7 EKİM'DEKİ HAMAS'ın İsrail'e düzenlediği saldırıdan sonra bölge kan gölüne döndü.
İsrail orantısız karşılık verdi. Çoluk çocuk demeden önüne geleni katletti. Binlerce insan can verdi.
Şehirler harabeye döndü.
Tel AVİV'e kimse "DUR" demedi, diyemedi.
Bombalar hala yağıyor. Duracağı da yok. Günlerdir yaşanan katliamları özetlerken arka plana da dikkat çekmek istedim.
OYUN bize gösterilenden daha büyüktü.
Daha derindi. Bölgesel ve küresel hesaplar birbiriyle adeta yarışıyordu. Nereden bakarsanız bakın, bölgede İKİ ANA AKTÖR vardı. ABD silahıyla, gücüyle, donanmasıyla, uçaklarıyla, uçak gemileriyle gelmişti. İngiltere de aklıyla, tecrübesiyle, tarihi derin ilişkileriyle, KOD'ları çözmedeki üstün yeteneğiyle buralardaydı...
HAMAS'ın saldırısı ile başlayan süreçte asıl savaşı yazmaya gayret ederken sık sık 'yakında içeride TEKTONİK siyasi hareketler göreceğiz' notu düşüyordum. Bu kaçınılmazdı. ABD öyle ya da böyle yanına AVRUPA BİRLİĞİ'ni alıyor karşıda da İngiltere ve COMMONWEALHT ile Çin- Türkiye-İran gibi ülkeler saf tutuyordu. Bölünme, yırtılma ya da kutuplaşma diyebiliriz. Durum böyleydi. Mücadele bu kadar keskin bir hal aldığı için ABD DONAMASINI, büyük gücünü AKDENİZ'e yığıyordu. HAMAS için değildi bu olanlar...
İsimler üzerinden gitmek istemiyorum. Gerek de yok.
Kimseye "O'cu", "ŞU'cu", "BU'cu" diyecek değiliz.
KAMPLAŞMANIN, KÜRESEL RİTMİN gereğinin ne olduğunu aktarmaya gayret ediyorum.
Son yıllardaki olayları üst üste koyup bakmak gerekiyordu. Allah rahmet eylesin, Deniz Baykal CHP'lilerin çoğunun bildiği gibi ABD'ye yakın olan, Washington'la ilişkilere özen gösteren bir liderdi.
Buna karşı olan, karşı duran geldi. Bir operasyonun sonucu CHP'yi ele geçirdi. Kimsenin bilmediği, tanımadığı bir isim parlatıldı. "GANDİ" denildi.
CHP'nin başına getirildi. Çok kurcalamak istemem. Bilinenler, gerçekte olanın yanında DEVEDE KULAK bile değildi.
Kemal Bey artık 1 numaraydı.
Yine çok derinlere girmek istemem ancak Abdullah Gül Bey'le belli bir yakınlığı vardı.
Abdullah Bey'in ismi ÇATI ADAY olarak da, Kemal Bey'le yatta siyasi mühendislik için bir araya geldiği iddiasıyla da gündeme düşüyordu... Bu iklimin yanında Devlet Bey de en can alıcı noktalarda elini taşın altına sokunca "SİYASET" denilen şimendifer tıkır tıkır işliyordu.
Kılıçdaroğlu'nun erken bırakması gerekiyordu.
Bırakamıyordu. Kaybede kaybede yürümek istiyordu. Yakınları bile artık CHP'nin sahibi gibi davranıyordu. Selvi Hanım'ın üzerine vazife mi ki eşine karşı KURULTAYDA yarışan Özgür Özel'i, konuşmasının bitiminde uyarıyordu. Rasyonel zemin kaybı böyle bir şeydi. Eşinin yanında uyuyakalarak en büyük golü atan Selvi Hanım, şimdi sesinin tonunu ayarlaması için eşinin yanında rakibine AYAR veriyordu. ŞAKA gibi...
Olanları herkes yazacaktır.
Biz gelin ŞABLONUMUZDAN gidelim. TEKTONİK HAREKETLER başladı. 7 Ekim'den sonra yazdığımız gibi...
Devamı gelecektir. KÜRESEL SAVAŞ böylesine bir ritim yakalamışken, bunun Türkiye'deki siyaseti PAS geçme ihtimali SIFIR bile değildir! Genel itibariyle AVRUPA-İNGİLTERE orijinli siyasi hareketleri kucaklayan topraklarda yaşıyoruz. ABD bunun dışında kaldı. Oysa KÜRESEL ÇAPTA mücadele ettiği İNGİLİZLER'le burada da kapışması kaçınılmazdı. Benim önermem ve okumam buna dayanıyordu. İsrail'in vahşeti, ABD'nin AKDENİZ'i ODAK olarak belirlemesi, SİHA'mızı vurup YPG/PKK'yı koruma altına alması, kesinlikle burada siyasete etki edecekti. Aksi mümkün değildi.
Kemal Bey, karşı EKOL'den olan Deniz Bey'i devirdi.
Baykal'ın İSTİFASI kaçınılmazdı. Sonuç kendisine yarıyordu!
Geldi koltuğa oturdu. Şimdi de Deniz Bey'den aldığı koltuğu İmamoğlu'nun organizasyonuyla kendi seçtiği delegelerin ayağa kalkmasıyla kaybediyordu!
Kemal Bey, en çok güvendiği DELEGELERİYLE mağlup oluyor çok kötü bir final yapıyordu. Tarihteki en başarısız ve kifayetsiz CHP lideri olarak yerini alıyordu. Özgür Özel, ipi göğüsleyince aklıma yine Devlet Bey geldi. Bir süre önce MHP lideri Bahçeli olağanüstü toplanan TBMM Genel Kurul çıkışında basın mensuplarına açıklama yaptı. Genel kuruldaki görüşmeleri değerlendiren Bahçeli, CHP Grup Başkanı Özgür Özel'in heyecanlı bir konuşma yaptığını söyleyerek, CHP'de gerçekleşecek bir genel başkan değişiminde Ekrem İmamoğlu'na karşı Özgür Özel'i destekleyeceğini söyledi. Bahçeli, "Özgür Bey'in konuşması çok heyecanlı yapılmış bir konuşma. Aynı zamanda kongre konuşması havasındaydı.
Kongre konuşmasına benzer bir konuşma usulüyle. O bakımdan kendi kendime sordum; CHP'de sınıf arkadaşım devam etmezse, Ekrem'e karşı Özgür derim" ifadelerini kullandı.
Devlet Bey yılların tecrübesiydi. Kimin hangi akıma yakın olduğunu en iyi bilen isimdi. İmamoğlu'na uzak durarak "söylemeden" "ABD'YE YAKIN" demek istiyordu. İmamoğlu'nu durduğu yerin karşısında görüyordu...
Doğaldı bu da. TEKTONİK HAREKETLERİN olması şarttı. Bu CHP'den başlıyordu.
Kemal Bey yıllarca LİBERO gibiydi. Şimdi siliniyordu. Yeni sayfa açılıyordu. Açan kesinlikle İmamoğlu'ydu. İSTANBUL'un gücüyle CHP'yi ele geçiriyordu.
Siyasi olarak kesinlikle büyük başarı, büyük operasyondu!
ANKARA'nın rotasını görmek için geçtiğimiz hafta bir NOT düşmüştüm. "Eğer Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Can Atalay serbest kalırsa Türkiye konum değiştirmiştir.
ABD-AB hattına geçmiştir..." diye.
Özgür Özel de KURULTAYDA bu üç isme selam vererek konuşmasına başladı. Yani öyle ya da böyle İMAMOĞLU ile aynı çizgiye düşüyordu. İlan da ediyordu. Sanırım burada, ANKARA'dan ÖZGÜR BEY'le İMAMOĞLU'na gelerek ÇOK ÖZEL GÖRÜŞMELER yapan SELİN SAYEK BÖKE eksikti.
Unutmamak gerekiyordu.
TROYKA böyleydi!
Büyük ihtimal bu rüzgar şimdi Meral Hanım'ı ya etkileyecek ya da partisini sarsacaktı...
Kaçınılmazdı bu! Onu da görecektik...
Yani kabaca anlatmak istediğim ABD ile BRİTANYA savaşını, siyasetin merkezinde de izleyecektik. Mesele kısaca buydu!
Bölgedeki gelişmeleri, çatışmaları ve nihai amacı da bu oyuncuları takip ederek anlayabilirdik.
Savaşın tonu artacaktı... Öyle ya da böyle...
NOT: ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın Ankara ziyaretine yer kalmadı. Blinken, Hakan Fidan Bey'le 2,5 saat görüştü.
"SAVAŞ YAYILMAMALI" dedi. Tam da bu zaman diliminde Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov açıklama yaptı: Şimdi Anglosaksonlar'ın Ortadoğu'yu büyük bir savaşın eşiğine doğru ittiğini görüyoruz... Lavrov, Blinken'le aynı çizgideydi.
Anlatmak istediğim de buydu...
Görünen ile gerçek farklıydı...