TÜRKİYE garip bir ülkedir. Çok şey konuşulmaz. Üzerinde düşünülmez.
Doğrudan kabul edilir. Ezberler hayatımızın önemli bölümünü oluşturur...
Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç Bey geçtiğimiz günlerde bir gazeteye Cumhuriyet'in 100. Yılı münasebetiyle röportaj verdi. İlgiyle okudum. Altını çizdiğim yerler oldu. Rahmi Bey bir yerde "Bir defa nüfusu kontrol etmemiz lazım. Bu kadar nüfusla hareket etmek ve ekonomiyi sağlamlaştırmak zor. Çünkü kendi yarattığımız kaynak kendimize yetmiyor.
Muhakkak dışarıdan kaynak icap ediyor. Bugün memlekette işsizlik çok. Bir kişiye iş bulmak için 60 binle 80 bin dolar arasında yatırım icap ediyor. Bu yatırımın gelebilmesi için de altyapının düzenlenip yerine oturtulması lazım. Diyorlar ki, devlette 5.5 milyon kişi çalışıyor. Buna askerler dahil değil.
Dolayısıyla 2 milyon kişiyle bu devlet rahatlıkla döner. 600 milletvekili var, 200'üyle rahatlıkla hallolur..." sözleriyle bir sorunu işaret ediyor çözümü de gösteriyordu.
Yine Ali Koç Bey de yani Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Chatham House Mütevelli Heyeti Üyesi olarak YUVARLAK MASA TOPLANTISINDA jeopolitik kamplaşmalara vurgu yapıyordu. Koç, "Bu şartlar altında risk ve fırsatları doğru analiz etmenin yanı sıra ortak çıkarlara yönelik stratejik işbirlikleri kurmak rekabette öne geçmede kritik öneme sahip..." ifadelerini kullandı.
Chatham House-Koç Holding Yuvarlak Masa Toplantısı'nın dördüncüsü, Rahmi M. Koç Müzesi'nde gerçekleştirildi.
Türkiye'nin en önemli ailesinin üyelerinin böylesine derinlikli sözleri elbette önemliydi. Dikkatle takip edilmeliydi.
Ancak bir de TÜPRAŞ tarafı vardı...
Türkiye'nin nazar boncuğu olan şirket...
Ellerindeydi. Borsaya açıktı. Aile, Londra ve OFFSHORE'larda birtakım şirketler kurarak ham petrol alımlarını buradan gerçekleştiriyordu. İhraç ettikleri ürünler de bu şirketlerin üzerinden geçiyordu.
Yani PARA dışarıya çıkıyordu.
Çıkartılıyordu... Biz sahne önüne bakar gerçekte olanla ilgilenmezdik...
Devam...
Dün de yazdığım gibi Biden ile Cinping'in görüşmesi son derece önemliydi. Dünyanın geri kalanı bu görüşmeden öyle ya da böyle etkilenecekti. Dün de altını çizdiğim gibi ÇİN'de işler pandemi ile bozulmaya başlıyor ve bir daha toparlanmıyordu.
YÜZDE 10 hızıyla büyüme gerçekleştiremediği zaman Pekin için tehlike çanları çalıyor demekti. Son üç yılda BÜYÜME yüzde 2.9'lara geriliyordu. Bu yetmiyor, ilk kez YABANCI yatırımcı gelmiyor, çıkıyor bir de ülkedeki parasını da yıllar sonra merkezine yolluyordu. Bu da Cinping'in bir an önce ABD'ye gidip Biden'la görüşmesini zorunlu kılıyordu.
Kameralar karşısındaki gülümsemelerine kanmayın. Sakın! Bu işler böyledir. Çin'deki büyük şehirlerde gençler arasındaki işsizlik YÜZDE 20'ye çıkıyordu. İnşaat sektörü kriz yaşıyor, ekonomiyi tıkıyordu. Siyasi gerilimler de başta ABD'li şirketler olmak üzere BATILILAR'ı oradan uzak tutuyordu.
ABD tedarik zincirlerini Çin üzerinden yürüten çok sayıda şirkete ev sahipliği yapıyordu. NET! Çin de ABD'de üretilen çok sayıda ürüne, özellikle de teknoloji ürünlerine ihtiyaç duymaktaydı.
Denge buydu. Söylenmese de Cinping ekonomilerindeki felaketin ayak seslerini duyuyordu. Şi'nin, Biden ile yaptığı görüşmeden kısa bir süre sonra Apple'dan Tim Cook, BlackRock'tan Larry Fink ve Visa'dan Ryan McInerney'nin de aralarında bulunduğu şirket liderleriyle onuruna verilen yemeğe katılma kararının arkasında da Çin ekonomisinin kötü gidişatına ilişkin endişeleri yatıyordu. YABANCI YATIRIMCIYA "GELİN" diyordu.
O öyle kolay olmayacaktı. ABD için de Çin için de... Gerilim artacaktı. Tansiyon fırlayacaktı. Ekranların karşısında tokalaşmalarına kanmayın!
İşte bu dehşet dengesi uzun zamandır yazdığım gibi bizi etkileyecekti.
Siyaseti ise kesinlikle! Yüzde 100! Aksi mümkün değildi. Ezberle yürüdüğümüz için ABD'nin Rusya ile olan derin bağlantısını bilmiyor, Londra ile Pekin arasındaki gizemli, köklü, esrarengiz bağı görmüyorduk. Durum böyle olunca ne bölgeyi ne Ortadoğu'yu ne AB'yi ne de KÜRESEL RİTMİ yakalayabiliyorduk. Amerika Birleşik Devletleri, Çin üzerinden İNGİLTERE ile kapışıyordu. Kitaplarda olmadığı için bunu anlamakta zorlanıyordu bazıları.
Ancak durum buydu! Biden, Çin liderine ilk ne dedi? EVET! "FENTANİLİ ÜLKEME SOKMAYI BIRAKIN!"...
Yani uyuşturucu işi Çin'e, oradaki kimya devlerine oradan da Londra'ya uzanırdı. Mafya bunun olmazsa olmazıydı! Bu ritimden doğan gelir de LONDRA finans sistemine akardı. ABD en çok bundan rahatsızdı.
PARALEL EKONOMİK DÜZENDEN YANİ...
Bu İNGİLİZ DERİN DEVLETİNİN gücünü korumasının, etkinliğinin sürmesinin, oyuncu olmasının temel yoluydu, yöntemiydi! Washington bunu bitirmek istiyordu.
Savaşın adı buydu.
Yılda 1 trilyon dolar ordusu için para harcıyor ancak LONDRA gölgede kalarak asıl kazancı elde ediyordu.
Çin bunun en güzel örneğiydi. ABD Başkanı Nixon, 1970'lerde Çin'in kalkınmasını başlatıyor ancak paraya ve Pekin'in gücüne Londra yani City of London çöküyordu. HAMAS'ın saldırısı, Londra'nın itmesiyle TEL AVİV'in PEKİN'e bağlanmasının önüne geçti. Operasyon bunun içindi. Savaş da... Şimdi Ortadoğu'da kimse "GIK"ını çıkartamıyordu. ABD her yere asker, uçak, gemi, uçak gemisi yolluyordu.
Bizim yakın tarihte yaşadığımız büyük türbülansların da nedeni Washington-Londra kapışmasıydı. En son 17-25 Aralık ile 15 Temmuz'da da bunu gördük. Lideri ABD'de de olsa TÜRKİYE'yi sarsan yapının çekirdeği ortak imalattı. İngilizler'e bakan yönü de ABD'ye bakan yönü de vardı! CIA yapının 1 numarasını buradan kaçırırken, aslında MI6'e karşı bir hareketti bu! Akıllarınca "OPERASYON" yapmasınlar diye alıyorlardı! Her iki güç de bu oluşumu kullanmak istiyordu. Doğal mı? Son derece... Yaşadık mı? İliklerimize kadar...
Devam...
İçeriye bakalım... Kemal Bey'in gitmesi CHP'yi ABD'ye itiyordu. İtecekti.
Yazmıştım. Bu nedenle önceki gece CHP lideri Özgür Özel'in dünyaca ünlü soprano Pervin Chakar'ı izledikten sonra sahnede reverans yaparak kutlaması ve sanatçının elini öpmesine tepkileri anlayamıyordum! Özel twitter hesabından "Sn. Chakar'ın performansı kadar verdiği barış kardeşlik mesajları ve deprem acımızı paylaşması da etkileyiciydi" ifadelerini kullanıyordu.
50+1 tartışması alevlenirken, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin söyleyecekleri önemliydi. Bahçeli konu hakkında "Milletvekili seçmiyoruz, belediye başkanı seçmiyoruz, Cumhurun bütününü temsil edecek Cumhurbaşkanını seçiyoruz.
MHP olarak dün ne demişsek bugün de aynı çizgideyiz..." diyordu ve ekliyordu: Bu ittifakın bozulmasına geçit vermeyeceğiz.
İSRAİL üzerinden başlatılan rüzgar bölgeyi ve bizi etkileyecekti.
Türkiye küresel denklemde yeni bir sayfa açmak zorunda kalacaktı. Çin'in zayıflama ihtimalinin belirmesi İPEK YOLU'nun geleceğini zora sokmaktaydı.
Dell, HP, Nike, Hasbro, İntel, Samsung, LG, Puma, AirBNB, Sharp, Google, Linkedin, GoPro, Sony. Nihtendo, Steve Madden, Old Nawy, Gap, Under Armour, SuperDRY, SpaceNK, Naver gibi şirketlerin ÇİN'den ayrılmaya başlaması, Pekin'de KIRMIZI ALARM olarak görülmekteydi. Türkiye de 2013'den bu yana İPEK YOLU ve İNGİLTERE ile yakın ilişki içindeydi.
İttifak olarak Londra bize daha sıcak gelmekteydi. Çin'in geri itilmesi, City of London'un sarsılması ve küresel iddialardan vazgeçmesi anlamına gelmekteydi. Bütün bunlar gerçekleşirse içeride siyasetin "DEĞİŞMEME" ihtimali sıfır ile değildi. Anlatmak istediğim buydu. ABD, ÇİN'i eritme, kemirme operasyonuna OBAMA ile 2015'te görünür şekilde başlarken HİNDİSTAN'a yol açılıyordu. Elon Musk da 2 milyar dolarlık yeni TESLA fabrikasının Hindistan'da olabileceğini söylüyordu. Şaşırdık mı? Elbette hayır.
Ritim belli, taraflar belli mücadele belli. Londra-Pekin ittifakının KÜRESEL iddiası azaldığında Türkiye de kendi yolunu çizer! Çizecektir de! Bu yolda karşımıza çıkacak temel sorun da bölge ve KÜRT KARTI meselesidir.
ÖZGÜR ÖZEL'in CHAKAR'ın elini öpmesine de buradan bakmakta fayda vardı. Yeni dönemde CHP daha önemli olacaktı. Türkiye önümüzdeki dönemi BÖLGESEL TEKTONİK HAREKETLERİN ortasında kalan sorumlu ülke olarak geçirecektir...
Siyaset de buna göre şekillenecekti...
Siyasetteki değişimler daha büyük bir planın parçası olarak önümüze gelecektir... Konu bu...