Yeni kod
TÜRKİYE MAYIS'ta seçimlerden çıktı. Sonra pek çok şey değişti. Pek çok kişi ne olup bittiğini anlamakta zorlanıyor. Bunu nereden çıkarıyorum? Gelen sorulardan ayaküstü de olsa konuştuğum insanlardan. Peki ne oluyordu?
Ne değişiyordu?
Nereye gidiliyordu?
Adım adım gidelim isterseniz...
Daha önce çok sık Başkan Erdoğan'ın ekoller arasında geçiş yapabilen ender liderlerden olduğunu yazdım. Bunu çok sık buraya taşıdım.
Uzun yıllar Türkiye'de bunu başarabilen bir lider yoktu.
Kimse Erdoğan'ın yaptıklarını gerçekleştiremedi. Küresel NABZI iyi tuttuğu için gerek gördüğünde KONU değişikliği yapıyordu. İşin garibi pek çok kişi bunu görmüyor eski alışkanlıklarla, kullandıkları yıpranmış gözlüklerle olaylara bakıyorlardı.
Binlerce defa yazdığım gibi KÜRESEL ÖLÇEKTE ÖNEMLİ OLAN TÜRKİYE'NİN KONUMUDUR! Türkiye seçtiği, tercih ettiği konumda yürür ve bunun sonuçları olurdu. Hem yerel hem küresel... Şimdi de bu olmakta..
Gelin açalım...
Bir örnekle devam edelim...
Seçimlerden birkaç ay önceydi. 2022 Kasım ya da Aralık'tı. Başkan Erdoğan da o sırada KATAR'daki DÜNYA KUPASI için oradaydı. Ve bir müsabaka sonrasında Katar Şeyhi'nin de katkısıyla Mısır lideri SİSİ ile yan yana geldi. EL sıkıştı.
Daha önce OBAMA ve TRUMP döneminde BM için gidilen New York'ta SİSİ ile aynı masada olmayacağını belirtmiş ve net olarak tavır koymuştu.
Yemeğe katılmamıştı. O günün şartlarında Türkiye, Mısır ile bölge ile ayrı düşünüyordu. EKSENLER farklıydı. Başkan Erdoğan da bunu göstermekten çekinmiyordu. Dünya kupası için el sıkışılması haliyle dünyada manşet oluyordu.
Ve bu hamle ses getiriyordu.
Bu seslerden biri de ilginç bir yorumla bu gelişmeyi değerlendiriyordu.
O ana kadar pek takip ettiğim biri değildi. Ancak analiz gerçekten farklıydı. Bu isim Bluebay Varlık Yönetimi Stratejisti Timothy Ash'ti.
ASH verilen fotoğraf üzerine "Başkan Erdoğan, Mısır lideri Sisi ile barıştı. Siyasal İslam çizgisine mesafe koydu.
Körfez ile barışacak. Ciddi para akışı gerçekleşecek..." diyordu. ASH bilerek ya da bilmeyerek Türkiye'nin konum değiştirdiğini açıklıyordu.
Ve seçimlerin mutlak galibi Erdoğan, MAYIS'taki seçimlere EKSEN DEĞİŞİKLİĞİ ile gidiyordu.
Yani Türkiye'nin konumu bir önceki konumundan farklı olacaktı. Biz bütün gelişmeleri PARTİLER üzerinden forma aşkıyla anlamaya çalıştığımız için OLANI ıskalıyorduk. Oysa Erdoğan önce KÜRESEL çapta esen rüzgarı hesap ediyor buna göre tutum belirliyor sonra da girilen seçimlerde ipi göğüslüyordu.
KABACA OLAN buydu. Sık sık anlatmaya çalıştığım da buydu. Karşısındaki rakiplerin bunu anlama ve önleme şansları yoktu. Hiç olmadı.
Aradan birkaç ay geçince seçimler beklediğim gibi oluyor ve Başkan tekrar kazanıyordu. Hem de muhalefetin kapladığı alanı da elinin altına alarak... Özellikle CHP hala bunu anlamış değil...
Başkan Erdoğan, EKSEN'inde yürürken, FAİZ ile net olarak mücadele ederken farklı kulvar belirince ve geleceği orada görünce ısrardan inattan vazgeçiyor ve kadrolarını buna uygun inşa ediyordu.
Bakıldığında Mehmet Şimşek'ten Hafize Gaye Erkan'a kadar herkes bu EKSEN'e uygun isimlerdi. "DEĞİŞİM" denilen şey EKSEN'in farklılaşması sonucu ortaya çıkan tabloydu!
Hatırlayın bir önceki dönemde Türkiye'ye ses çıkaramasalar da bütün KÖRFEZ, KATAR'a sarmıştı. Ambargolar kısıtlamalar düşmanca tavırlar tavan yapmıştı. Şimdi ise Türkiye lige geri döndü.
Herkes mutlu. Herkes umutlu.
GLOBALİSTLERİN uzağında olmayan politikalara da YEŞİL IŞIK yakılmasında zarar görülmedi. Dünya üzerinde keskin tartışmalara ve çalkantılara neden olan bu EKOL savaşı Türkiye'de Erdoğan sayesinde 1 günde hayata geçiriliyordu. Bence Başkan Erdoğan'ın en büyük gücü buydu.
Yeni dönemle birlikte Türkiye genel olarak ABDİngiltere dengesini tutmaya başlıyordu. Bu iki gücün de özellikle AVRASYAORTADOĞU- AFRİKA'da Ankara'ya büyük ihtiyacı vardı.
Yakın tarihe bakıldığında Türkiye'de seçimler EKSEN'leri temsil eden partiler arasında yapılırdı.
Rakip olmalarını nedeni buydu. Bir grup AB yanlısı bir başka grup İngiltere tercihli bir diğeri de ABD taraftarı olurdu.
Mücadele bu çerçevede gelişir ve sonuçlanırdı. Erdoğan işte bunların hepsini tek başına yapabiliyordu. Muhalefet kazansa bile kendisine ait alanı kaplayamazdı. Oysa Erdoğan bunu rahatlıkla yapabiliyordu.
Türkiye'nin konumu farklılık gösterince bu siyasetten paraya kadar her şeye yansıyordu. Doğaldı. Olması gerekendi.
En son Külliye'deki 30 AĞUSTOS KUTLAMALARI bile tüm olan biteni dikkatli gözlere anlatmaya yetiyordu.
Tam da bu iklimde BAŞKAN ERDOĞAN, Deniz Harp Okulu ile Hava Harp Okulu diploma ve sancak devir teslim töreninde son dönemin en önemli konuşmasını yapıyordu...
"Cumhurla cumhuriyeti kaynaştıran bir yönetim olarak 2023 senesini hak ettiği bir şekilde idrak etmenin gayreti içerisindeyiz.
Bu önemli yıl dönemlerini milletimizin maziden maziye giden yolculuğunun kilometre taşlarından biri haline getirmeliyiz. Buradan çıkaracağımız dersler ışığında geleceğimizi şekillendirmek önem arz ediyor... 85 milyon olarak büyük bir kucaklaşmayı gerçekleştirelim istiyoruz. Aynı görüşleri paylaşmasak dahi aynı yöne bakabilmeliyiz. Ortak paydada buluşabilmeliyiz..." Mesela Cumhuriyet Bayramları'nda "HASTA" olduğu için kutlamalara katılmadığı için eleştirilen Abdullah Gül Bey de kutlama mesajı yayınladı. Olan bitene KÜRESEL EKOL ve KONUM üzerinden bakmalıydık. Tercihler kişisel değildi ki. Anlamamız gereken buydu sanırım... Türkiye'nin ne kadar değerli bir ülke olduğunu kavradığımızda göze çarpan değişimlerin aslında KÜRESEL gereklilik olduğunu anlayabilirdik.
Başkan Erdoğan uzak ara bunu en iyi çözen ve yöneten liderdi...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.