yaptı.
Mısır'a dönüşünde Zagazig Üniversitesi'nin mühendislik bölümünün başına geçti.
Bilim kariyeri ile paralel olarak hızla Müslüman Kardeşler hareketinde de yükseldi. 2000- 2005 döneminde harekete bağlı bağımsız milletvekili olarak Mısır Meclisi'nde görev yaptı.
Muhammed Mursi, milletvekili olarak, özellikle hitabet kabiliyeti ile dikkat çekti. 2002 yılında bir tren kazasında, yetkilileri eleştiren açıklamaları ile öne çıktı. Mursi 2012'de Müslüman Kardeşler'in cumhurbaşkanı adayı olarak belirlendi. Aynı hareket içinde önemli bir konumda olan milyoner işadamı Hayrat El-Şatır, baskılar sonucu yarıştan çekilmek zorunda bırakılmıştı. Yani ARAP BAHARI MURSİ'yi iktidara taşıyordu.
Mursi ise seçim kampanyasında, kendisini devrik cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in yeniden doğma olasılığına karşı "siper" olarak tanıttı. Seçimi kazanınca doğal olarak MÜSLÜMAN KARDEŞLER öne çıktı.
"Herkesin cumhurbaşkanı olacağım" sözü sanki yerine gelemiyordu. ANAYASA ÇALIŞMALARI başlattı.
TASLAK bile ülkeyi germeye yetti. Liberaller, laikler ve Kıpti Kilisesi çalışmaları boykot etti.
TEMERRÜT HAREKETİ, Mursi'ye karşı sokaklara çıktı.
Ortalık karıştı. Onlarca insan öldü.
Asker kısa süreliğine kışladan çıktı. Huzur gelmeyince tekrar görev aldı. Darbeye giden yol açıktı. Sisi de son dokunuşu yaptı.
Sisi olaylara "Devletin çöküşüne neden olabileceği" mottosuyla müdahale etti. Mursi götürüldü ve haftalarca kendisinden haber alınamadı. Tutuklandı. Yargılandı.
MÜSLÜMAN KARDEŞLER'in yönetici isimleri de tutuklandı.
Bazıları da kaçtı. Mısır'da HAMAS'a-MÜSLÜMAN KARDEŞLER'e yapılan darbe 10 yılı doldurdu.
Küresel LİG'de HAMAS-İHVAN bir "ÖTEKİ"ydi! ABD için KÜRESEL TEHDİTTİ.
Geleceği hesaplanıyor ve muhtemelen tasfiyesinin önü açılıyordu. Mursi'nin DARBE ile gittiği 2013, bölge için de çok kritikti. Bizde de Katar'da da çok önemli gelişmeler yaşanıyordu.
Türkiye, 17-25 operasyonları ve 15 Temmuz'a giden yol nedeniyle ABD'den uzağa düşüyordu.
Mursi ile açılan yola Türkiye de katılıyordu.
SİSİ darbe ile bunun önüne geçiyor, ülkeyi Washington'un yanına park ediyordu. Özellikle 2013'ten sonra Türkiye ile ABD giderek gergin bir hal alan ilişkinin iki tarafı olarak öne çıkıyordu. Son günlerde sık sık yazdığım gibi hem içeride hem dışarıda Washington-ANKARA yakınlaşmasını fazlasıyla görüyorum. EKONOMİK-SİYASİ- ASKERİ-STRATEJİK anlamda...
KATAR da MISIR'a karşı tavır alınca MURSİ'nin ve MÜSLÜMAN KARDEŞLER'in yanında durunca, Suudi Arabistan başta olmak üzere KÖRFEZ ÜLKELER�� ambargo başlattı.
TÜRKİYE-KATAR bir yanda diğerleri öte tarafta gibi bir tablo oluştu. Hatta Başkan Erdoğan BM zirvesi için gittiği New York'ta SİSİ'den dolayı düzenlenen yemeğe katılmıyordu. Tepkisini hiç gizlemiyordu. Aradan zaman geçti. Dengeler değişti.
DÜNYA KUPASI'nda KATAR EMİRİ, Başkan Erdoğan'la SİSİ'yi ayaküstü de olsa yan yana getirdi. Barışmayı sağladı.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman ile de KAŞIKÇI suikastı nedeniyle yaşanan bir gerginlik vardı. O da aşılıyordu. Aslında bölgenin sakinleri HAMAS'a ve izlediği siyasi yola karşıydı. Bunu da TÜRKİYE-KATAR ittifakının bunlara karşı net duruşundan anlamak mümkündü. ABD ise HAMAS'ın arkasındaki güçle savaştığı için KÜRESEL ARENADA SİYASAL İSLAM, yani HAMAS istemiyordu.
Bundan kaynaklanan sorunları yaşamak niyetinde değillerdi. 7 EKİM saldırısına da hep buradan baktım... Böylesine büyük bir operasyon yapan güç ya da akıl, alacağı karşılığı hesap ederdi!
Kazanacağı hamleler yapardı.
Doğal olarak. Bu hesabın yapılmamış olması mümkün değildi. Bu nedenle HAMAS adına birileri işin içindeydi!
Bence...
Dünya Kupası'nda gördük ki Katar da ABD ile aralarındaki soğukluğu bir kenara atıyordu.
Başkan Erdoğan da SİSİ'nin kendisine uzattığı eli sıkıyordu.
ABD'nin "TEK SES, TEK RİTİM" siyaseti hızla yol alıyordu.
Türkiye F-16'ları da F-35'leri de alacaktı. Çünkü bölgede olmazsa olmaz olan tek ülkeydi! Bu nedenle yeni bir sayfa açılıyordu.
Bu DEVLETLERARASI bir adımdı. ABD Başkanı'nın kim olduğuyla ilgili değildi. Bu BİRLİK ve BÜTÜNLÜK havası yıllardır canımızı yakan KÜRT KARTINI da önümüze getirecekti. Bu nedenle İÇERİDE yerel seçime giderken İTTİFAKLAR arkadaşlıklar dostluklar bozuluyor, yerlerine yenisi kurulmak isteniyordu. Dün aynı mikrofona konuşanlar, şimdi birbirlerine saydırıyordu. Yani bölgenin değişimi bizi de DEĞİŞİME itiyordu.
ABD'nin AVRUPA ve ÇİN ile olan mücadelesi, hız kazanmak durumundaydı. Arkalarına bakmak istemiyorlardı. Türkiye burada kilit ülke konumundaydı.
HAMAS da MÜSLÜMAN KARDEŞLER de KÜRT MESELESİ de SURİYE ve IRAK'IN ALACAĞI SON ŞEKİL DE TÜRKİYE ile konuşulmak zorundaydı.
Bence olan bu... Sonuçları da yakın tarihte göreceğimizi düşünüyorum...
Küresel arenada DEM bile perde arkasını görmeye çalışıyor, koskoca CHP ise olan bitenden habersiz yürüyordu. Ya da yürüdüğünü zannediyordu!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.