GELİN bugün daha değişik adım atalım...
Azerbaycan'dan girelim Libya'ya, Ukrayna'ya, Rusya'ya geçelim.
Oradan Akdeniz'e uğrayalım.
Gazze'ye adım atıp Suriye'ye göz gezdirip, ABD'ye CIA'ya açılalım... Sonra içeri dönüp CHP'ye, tasfiye olan Kemal Bey'e, kendisini partiden dışarı atan İmamoğlu'na, kaybederek giden ve gidecek olan Akşener'e odaklanalım.
Yerel seçimlerdeki KÜRESEL hesaplara ve ittifaklara göz gezdirelim...
Tayyip Bey rahmetli Erbakan Hoca'nın sert, katı, keskin ABD karşıtlığı üzerine kurduğu politik yürüyüşten pek memnun değildi.
Olamazdı çünkü gerçekçi görmüyordu. Haklıydı. Abdullah Bey de aynı şekilde... AK PARTİ böyle doğdu. 2002 seçimlerine böyle gidildi. Tayyip Bey'in sandıkta yenilemeyeceği gerçeği start almış oldu...
Tayyip Bey, Başbakanlığı döneminde ne zaman Washington'a gitse Beyaz Saray yolundayken kesinlikle PKK tabelası kullanılarak bir terör saldırısı gerçekleşirdi.
Listeyi yazmama gerek yok.
Örnek çok. Küresel çapta ABD ile mücadele eden ODAK Türkiye'ye "Asla ve kat'a ABD ile ortak yürüyemezsin. Senin yerin orası değil' mesajı veriyordu.
Tayyip Bey, BATI İTTİFAKI içinde kalmak istedikçe yine BATI'nın içinden gelen saldırılara maruz kalıyordu. Ülkenin konumunu belirlemeye çalışanlar "TERÖRÜ" kullanıyordu.
Neyse... Uzatmayalım... 17- 25'ten sonra başlayan yol ayırımı, 15 Temmuz'dan sonra iyice netleşti... Artık Türkiye ile ABD kâğıt üzerinde müttefik, gerçek hayatta ise rakipti... Libya'da Hafter'de, Suriye'de PKK/ YPG'de, Gazze'de HAMAS'ta bunu görmek pek zor değildi.
Hatta daha da ileri giderek müttefikin yapmayacaklarını yapıyor operasyonların altına imza atıyorlardı. Mesela Rusya konusunda bazı kişi ve şirketlere "YAPTIRIM" getiriyorlardı.
Giden ürün ile gelen para devede kulak değildi. Ancak ekonomimizin kırılgan halini fırsat bilerek hamle yapıyorlar ve yabancı yatırımcı ile bir araya gelme şansımızı azaltıyorlardı.
Küçük bir şirket üzerinden kıyamet kopartıyorlardı... O güçleri vardı kullanıyorlardı.
2013'ten bu yana yani OBAMA'dan beri Türkiye'yi dışarıda tutmak örselemek istiyorlardı. Zaten ilişkiler o dönemde kopuyordu. Tayyip Bey de her defasında saldırıları bertaraf ediyordu. Yalnız olmadığımızı göstermek için Çin kartını masaya getiriyordu.
Rusya'yı da masadan eksik etmiyordu. Son derece anlaşılır bir stratejiydi bu. Basit ve açık!
Çin ise bunu anladığını gösteren politika geliştiremiyordu.
Durum böyle olunca Ankara herkesle kendi çıkarı için görüşmeye başlıyordu.
F-35, F-16 projelerinde bizi tutmuyorlardı. Yollar ayrılınca temaslar daha soğuk ve net oluyordu. Gidişat göz önüne alındığında Başkan Erdoğan'ın Biden'la görüşmesi istenen sonuçları vermeyecekti. Zaten GAZZE meselesinde bile adamlar 50 kez bölgeye geldiler bir kez bize uğradılar... İki başkent birbirinden uzaklaşınca Ankara bölgedeki dengelerden bazılarını İRAN KARTINI düşünerek HAMAS üzerinden oynadı.
Yine sorun vardı! Washington, SİYASAL İSLAM'a savaş açmıştı. Gazze aslında buydu.
El Kaide örneği de bu şablonu kapsıyordu. Adamlar olan bitene buradan bakıyor, bölgede İSLAM İLE YÜRÜYEN SİYASİ HAREKETİ ARZU
ETMİYORDU. BATI kendi içinde HRİSTİYAN DEMOKRAT olabiliyor ancak Türkiye'ye "SAKIN HA" deniliyordu....
Tayyip Bey de doğal olarak yani bu ülkenin Müslüman lideri olarak kendini en iyi ifade ettiği kulvara giriyor, siyaset yapıyordu.
Ve kazanıyordu. Özellikle ABD ve AB, HAMAS'a yakın duran Müslüman Kardeşler'i kollayan hamlelerden memnun değildi.
Türkiye, Katar'ı arka planda da İngiltere'yi yanına alıp bölgenin KOD'larını tekrar yazmak istiyordu. İzin verilmiyordu.
İsrail'in HAMAS'a yönelik katliamları, ABD tarafından onaylanıyordu.
Netanyahu ise Washington'un çok uzun zaman önce üzerini çizdiği bir isimdi. Beyaz Saray Netanyahu'suz Tel Aviv ve PYD/ PKK'yı kendine yakın tutuyordu, yakın buluyordu. Son kabul ettikleri savunma bütçesinde de PYD/PKK'nın payı hazırdı.
Cari açık kadar SAVUNMAYA PARA AYIRMAYA DEVAM EDİLİYORDU. Bu muazzam bir rakam ve harcamaydı.
Dünya üzerinde bilinen 750 üssü olan ABD, özellikle Almanya ve Japonya'ya adeta çökmüştü...
Washington en az 80 ülkede üs ve asker bulunduruyordu.
Japonya 120 aktif üsle liderdi.
Almanya ise 119 üs ile onu takip ediyordu. Güney Kore de 73 üs ile büyük dilimlerden oluyordu...
ÜSlerin yüzde 60'ı, 10 dönümden büyüktü. 200 askerden fazla personel barındırırdı. 439 ÜS bu kıvamdaydı. Yüzde 40'lık bölüm ise 10 dönümün altındaydı.
"Zambak Yaprakları" ismiyle anılır özel operasyonlarda görev verilirdi. 900 milyar dolar yıllık bütçe ile hareket eden bu yapı Çin ve İngiltere ile mücadele içindeydi. Bize de soğuk baktıkları ortadaydı. Bu nedenle Başkan Erdoğan'ın siyaseten tasfiyesinden mutsuz olmazlardı.
CHP'de Kemal Bey gelirken, ABD ile yakın olan Deniz Bey'i götürüyordu. CHP'yi "ALEVİ PARTİSİ" haline getirerek iddiasız ancak güvende kalacağı bir liman meydana getiriyordu.
Öyle düşünüyordu. Ancak parti içinde etkili olan Washington'a yakın olan isimlerin operasyonu ile kendi mahallesinde yeniliyor ve dışarı atılıyordu. DELEGE fırtınasının nedeni buydu! Kemal Bey'in ofis tutarak yapacağı bir hamle de kalmamıştı.
Açalım...
Bir güç Tayyip Bey ve hatta Devlet Bey sonrasının Türkiyesi'ni inşa etmek için start vermiştir.... Yerel seçimlerde ADAY SEÇİMİNDE CHP DE hep o odağı görecektik. Delegeler ile yolu açanlar şimdi partiyi formatlıyordu. Maalesef genç bir isim olan Genel Başkan Özgür Özel gördüğüm kadarıyla olan biteni okuyamıyordu... Belki de elinden pek fazla bir şey gelmiyordu. CHP'yi geri alarak Türkiye'yi geri alacaklarını kendi aralarında konuşmaktaydılar.
İsrailli zenginler de, KIBRIS'taki TÜRKLER üzerinden geniş çaplı toprak operasyonu yapmaktaydı.
TÜRKLERLE GİZLİ ORTAKLIK kurarak büyük alımlar yapılıyordu. Sahipler kağıt üzerinde TÜRK arka planda YAHUDİ isimlerdi. Bölgenin iyice karışacağı günlerde GÜVENLİ LİMAN adımlarıydı bunlar! TAPU'da yabancı isim olmadığı görülmediği için şimdi orada TEMİZ ve TİTİZ bir çalışma başlıyordu!
Tayyip Bey'e karşı siyaset yapan herkesin bilmesi gereken şuydu. Başkan Erdoğan geldiği günden bu yana BATI ile iyi geçinmek bir arada olmak istedi.
Samimi olmayan BATI'nın kendi KOD'ları ve ajandalarıydı.
Bugüne gelinmesinin nedeni onlardı... Kimle nasıl yürürsek yürüyelim bu bölgede her zaman güçlü ve kendine YETER olman gerekiyordu... KATAR'ın çuvalla parası vardı! 2017'deki KÖRFEZ ablukasında adamlar ekmek bulamadı. PARA BİR İŞE YARAMADI...
Gördüler. Yardıma koştuk biz de şahit olduk...
Siyaset yapanların kime ne kadar güveneceğini bilmesi şart. Bilmiyorlarsa yaşananlara baksınlar öyle adım atsınlar...