Derin hamle
BİRBİRİNE bağlı olsa da ilk bakışta yan yana getirilemeyecek pek çok olay yaşanıyor! Garip. Nereden başlayacağımı inanın bilmiyorum.
Konu çok. Türkiye'yi merkeze alarak gidelim... Başak Demirtaş'ın resmi adaylık başvurusu, CHP'nin içindeki KAOS, İmamoğlu'nun partiyi ele geçirmesi, İzmir'deki karışıklık, Özgür Özel'in DEM ile ilgili soruya "Her partiye ne kadar yakınsak DEM'e de o kadar yakınız" cevabı vermesi, IRAK ve Suriye'deki ABD üslerinin 7 EKİM'den bu yana tam 167 kez saldırıya uğraması, Blinken'in iki kez Türkiye'ye gelmesi, Cameron'un sessizce Hakan Fidan'a konuk olması gibi pek çok önemli adım atılıyor, atılmakta. Ve ABD'den önceki gün ÇOK DERİN BİR İSİM de Türkiye'deydi!.. Neler oluyordu peki?
Buna kafa yormalı...
3-4 gün önce Washington'un bölgedeki ağırlığına ve yaptıklarına itiraz eden bir güç, İRAN ETİKETİYLE Ürdün'deki Amerikan üssüne insansız hava aracı ile saldırdı. HAMAS'ın İsrail'e düzenlediği 7 EKİM saldırısından sonra bölgede yükselen tansiyon sonucu ABD üsleri hedef oluyordu.
Ancak sadece ÜRDÜN'deki ÜS'te can kaybı yaşanıyordu.
Suriye-Ürdün sınırındaki KULE 22 isimli üs, hedef alındı. 350 askerin bulunduğu alan İHA'larla bombalandı. 3 asker öldü 40'ı yaralandı. Olaydan sonra öne çıkan haberlerde İRAN suçlu olarak öne sürülüyordu. Oysa uzun zamandır yazdığım gibi KÜRESEL bir güç ABD'nin ORTA DOĞU'dan çıkmasını PASİFİK'e gitmesini başka sorunlarla ilgilenmesini istemiyordu. EN ideal DÜŞMAN İRAN'dı. Manşetlerdeydi! ABD cevap verir mi? Verirse bu cevap kime olacaktı? Bilmiyoruz! İran olmadığı kesin. Pentagon "Biz de İran da savaş istemiyor" açıklaması yaptı. İran ise "Bu iddialar bölgedeki gerçekleri tersine çevirmek için siyasi amaçlarla dile getiriliyor" dedi.
Türkiye'nin İSVEÇ'e NATO'nun kapısını açması öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Blinken'in gelmesi, F-16'ların verilmesi için perdenin indirilmesi, F-35'in bile ihtimal dahilinde olduğunun ortaya çıkması bölgedeki DERİN DEĞİŞİMİN HABERCİSİYDİ. ABD'nin ÜRDÜN sınırındaki ÜSSÜNE yapılan saldırı Türkiye ile başlayan yeni sürece tepkiydi!
Bence! Aklı başında biri İran'ın 7 Ekim'den sonra ABD'ye 167 kez saldıramayacağını bilirdi.
Kazanacağı bir şey yoktu! Ancak İRAN üzerinden ABD'nin bölgede tutulması birilerinin işine yarıyordu belli ki...
Türkiye, İsveç'i TERÖRE verdiği destekten dolayı kınıyor sert dille eleştiriyordu. Bunu fırsat bilenler de Kur'an-ı Kerim yakmak için, hakaret etmek için tansiyonu yükseltiyordu.
CHP ve MHP'nin desteğiyle ANKARA, İSVEÇ için NATO kapısını araladı. Bunun üzerine İngiltere Dışişleri Bakanı Cameron Türkiye'ye geldi. İstanbul'da Hakan Fidan'la görüştü. Yine bu evrede Başak Demirtaş, eşi Selahattin Demirtaş'la görüşüyor ve sürpriz bir hamle yapıyordu.
Başak hanım "... Halk ister, partimiz de uygun görürse, demokrasi ve toplumsal barışın önünü açacağına inanırsak, adaylığı düşünebiliriz" diyordu.
Burada hem DEM'i hem CHP'yi fena halde sıkıştırıyordu. Can Atalay'ın vekilliğinin düştüğü gün ajanslar da Başak Hanım'ın resmi başvurusunu geçiyordu. DEM, Başak Hanım'a ne cevap verecek bilmiyoruz! Ancak işleri zor.
"HAYIR" demek yürek ister... Başak Hanım'ın "ADAY OLABİLİRİM" açıklamasından sonra Özgür Bey koşarak Kemal Bey'e gidiyor ve muhtemelen "NE YAPACAĞIZ ŞİMDİ?" diye soruyordu. DEM ve Demirtaş ile birlikte yüründüğü halde bunu ilan edemiyorlardı.
Dün de CHP Genel Başkanı Özel "Kime ne kadar yakınsak, DEM'e de o kadar yakınız" diyerek olan biteni hiç anlamadığı gibi bir hamle yapamayacağını da gösteriyordu.
Selahattin Demirtaş'ın eşi üzerinden siyasi hamle yapması, CHP'nin izleyeceği rotayı da varmak istediği istasyonu da berhava etmekteydi! Büyük hamleydi. Maskeleri düşüren yenisini takmaya imkan vermeyen bir adımdı!
CHP içindeki kaos bu hamle ve seçim sonuçlarıyla birlikte daha da büyüyecekti.
Abartmak istemem ancak zaten Kemal Bey ile ideolojik anlamda içi boşaltılan CHP 'finish'e doğru itilmekteydi. Resmi ideolojinin savunucusu olan CHP akıllıysa ritmini KÜRESEL ölçekte değiştirir yoluna devam ederdi, aksi halde silinip gidecekti...
Kimsenin umudunun kalmadığı bir siyasi hareket haline gelmekteydi.
HIZLA... Ancak CHP'nin geldiği noktayı görüp üzülen ve hamle yapan kaç kişi vardı? Sanırım hiç yoktu!
Devam...
ABD'li gazeteci Seymour Hersh, ABD Donanması'nın Baltık Denizi'ndeki askeri operasyonları bir paravan gibi kullanarak KUZEY AKIM boru hatlarını patlattığını yazdı. Hersh, ordu ve devlet içindeki bağlantılarına dayanarak, saldırı planının Rusya'nın Ukrayna'yı istilasından aylar önce, Aralık 2021'de başladığını bildirdi! ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşlerden Sorumlu Müsteşarı Victoria Nuland da, Kongre'de verdiği ifadede şunları söylüyordu:
"Yönetimin, Kuzey Akım 2'nin artık, sizin de söylediğiniz gibi, denizin dibinde bir metal yığını olduğunu bilmekten çok memnun olduğunu düşünüyorum." DERİN ABLA Victoria Nuland da Cameron gittikten sonra Türkiye'ye geliyordu!
Victoria Jane Nuland...
Ukraynalı Yahudi göçmen cerrah bir baba ile İngiliz annenin çocuğuydu. Avrupa ve Avrasya'dan sorumlu Dışişleri Bakan yardımcılığı yaptı. NATO'da temsilci olarak bulundu. Yale'de görev aldı. Bill Clinton döneminde SOVYETLER BİRLİĞİ konusu kendisine emanetti. Irak Savaşı'nda ise Dick Cheney'in akıl hocasıydı.
George Bush döneminde de NATO'daki demir yumruktu.
Ukrayna 2014'te karışınca YANUKOVİÇ ülkeden kaçınca kim lider olacak sorusu gündeme geliyordu. Nuland'ın önerdiği isme ABD'nin Ukrayna Büyükelçisi Geoffrey Pyatt "AVRUPA'NIN TEPKİSİ BÜYÜK OLMAZ MI" diye karşı çıkmak isteyince "Başlatma Avrupa'ndan..." şeklinde karşılık alıyordu. NULAND buydu. DERİN ABD'nin derin isimlerindendi. Ve Türkiye'ye geliyordu... Tam da iç siyaset ve bölge alev alevken, ABD üsleri ateş altındayken, Kürt meselesi alttan alta ısıtılırken, Başak Demirtaş "ADAYIM" diyerek CHP'ye son darbeyi indirirken...
CHP'nin şimdiki yönetici sınıfı bunları tam olarak anlamasa da ayak seslerini duyuyor ve KÜÇÜK KÜÇÜK BELEDİYELERİ PAYLAŞMA DERDİNE düşüyorlardı. Olan buydu. CHP'nin KÜRESEL ÖLÇEKTE ESEN RÜZGARA VERECEĞİ CEVAP olmadığı için ÇANKAYA ya da KARŞIYAKA belediyeleri konuşuluyordu! Garip değil mi!
Bütün bu olanlar TÜRKİYE'yi bölgede BÜYÜK GÜÇ haline getirecek adımların atılmasını sağlayacaktı. ABD buna destek olacaktı. Biriken tüm sorunlar ANKARA'nın inisiyatifiyle çözülecekti. Son tahlilde raconu ANKARA kesecekti. Değişimi göremeyen CHP buna direnemeyecekti.
Ya küçülecek ya silinecekti.
Bölgenin organik ritmini Türkiye belirleyecekti. ABD ile yakınlaşmanın başlaması AVRUPA ile ÇİN'in buralarda frenlemesi anlamına gelecekti.
Belki yerel seçimlere gidiyorduk ancak sonrasında KÜRESEL sonuçları olan eylemler adımlar görecektik.
Bence... İzleyelim bakalım...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.