Açılım!
SEÇİM yaklaştıkça yeni yeni kartlar masaya gelmeye başladı. Bölgenin, dünyanın değişmesinin konuşulduğu bunun için gizli açık savaş verildiği bir iklimde özellikle İSTANBUL seçimlerinin önemini anlatmama gerek yok. Başak Demirtaş isminin ortaya atılması da öyle...
Bunun AK Parti'ye, MHP'ye, CHP'ye, muhalefete, bölgeye, Kürtler'e, İsrail'e, ABD'ye, İngiltere'ye, Rusya'ya bakan yönü var. "Pek çok değişkeni içinde barındıran" bir hamle!
Peki ne oluyordu? Kim nasıl bir sonuç elde etmek istiyordu? Hadi vitesi artırıp soralım... Leyla Zana'nın YENİ BİR AÇILIMI dile getirmesi, Başak Demirtaş'ın ortaya çıkması yeni bir sürecin başlama vuruşu muydu? Daha da ileriye gidelim...
Seçimlerden sonra AK PARTİ ile DEM yeni bir adımın inşasına mı girişecekti? Cevabı en çok merak edilen SORU bu!
Gelin birlikte bakalım...
Öncelikle ben başka türlü düşünüyorum. Başak Demirtaş'ın çıkışına da eşinin 7 yıldan fazla tutuklu kalmasına da bölgeye de siyasete de bu son hamleye de farklı bakıyorum...
Açalım...
Başak Demirtaş'ın sürpriz bir şekilde yaptığı "İstanbul adaylığı için henüz partimiz DEM Parti'den bize bir öneri gelmedi ama halk ister, partimiz de uygun görürse, demokrasi ve toplumsal barışın önünü açacağına inanırsak, düşünebiliriz" açıklaması gündeme damgasını vurdu. Selahattin Demirtaş'ın bundan habersiz olması mümkün değil. Doğru mu? Kesinlikle... Peki İSTANBUL üzerinden neden böyle bir oyun kuruluyordu?
Başak Hanım'ın siyasete girmesi, seçilmesi kazanması en doğal hakkı. Neden İSTANBUL olduğu olacağı ise konunun DERİN kısmı! Diyarbakır da olabilirdi!
Ancak İSTANBUL öne çıkıyordu!
Biz tartışmalara daha doğrusu POKER'e buradan bakalım...
Biraz hafıza tazelemek şart...
Özgür Bey, Ekrem Bey'in desteğiyle, organizasyon yeteneğiyle CHP'de Kemal Bey'in devrini sonlandırdı. Genel Başkan oldu. ALEVİ ağırlığın olduğu parti, Kemal Bey'den alındı. Bu az bir başarı değildi. Kemal Bey daha sonra ofisler açarak siyasette kalacağını göstererek RÖVANŞ için bilendi. Harekete geçti. Özgür Bey de ne zaman fırsat bulsa soluğu Kılıçdaroğlu'nun yanında alıyordu. Ya olan biteni anlamıyor ya da nasıl bir istikamette yürümesi gerektiğini kestiremiyordu.
Başak Hanım'ın "ADAY OLABİLİRİM" açıklamasından sonra yine aynı frekansa girdi.
Kemal Bey'e koştu. Kılıçdaroğlu 6'lı masayı kurdu. HDP'yi dışarıda tuttu. Asla ve kat'a birlikte yürüdüklerini ilan etmedi, edemedi. Bir önceki yerel seçimlerde en büyük destek HDP'den geliyordu. İstanbul da böyle kazanılıyordu... Diğer şehirlerde de durum ortadaydı.
HDP büyük bileşendi...
Devam...
CHP yerel ve küresel ölçekte ne yaptığını, nasıl bir duruş sergileyeceğini bilmiyordu.
Kafası karışıktı. Olan biteni anlamadığı gibi, esen rüzgarın yönünü de şiddetini de kestiremiyordu. Kemal Bey'in ayak izleri zaten bunu açıkça ortaya koyuyordu. Kılıçdaroğlu yerel ve genel seçimlerde tıpkı CUMHURBAŞKANLIĞI seçimlerinde olduğu gibi HDP ile yan yana geliyordu. Geliyordu ancak "GELMEDİM" diyordu!
Bu yönde gelen sorulara da "Devleti yöneten kişi bir sorumluluk üstlenir. Ben o sorumluluğu üstleniyorum ve diyorum ki ben eğer görüştüysem açık ve net derim ki 'evet bunlarla oturduk, ittifak konusunda anlaştık, görüştük'. Yok öyle bir şey. Bunlar seçmenin kafasını karıştırmak için ortaya atılıyor" cevabını veriyordu.
Kapalı kapılar arkasında beraber, dışarıda ise AYRI bir fotoğraf veriyordu. Kemal Bey gitse de Özgür Bey gelse de durum değişmiyordu. CUMHUR İTTİFAKI "CHP DEM'leniyor" eleştirisi yapıyor aralarındaki BAĞI ortaya koyuyor, CHP lideri ise topu yine taca atarak "Milletin derdi ZAM, DEM değil" diyordu.
Yani asıl meseleye yanaşmıyordu!
Kaçıyordu... Böyle çok örnek vardı...
İşte bu dengede GÖRÜNMEYEN
ORTAĞIN
CEZAEVİ'ndeki lideri, hem partisine hem CHP'ye karşı büyük bir hamle yapıyordu. Selahattin Demirtaş'ın savunmasını iyi okuduğunuz zaman sadece İKTİDARA değil PARTİSİNE de yüklendiğini görmek zor değildi. Eşi Başak Hanım'ın da "PARTİMİZ ve HALKIMIZ İSTERSE" vurgusu çok önemliydi. Selahattin Demirtaş içeriden kurduğu oyunla yaptığı hamle ile CHP'ye "Artık rengini belli et. Kameraların olmadığı yerde başka, olduğu yerde başka açıklamalar yapmaktan vazgeç. Bizimle misiniz değil misiniz? Çıkın bunu ilan edin.
Ya da şehirleri kaybedin, eriyip gidin..." mesajını yolluyordu...
Partisine de "Beni burada unuttunuz. Üzerime beton dökmeye kalktınız. Eşim ile ortaya çıkıyorum. İsterseniz aday göstermeyin. Olacakların altından kalkamazsınız. Karar sizin" resti çekiyordu. Siyasetteki bütün dengeleri sarsıyordu.
CHP'nin İSTANBUL'da aldığı OY YÜZDE 37-38 BANDINDAYDI. Nurettin Sözen'den, Kılıçdaroğlu'ndan bu yana... İYİ PARTİ ve HDP eklenince YÜZDE 50'lere gidiliyordu. İYİ PARTİ EKREM Bey'i, yani CHP'yi destekledi.
İstanbul'daki OY'ları yüzde 7 bandındaydı. HDP ise seçimi getiren hamlenin sahibiydi. Yüzde 12'ye ulaşan OY potansiyeli bulunmaktaydı.
Pek kimse bilmiyor ya da konuşmuyor ancak CHP'de Kemal Bey'in genel başkanlıktan indirilmesinin faturası, ALEVİ bir çoğunluk tarafından Ekrem Bey'e kesilmiş durumda.
Türkiye genelinde CHP'nin aldığı oyların yüzde 7'si Alevi vatandaşlara ait. İstanbul'da ise durum daha da farklı. CHP'deki araştırmalara göre ALEVİLER'in İSTANBUL'daki OY ağırlığı yüzde 12...
Bunu bilen DEMİRTAŞ, içeriden yükleniyordu. KÜRT MESELESİ ile geliyor, CHP'yi sıkıştırıyor, DEM'i köşeye itiyor ve İSTANBUL'da hesapları bozuyordu. İYİ PARTİ'nin uzaklaştığı, Aleviler'in ceza keseceği bir İMAMOĞLU, DEM olmadan Kürtler olmadan kazanmayı bırakın CHP'nin klasik oyunu bile alamazdı. Özgür Bey bu açmazı görünce soluğu Kemal Bey'de alıyordu. Oradan bir sonuç çıkmazdı... Cevap orada değildi ki! Demirtaş'ın, eşi Başak Hanım üzerinden başlattığı oyun seçim sonrası bile taşları sarsacak cinstendi. Kürt siyasetinin bölünmesinden yeni partinin doğmasından CHP'nin alt üst olmasına kadar uzanacak yolu işaret ediyordu.
İmamoğlu da CHP'de Kemal Bey'i indirmeden önce manifesto kaleme alıyordu: "Cesur demokrasi için cesur liderlik gerekmektedir... Demokratik liderlik başta Kürt ve Alevi sorunu olmak üzere ülkenin açık yaralarını iyileştirmek için gerekli zemini titizlikle inşa eder. Risk almaktan kaçınmaz..." Başak Hanım'ın adaylığı üzerinden CHP'ye resmen "TAMAM MI DEVAM MI?" diye sorulmaktaydı... "Cesursanız gelin" diye rest çekilmekteydi.
CHP bu hamle ile PAÇAYI resmen kaptırıyordu. Ya KÜNDE ile yere serilecekti ya GÖRÜNMEYEN İTTİFAKI çıkıp ilan edecekti... CHP "AÇILIM"a zorlanıyordu! Durum bu. Bakalım neler olacak...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.