Anjiyo!
BİR boyutuyla geçtiğimiz gün yazmaya gayret ettim. Zengezur Koridoru, Türkiye-Azerbaycan kardeşliği, Rusya'nın aldığı rol, Moskova'ya uygulanan küresel yaptırım paketi, AB'nin ABD ile GOLOBAL GATEWAY'de rol alacak olması, Çin'e karşı BATI'nın diş göstermesi, Ankara'da terör saldırısı yaşanması, ardından BÜYÜK temizlik operasyonunun başlaması... Ve bildiğiniz gibi BAKANLAR arasında varsayılan gerginliğin üzerinden atışmalara start verilmesi...
Dışarıdan başlayıp içeri süzülelim.
Belki zihinlerdeki taşların yerine oturmasına yardımcı olabiliriz...
Zengezur KORİDORU önemli.
Türkiye için AZERBAYCAN'a bağlanmak oradan da HAZAR üzerinden TÜRK DEVLETLERİYLE kucaklaşmak anlamına geliyor. Zaten birkaç gündür ORTA ASYA'nın ne kadar değerli olduğunu olacağını yazıyorum. Cinping de Biden da bu devletlerle özel zirve yaptı. Şimdi Putin yapacak. Doğal olarak ANKARA buradaki MASA'nın hakimi olmak istiyor. Zengezur bu nedenle önemli.
İtiraz eden kim? AVRUPA! Basit adımlarla ilerleyelim...
Zengezur KORİDORU, Azerbaycan'ı Türkiye'ye bağladığı zaman perde arkasında KONTROLÜ elinde tutan oyuncu olarak RUSYA da gizli gizli rol almış oluyordu.
KORİDOR ÜZERİNDEN yaptırımların delinmesinin mümkün olduğu sonucuna yakınsak bunun AB'yi ne kadar rahatsız edeceği ortadadır. Macron bu nedenle hem Azerbaycan'a hem Türkiye'ye hem Rusya'ya yükleniyordu. Ermenistan'a yakında bolca silah da yollayacaklar gibi... Yani UKRAYNA'da savaştıkları RUSYA'nın KORİDOR üzerinden alan bulması nefes alması istenmiyordu. ABD bölgeye uzak olsa da Türk tezlerine uzak değildi.
Ermenistan üzerinden bulmak isteği formatla da yanına çektiği AB'yi kırmak istemiyordu! Bunların dışında KORİDOR konuşulurken dikkate alınması gereken bir diğer aktör de İran'dı.
EN çok rahatsız olanlar yani AVRUPA, Azerbaycan ile Ermenistan'ı aynı masada oturtmak istedi. Macron ile Scholz da orada olacaktı. Türkiye dışarıda tutulmak istenince Aliyev GRANADA'ya gitmekten vazgeçti. "Türkiye yoksa biz de yokuz" dedi. Doğru yaptı.
Fransız Savunma Bakanı Sebastien Lecornu'nun Ermeni yanlısı sözleri, Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna'nın Ermenistan ziyareti ve yardım sözü zaten AZERBAYCAN'ı masadan uzağa itmeye yeten gerilimlerdi. Aliyev de muhtemelen Türkiye'ye danışıp "GELMİYORUM" dedi. Sorun bitti mi? Elbette hayır...
Tırmanacaktı belli ki...
Türkiye KÜRESEL çapta etkili olacak bir adım atınca TERÖR kapıda bitiveriyordu. SAVAŞIN yeni hali buydu. Karşımızda terör örgütleri ya da teröristler olsa da arka planda BÜYÜK GÜÇLER, BÜYÜK
DEVLETLER bulunmaktaydı.
ABD-AB-İNGİLTERE-ÇİN ve Rusya bölgede tepişirken, Türkiye kendi alanını çizince rahatsız olanlar çıkıyordu. BİLEŞKE dışında kendi ritmini bulmaya çalıştığında TERÖRLE geliyorlardı. Olan buydu aslında...
Yavaş yavaş içeriye sarkalım...
Etrafta tansiyon yükselmişken içeride de ESKİ BAKAN-YENİ BAKAN tartışması yaşatılıyor ve yaşananlara buradan bakılıyordu. Peki gerçekte olanı konuşulanlar yazılanlar anlatmaya yetiyor muydu?
Sanırım çok konuşulan ve devam edeceği belli olan tartışma 7 Eylül'de başladı. Son dönemde adı sık sık gündeme gelen çete lideri Ayhan Bora Kaplan, ANKARA EMNİYETİ'NİN düzenlediği operasyonla yurtdışına çıkmak isterken yakalandı. Yayınlanan fotoğraflar üzerinden okuma yapanlar "Polisin KAPLAN'a karşı takındığı tavır ÇETEYE yol verenlere mesaj" şeklinde oluyordu. Yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya bu hamle ile MAFYAYI silmek için operasyonu başlatıyor, kurdelayı kesiyordu. İsmini bilmediğimiz duymadığımız irili ufaklı pek çok oluşum çökertiliyordu. Her ilde her bölgede. ANKARA'daki saldırıdan sonra bile bakıldığında TÜM DEVLET işin içindeydi. Görmek zor değildi. Zaten KOMUTANLARIN yeni BAKAN'a "HAYIRLI OLSUNA" gitmesi, önemli AK PARTİLİLER'İN buna katılması, MİT Müsteşarı İbrahim Kalın'ın tebrik etmesi bir KARARI işaret ediyordu.
MHP Lideri Bahçeli eski bakanı sahiplense de yeni bakanı tebrik etmekten geri durmuyordu.
Operasyonlara dikkatle bakıldığında asker-polisistihbarat üçgeni göze çarpsa da kesinlikle MALİYE'den "EMİN ELLERİN" yer almasıydı. URFA'daki baskına bakıyorsunuz DEVLETİN PARASINI korumakla sorumlu makamların temsilcileri de orada. Medyaya yansımayan diğer operasyonlarda da durum farklı değil.
Yüksek miktarda faizle borç veren tefeciler de hedefte... 7 Eylül'de ilk taş çekiliyor ve KAPLAN ÇETESİ çökertiliyordu. Ardından Bakan Yerlikaya sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Tüm suç ve suçlulara hayatı dar eden, her an enselerinde olan, nefeslerini kesen güvenlik güçlerimizi yürekten tebrik ediyorum" dedi. Zincirin ilk halkası belli ki KAPLAN'dı. Gerisi gelecekti.
Geliyordu da...
Herkes olan bitene benim gibi bakmak zorunda değil. Ben de başkaları gibi... YENİ FORMATIN oturmadığı ve küresel mücadelenin tüm hızıyla sürdüğü zaman diliminde Türkiye önemli bir viraj aldı.
Devletlerin politikalarını okumaya çalışırken önce PARAYA bakmanın gerektiğini düşünürüm. PARA POLİTİKASI aynı zamanda sizin hangi kampta kiminle, kimlerle yol yürüdüğünüzü gösterir. Seçimlerden sonra Türkiye bir KABUK değiştirdi.
Devlet bildiklerini belki de gözettiklerini kenara alıyordu. Çünkü PARANIN BAŞINDAKİ isimler değişiyor, Türkiye de KÜRESEL ÇAPTA yeni konum bildiriyordu. Ankara'nın giydiği yeni elbise, YABANCI YATIRIMA KUCAK AÇAN,
KAPI ARALAYAN bir rüzgarı bağrında taşıyordu. Son dönemdeki EKO-POLİTİK değişiyordu yani.
Yeni kadro iş başı yapıyor ve zor bir yolculuk başlıyordu. Dünyada işler kolay değildi ki... RASYONEL ZEMİN tanımı bu nedenle geliyordu zaten...
Türkiye üzerindeki elbiseyi de gittiği yönü de değiştiriyordu... Önce bu ilan edildi. Sonra KÖRFEZ başta olmak üzere dostluklar parlatıldı.
Ekonomik ilişiklerin canlanması için çaba harcandı. Günün sonunda ABD sahne aldı. Dünya Bankası üzerinden Türkiye'ye zeytin dalı uzatıldı. Yabancı sermaye de bu adımı ilgiyle yakından takip etmekteydi.
Gelecek olan para az değildi. Bu ÖNCÜ olarak diğerlerini de çekecekti.
Hedef buydu. PARANIN başındaki isimleri takip edince anladığım buydu.
Bu adımlar son BM ZİRVESİ için gidilen New York'ta da kabul görüyor, takdir topluyordu. Konu uzun ve derin. Detaya girmeye niyetim yok.
Bunlar olurken ARAP MEDYASI "BOĞAZ" manşeti atıyordu.
Haberde "Boğaz'daki kiracılar EV SAHİPLERİNİN YOLLADIĞI
MAFYA tarafından evlerinden zorla çıkartılıyor" diye yazılıyordu.
Doğru olduğunu sanmıyorum ancak yazılıyordu.
Türkiye'nin dünyaya yaydığı frekansın değişmesi gerekiyordu.
Sadece BAKAN ya da MERKEZ Bankası Başkanı ve bürokratların değişmesiyle olacak iş değildi bu.
ALGIYI da yönetmek şarttı. Sanırım bu noktada BİR DEVLET kararı vardı. Devlet sokaklarda boy gösteren adına MAFYA denilen yapıları söküp atacaktı. Bu PARANIN HUZURU için gerekliydi. Belki de "Ülkeniz harika, muhteşem şirketleriniz var.
Yatırım için olağanüstü şartlar mevcut.
Ancak bir de şu mafya olmasa" bile deniyordu. Bilemem...
Türkiye KÜRESEL ÇAPTA oyuncu olurken oyunun içinde yer alırken PARAYI düşünmemesi gerekiyordu... PARASIZ GÜÇ olmazdı! EKSİKTİ!
Bence bu ihtiyaç ve şartlar belirince seçimlerden hemen sonra vites de yön de değişti. Değişimi yine Başkan Erdoğan başlattı.
Bu nedenle olan biteni iki bakan çekişmesine sığdırmak pek akıllıca gelmiyordu bana. Yaşanan olaylarda sıralanan pek çok gerekçe doğru olabilir. Ben dominant faktörün PARA ve PARA POLİTİKASINI BESLEYEN KILCAL DAMARLAR olduğunu düşünüyorum... Devlet anjiyo yapıyordu... Görmeyen çoktu... Bence...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.