TAKİP edenler bilecektir.
Trump farklı bir BAŞKAN'dı.
Bir gün çıktı ve "ORTADOĞU'dan askerlerimizi çekiyoruz" dedi.
Ben anında kimseyi dinlemeden etmeden hemen "Değil Trump, yaşayan tüm ABD Başkanları Beyaz Saray'da yan yana odalarda otursa, aynı karara imza atsa buna gücü yetmez" şeklinde notumu düştüm. Adamların bölgeye nasıl baktığını biliyordum çünkü. Yani DERİN ABD'nin... Biz ya da bölgenin diğer aktörleri de ABD gibi düşünmüyordu.
Bu da çatışmayı kaçınılmaz hale getiriyordu.
7 EKİM saldırısı yapıldı.
Türkiye'de ve dünyada benden başka "BU SALDIRININ ARKASINDA ABD var" diye yazan oldu mu? Hayır olmadı.
Saldırıdan sonra olanlara bakınca KURGUYU görmek, sonuçlarıyla değerlendirmek daha kolay ve anlaşılırdı. ORTAYA ÇIKAN sonuçlar tamamen ABD'nin işine yarıyordu! Washington KÜRESEL ÇAPTA rakibini sıkıştırıyordu.
Bu da İNGİLTERE-ÇİN İTTİFAKIYDI... Bu noktanın bile çok iyi anlaşıldığını düşünmüyorum.
Açarak gidelim...
İSRAİL-HAMAS SAVAŞINI ilk günden bu yana daima küresel çapta okudum. Aktarmaya çabaladım. Konu asla ve kat'a yerel değildi. Yine 7 EKİM HAMAS saldırısını anlatırken olayları iki gün önceden başlattım. 5 EKİM'den...
O tarih önemliydi. ANKARA'da terör eylemi oluyor CANLI BOMBA paniği yaşanıyor Türkiye de haklı olarak gidip kaynağını vuruyordu. Sınır ötesi operasyon yapılırken ABD F-16 kaldırıyor ve "Bize 500 metre yaklaştı" diyerek SİHA'mızı düşürüyordu. YPG/ PKK'ya net şekilde sahip çıkıyor, koruma sağlıyordu. DOĞRU mu?
Kesinlikle...
Devam...
Daha ÖTESİ oluyor ve ABD Başkanı Biden çok ileri sözler söylüyordu. Biden operasyonlardan sonra "Türkiye'nin bölgedeki faaliyetleri, ABD'nin ulusal güvenliğine alışılmadık ve olağanüstü derecede tehdit oluşturuyor" sözleriyle ANKARA'yı karşısına alıyordu. Doğru mu?
Net olarak... NATO'da birlikte olduğumuz bir ülke gelip SİHA'mızı vuruyordu. Olacak iş değildi.
Oluyordu. Başkan Erdoğan da sonra çıkıp net konuşuyor mesajı veriyordu: Amerika ile NATO'da beraber değil miyiz, beraberiz.
Bizim SİHA'mızı Amerika düşürdü mü, düşürdü. NATO'da nasıl beraberiz, nasıl böyle bir şey yapabilirsin? Sen nasıl müttefiksin?
ABD'nin PKK'nın Suriye'deki uzantılarıyla bu ülkede yürüttüğü faaliyetler Türkiye'nin milli güvenliği için olağanüstü bir tehdit mahiyetine sahiptir. ABD ile aramızda güvenlik sorunu var. Terör örgütünün arkasında kim var, bakmaksızın kökünü kazımaya kararlıyız...
Bu olaydan sonra 7 Ekim'de HAMAS sahne aldı. İlk kez böylesine bir operasyon gerçekleştiriyordu. Sonucu büyük olacaktı. Çok sayıda insan can verdi. İsrail'in tepkisinin tahmin edilememesi mümkün değildi.
Tansiyon yükseldi. İsrail bomba yağdırdı. Çoluk çocuk demeden katliam yaptı. Kimse çıkıp "NE OLUYOR" diyemedi. Tüm BATI, TEL AVİV'in daha doğrusu ABD'nin arkasında yer aldı.
Pentagon devreye girdi. İsrail'in gücü yetmiyormuş gibi HAMAS'ın Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri, balistik füzeleri, topçu bataryaları, piyadeleri varmış gibi AKDENİZ'e koca bir DONANMA yolladı.
Dünyanın en etkili silahı olan GERALD FORD'a görev verdi.
TOMA HAWK taşıyan çok sayıda savaş gemisini de yanına koydu.
Bütün bunların HAMAS için olmadığı ortadaydı. Böylesine büyük bir DENİZ gücünün ve taşıdığı HAVA GÜCÜNÜN ANTALYA
KÖRFEZİ karşısına demir atması iyi analiz edilmeliydi.
ABD açısından bakıldığında, bölgede kurgularına karşı duran iki önemli oyuncu vardı. TÜRKİYE ve İRAN... Dün bu noktayı yazdım. Yazıyı erken saatlerde tamamladığım için İran Dışişleri Bakanı'nın Hakan Fidan'la verdiği mesaja yer veremedim. Ayrıca İran Cumhurbaşkanı da Türkiye'ye gelecekti. Bunlar olağanüstü önemli adımlardı.
Washington'u mutsuz eden gelişmelerdi. ABD DONANMASINI yollarken bölgedeki, üslerindeki uçak sayılarını ikiye katlarken olağanüstü şartlara hazırlık yapıyordu. UÇAK SAYILARI neredeyse bölge ülkelerindeki toplamdan fazlaydı. Bunlar HAMAS için olabilir miydi? Mümkün mü? Değil elbette...
ABD, HAMAS üzerinden İSRAİL'e geliyor, vuruyor ve sonuçları tamamen kendisine yarayacak parantezlerin açılmasını sağlıyordu. Günlerdir yazıyorum...
İsrail, Çin'e büyük ölçüde yaklaşmıştı. İPEK YOLU için buluşmuşlardı. HAMAS saldırdı, Netanyahu sarsıldı. İSRAİL acil olarak rotayı Washington'a kırdı.
TEL AVİV, BEYAZ SARAY'a dönünce İNGİLTERE ve BAŞBAKANI bölgede yalnız kaldı. Türkiye ile olan yakın ilişkiler bıçak gibi kesildi. Çin'in İRAN'a Tahran'ın da HAMAS ve HİZBULLAH'a yakınlığı sorun oldu. Pekin ortada kaldı. Sorunda etkin rol alamadı. İsrail'i kaybetti.
TEL AVİV her yeri bombalarken, Suriye'ye de giriyor dilediği yere ateş yağdırıyordu. Hava Savunma Sistemleri Rusya'nın elindeydi. Ne hikmetse gelen İSRAİL olunca şalter indiriliyordu. İsrail işini yapıp dönüyordu. Buna benzer bir adımı SURİYE'de biz atmak istediğimizde, RUS BARİKATINA çarpıyorduk.
Bu da çok uzun zamandır yazdığım "ABD ile RUSYA gizli ittifak" tezimi doğruluyordu. Suriye bizim için problemdi. Güvenliğimize tehditti.
Ancak aşağıda hem ABD hem RUSYA vardı. Tansiyon tırmanınca ikisi de karşımızda olacaktı.
Devam...
7 Ekim'de büyük bir saldırı gerçekleştiren HAMAS bir aydır ortada yoktu. İsrail soykırıma imza atıyor, dilediğini öldürüyor çoluk çocuk demeden katlediyordu.
HAMAS'ın saldırısı bahane edilerek BATI tüm gücüyle arkasında yer alıyordu. Bu da BÖLGEDEKİ HARİTALARIN DEĞİŞECEĞİ anlamına geliyordu. Bu kadar asker, gemi, uçak, silah, cephane boşuna değildi. Mesele HAMAS'ı kullanıp kurgularının önünü açmaktı.
Yaptılar da. 11 Eylül'den sonra Irak'a Afganistan'a girmelerine kimse tek laf edemediyse şimdi de aynısı olmaktaydı. ETKİ-TEPKİ- SONUCU ABD belirliyordu.
Günlerdir yazdığım gibi gelişmelerin Londra-Pekin-Ankara-Tahran gibi başkentlere bakan tarafı vardı.
Ancak özellikle bizden sınırlarımızın içinde kalmamız isteniyordu. ABD Dışişleri Bakanı Blinken gelir mi gelmez mi bilinmiyor! Muamma!
Gelirse çok sert tartışmalar olacak.
Gerilen ipler daha da gerilecek.
Gelmezse sorunun daha da büyüceği aşikar...
ABD, bir şekilde İSRAİL ile bölgedeki YPG ve benzer yapıları bir araya getirmek niyetinde. Nüfus yapısını değiştirmek de hesaba dahil. Suriye'yi istediği zaman vurması bu nedenle. Rusya da gözünü kapamakta zorlanmıyor.
Niyetleri böyle olsa da bunlar kolay işler değil. Türkiye her şartta ODAK ÜLKEDİR. GÜCÜ her yerde her zaman görülecek kadar fazladır. Bölgede Ankara'sız ameliyat olmaz. Olamaz. HAMAS ile başlayan süreç, yükselen tansiyon Türkiye'nin pazarlık gücünü kırmak için de kullanılmakta.
ALTERANATİF KURGULARIN ipuçlarını göstererek Türkiye'yi istedikleri şartta bölgenin liderliğine zorluyorlar... Türkiye, yazılan senaryoya, yazana ve kurguya itiraz ettiği için de karşılarına dikiliyor.
Rolü itiyor. Türk devleti, aklıyla tecrübesiyle birikimiyle bu bölgedeki her sorunu çözer, çözecektir.
Gerilim bizi tedirgin etse de AKIL bir yol bulacaktır... TÜRKİYE'siz olmaz. Söylemeseler de hepsi bunu biliyor. Dert etmeyin... Acemi katır, kapı önünde yük indirir... sözünü de unutmayın.