ÖNCEKİ gece bir ara televizyonları gezindim. Olan biteni anlayan anlatan var mı diye... Ekranda olmak zordur. Kolay değildir. Yine de doyurucu adımlar göremediğim için çok kalamadım. Ayrıldım.
İsrail-HAMAS savaşı nedeniyle BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ YİNE ISITILIP MASAYA GETİRİLİYORDU.
Gördüğüm buydu. Peki bu proje nasıl hayata geçirilecekti? Neden böyle bir kurguya ihtiyaç vardı? Şimdi vaz mı geçilmişti? Ekranlarda bunun cevabı yoktu.
Peki neden kurguyu anlamak bu kadar zordu!
Gelin bakalım...
Öncelikle ilk düğmeyi doğru ilikleyelim. Asıl savaş ABD ile İngiltere-Çin ittifakı arasında. Bunu bilmeden yol almak mümkün değil.
HAMAS kendisinden beklenmeyen ölçüde etkili bir saldırı düzenleyince Tel AVİV sarsıldı. ABD devreye girdi. Karşılık verildi. Şiddet arttı.
Masum insanlar can verdi. Pentagon DONANMAYI AKDENİZ'e gönderdi. Buraya kadar tamam.
Bilinen yazılar konular... Dahası vardı...
Saldırının yaşandığı evrede ÇİN dünyaya ABD'nin kurduğu düzenin alternatifini anlatıyordu. "BEN GELİYORUM" diyordu. "BEN YAPARIM" diyordu. "ORTADOĞU karıştı. Hem de Çin'in en zorlanacağı noktadan... Pekin, İSRAİL-HAMAS krizinde rol almak istedi. Yapamadı.
Yaptırmadılar. Çin'in en üst düzey diplomatı Wang Yi, BM'de ateşkes için çok uğraştı. Olmadı! Çünkü düğüm başka yerdeydi!
Kabaca ifade etmek gerekirse 2001 İKİZ KULE saldırılarından bu yana İRAN, Çin'e bağlanmıştı.
Evet bağlıydı! City of London'un kararıyla TAHRAN, Pekin'in arka bahçesiydi. Ekonomik siyasi bütünleşme vardı. Bu nedenle İran petrolleri Çin'e akıyordu.
Doğru mu? Kesinlikle...
ORTADOĞU karışıyor, Pekin öne çıkmak istiyordu. Zordu...
Çin, Gazze'de Hamas'ı, Lübnan'da Hizbullah'ı destekleyen İran ile yakın ilişkilerinin olması nedeniyle rol almakta zorlanıyordu.
HAMAS saldırısından sonra Pekin'in tutumu önemliydi. Zor bir sınavdı. Gerilimle ilgili ilk açıklamada HAMAS'ı kınamadı, kınayamadı!
İsrail'in kendini savunma hakkına da vurgu yapmadı, yapamadı! OYSA Netanyahu ve ÇEKİRDEK İSRAİL, Pekin ile yeni hayaller kuruyordu.
Yeni gelecek tasavvur ediyordu.
Londra da bastırıyor, TEL AVİV ile PEKİN gittikçe yakınlaşıyordu. Diğer tarafta da İRAN ile STRATEJİK işbirliği vardı. Çin işin içinden çıkamıyordu. SALDIRI ile ÇİN'in bölgedeki etkisi, durumu pozisyonu ve yapabilecekleri de ortaya çıkartılıyordu!
Operasyonun diğer bir amacı da buydu zaten! Gelinen noktada kimse Çin'in meseleyle ilgili ciddi bir aktör olmasını, çözüme giden yolu açmasını beklemiyordu... Günlerdir yazdığım gibi bir akıl, HAMAS üzerinden Çin'i de İngiltere'yi de bir köşeye itiyordu.
İsrail'i de onlardan çekip alıyordu.
HAMAS bu işe yarıyordu.
Uzaktan bakınca bile, ABD'nin rakibin üzerine gidebilmesi ve Londra- Pekin ittifakını çökertebilmesi için ORTADOĞU'yu güvenli mod'da bırakması gerekmekteydi. ÜÇ ÜLKE KRİTİKTİ! İSRAİL-TÜRKİYEİRAN...
Mısır ya da diğer ARAP ÜLKELERİ Washington'u zorlayacak cinsten oyuncular değildi. ABD bölgeye zaman ayırmak istemiyordu.
KÜRESEL ÇAPTA alacağı ve alması gereken tedbirler vardı. Karşıdaki rakip de belliydi. Ancak ÇİN-İNGİLTERE ittifakının ORTADOĞU'da yapacakları ile kurguyu bozmaları zor değildi. Yetenekleri tartışılmazdı.
Ortadoğu İngilizler'den sorulurdu.
NET!
Devam...
Tahran'da 13 Eylül 2022'de "ahlak polisi" olarak bilinen İrşad devriyeleri tarafından gözaltına alındıktan sonra rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan 22 yaşındaki Mahsa Amini, 16 Eylül'de hayatını kaybetti. Mahsa Amini'nin polis nezaretinde hayatını kaybetmesi sonrası ülke genelinde protestolar başladı. İran'da yaklaşık 4 ay devam eden gösterilerle bağlantılı suçlardan 10'dan fazla kişi idama mahkum edildi. Amini'nin ölümünden sonra CIA devreye giriyor ve doğal olarak rakibinin dostu olan İRAN'ın karışmasını istiyordu. Doğal mı?
Son derece...
Diğer bir örnek...
İngiltere ile Çin İPEK YOLU için son aşamaya geçiyor, karşılıklı trenler kalkmaya başlıyor, yeni bir sayfa açılıyor, ABD'ye meydan okunuyordu. Bu arada bir el devreye giriyordu.
İngiltere'nin Manchester kentinde ABD'li pop şarkıcısı Ariana Grande'nin konseri sırasında intihar saldırısı düzenleniyor, ortalık kan gölüne dönüyor 22 kişi hayatını kaybediyordu.
Bu, TERÖR üzerinden KÜRESEL İTTİFAKA karşı çıkıştı.
YENİ KURGU, YENİ OYUN istemeyen ABD'nin atağıydı. Bunun gibi karşılıklı onlarca örnek vardı. İKİ EKOL de birbirini "TERÖRLE" yokluyordu. Türkiye de "TARAFINI" belli etmesi için bunun acısını en çok çeken ülkelerin başında geliyordu.
Çıplak gözle bakıldığında bile İngiltere-Çin-Türkiye-İran ve düne kadar İSRAİL'in aynı çerçeveye oturduğunu görmek mümkündü.
ABD buna itiraz etmekteydi. Rusya üzerinden başlayan, başlatılan savaşla AVRUPA BİRLİĞİ'ne "ECELİ" gösterdiler "SITMAYA" razı ettiler...
Onlar da pılını pırtısını toplayıp ABD'ye sığındı. Böylece Washington kendi kampını netleştirmeye başladı.
STRATEJİK olarak bu önemliydi.
Karşı taraf netti çünkü. Böyle bakıyorlardı olaya... Gelişmeler bu yönde olunca İPEK YOLU'na karşılık GLOBAL GATEWAY'i sahneye sürdüler. Hindistan yeni ve önemli oyuncu olarak yanlarındaydı.
Yeni oyuncu aynı zamanda ÇİN'in hemen yanı başındaydı! Bu daha da önemliydi! Ayrıca Avustralya'ya kadar uzanan ülkeler de ABD'nin safında yerini alıyordu. Bir şekilde bunu sağlıyorlardı.
Tablo genel olarak böyle oluşunca ABD için ORTADOĞU hala istenen kıvamda değildi. Özellikle İran ve Türkiye hala karşılarındaydı. İsrail'i bir şekilde çözseler de bu iki güçle anlaşmadan KÜRESEL DENGEYİ bulmak için hamle yapmaları zordu. Londra-Pekin ittifakıyla yüz yüze gelmeden ORTADOĞU'da KOD'ların değişmek zorunda olduğu stratejik gerçekti. Türkiye'ye de İran'a da diş geçiremiyorlardı. 17- 25 operasyonlarını nedenlerinden biri ve belki en önemlisi Türkiye ile İran'ın yakınlaşmasıydı. Hatırlayın o dönemlerde MİT'in başına gelen Hakan Fidan da İRAN üzerinden yıpratılıyordu. Hiçbir şey kendiliğinden olmuyordu yani...
EKRANLARDA konuşulan BÜYÜK ORTADOĞU projesi ve haritalar gerçeği yansıtmıyordu. Bu projede küçülen İRAN'dı. ABD bunu tasarlıyordu. Pekin'e enerji taşıyan nefes borusunu Tahran'da kesmek istiyorlardı. Ekranlarda ise tam tersi vardı. Bölgeyi ve İsrail'i güvende tutmak için BÜYÜK olmasını İSTEDİKLERİ ÜLKE ÖNCE TÜRKİYE'YDİ. Bu olmadı. Planlar tutmadı. Türkiye kendini güvende görmedi. İlişkiler gerildi, koptu, tamiri için zamana bırakıldı. ORTADOĞU bu kadar önemliyse Türkiye de önemliydi. Bu nedenle İRAN ile yol alamayacağı belli olan Washington Ankara'ya basınç uygulayacaktı.
EKONOMİK ve SİYASİ enstrümanlar kullanacaktı. Aynı anda Londra'ya buradaki ağırlığını zayıflatması için de bastıracaktı.
Yani bizim yakın tarihimizde özellikle DARBELERDE gördüğümüz, tanık olduğumuz ABDİNGİLTERE mücadelesi yine bizim başımıza dert açacaktı. İKİ GÜCÜN de buralarda görünmeyen bilinmeyen kolları vardı. Beyaz Saray, İran'ı devre dışı bırakmak için Türkiye'yi yanlarına almak isteyecekti. Bu ANKARA'nın dışında Londra-Tahran-Pekin'e karşı hamleydi. KÜRESEL TANSİYON TAVAN YAPMADAN BU RİTMİN BU BÖLGEDE BULUNMASI
ŞARTTI. Gördüğüm buydu. Herkes de buna göre plan yapmalıydı. Adımlar bu çerçevede atılacaktı çünkü! Gerisi gerçekten masal...
NOT 1: Pentagon, İran'ı çözebilirse Türkiye büyük ölçüde mevzi kaybederdi. Sıkıntı yaşardı.
NOT 2: Osman Kavala-Selahattin Demirtaş ve Can Atalay konularını da bu açıdan değerlendirmek gerekmekteydi. ABD, AB'yi yanına aldığına göre Türkiye bu kararlarla bu üç isim üzerinden BATI'ya "SİZİNLE değiliz" mesajı veriyordu. Eğer Türkiye'nin konumu değişirse üç isim de serbest kalacaktı. Böyle olurdu bu işler...