G‘üç’ savaşı
BİRİNCİ Büyük Savaş'ta olduğu gibi İKİNCİSİ de AVRUPA'nın kendi içindeydi. İlk savaşta Osmanlı ile Romanovlar tarih sahnesinden silinmiş paylaşım gerçekleşmişti.
Büyük bir kırılma yaşanıyor ve Osmanlı'nın toprakları içinde bulunan PETROL yüzyıla damga vuruyordu. Petrolün getirdiği zenginlik nedeniyle ülkeler CETVELLE çiziliyor şehir merkezi ile ilçesi ayrı ülkelere düşebiliyordu. Bulunan aileler üzerinden sistemin kontrolü sağlanıyor, Türkiye içeri hapsoluyor etrafıyla ilgilenemez hale geliyordu.
Enerji kaynağı ve yolları açısından ORTADOĞU önemli olunca ANKARA'ya, rejime, bölgeden uzak durması için üzerine oturmayan bir ELBİSE biçiliyordu. TERZİLER YABANCIYDI. Durum böyle olunca siyaset, strateji, ordu, bürokrasi, ticaret, bankacılık, hukuk gibi pek çok alanda BATI ile yan yana olma hali görülüyordu. Doğal ve normaldi.
Ortadoğu ile ilişkilerimizi kesmeden aza indirmeden BATI'ya yönelemiyorduk.
Ülkenin şartları buna karşı çıkmayı engelliyordu.
İkinci Dünya Savaşı ile sahne alan bir güç oluşmaktaydı. ABD kurtarıcı olarak AVRUPA'ya çöküyordu. Akrabalarının kendi içinde yaptığı savaşı bitirmek için NORMANDİYA'ya çıkıyordu.
Çözülmüş dağılmış bitkin haldeki AVRUPA'nın üzerinden KÜRESEL bir denklem meydana getirilmekteydi. Silah da para da güvenlik de ilişkiler de ittifaklar da buna göre şekilleniyordu. Kurtarıcı rolünü üslendiği için AVRUPA'ya format atıyor atom bombası yolladığı Japonya'yı ekonomik yazılımla kendine bağlıyor arada kalan Çin'i savaştan sonra masaya davet ediyordu.
Gerçekte olmayan bir gücü de el altından SOVYETLER'e veriyordu. ODAK NOKTASI AVRUPA'YDI. ABD KÜRESEL kontrolü sağlamak için her zaman nereye basınç uygulayacağını biliyordu.
Tarihi akıl süzgecinden pek geçirmediğimiz için sarışın mavi gözlü insanların dost olduğunu kardeş olduğunu ve sadece bize düşman olabileceğini düşünüyorduk. Oysa gerçek farklıydı. KÜRESEL ARENADA kritik bir karaktere sahip olmayan ülkeye kimsenin dönüp baktığı yoktu.
Savaşın bugünkü boyutu açık şekilde 2001'de başladı.
İKİZ KULE saldırıları sonrası bir anda şimdi ortalarda pek olmayan EL KAİDE çıktı.
İSLAM'ı karşı tarafa koydu.
Ancak garip bir durum vardı.
Ladin'in ölümüne kadar sürdü.
Dünyanın sayılı büyük devletleri ellerindeki tüm imkanlarla bu örgütü yakalamaya çalışıyor ama başaramıyordu! NATO çaresiz kalıyordu düşünün!
Bu örgütün yaptığı terör eylemlerinin somut bir amacı ve somut bir talebi de yoktu.
EN azından bizlerin anlayacağı şekilde.
Neyse...
EL Kaide üzerinden yapılanlar şimdi bugün başka bir faz'da ilerlemekteydi.
ABD'nin karşısına ÇİN'i çıkarmak için kontra yapan güce EL KAİDE ile cevap verildi. Dünya üzerindeki bir güç, İslam'ın kapitalizmle uzlaşmazlıklarının kaldırılması ve piyasa ekonomisine sokulması politikasına destek veriyordu.
'İslam dünyasını Batı sisteminin ve pazarının içine sokarız ve böylece sorun biter' diyordu.
Yani İSLAM üzerinden parayı da enerjiyi de yöneteceklerini düşünüyordu. ABD ise CIA üzerinden EL KAİDE ile tansiyonu fırlatıyordu. Kimsenin bilmediği bir örgüt insanların günlük yaşamlarını bile derinden sarsıyordu. AK PARTİ iktidara geldiğinde İSTANBUL'da 4 patlama oluyordu! Biri İNGİLİZ KONSOLOSLUĞU diğeri HSBC önünde. İkisi de İNGİLTERE'nin simgeleriydi.
Öncesinde ise KÜRESEL İTTİFAK SAYDIKLARI için YAHUDİLER'in Bet İsrael Sinagogu ile Neva Şalom'da da kamyonlar havaya uçuruyordu. ABD kendi için tehdit gördüğü noktalara vuruyordu. İTTİFAKI bildiğini ilan ediyordu. Kapılarının önlerinde bombalarla bunu ilan ediyorlardı. Ve Türkiye'ye de "YERİNİ BELLİ ET" mesajı veriliyordu.
TERÖR KÜRESEL KAPIŞMANIN sahne almış halinden başka bir şey değildi.
CIA terör üzerinden PARAYA hükmedenlerin İSLAM üzerinden oyun kurmasına itiraz ediyordu. Bu nedenle İSLAM'ı terörle yan yana getirmeye çalışıyordu. Sorun KÜRESEL ÇATIDAYDI ANCAK BİZ BUNU PATLAMALARLA, TERÖRLE DEFALARCA YAŞIYORDUK...
Küresel formattaki tüm değişimleri en iyi gören algılayan gerektiğinde yön değiştiren BAŞKAN ERDOĞAN'dı. Dünya böyle bir dünyaydı artık...
ABD kendi açısından gerekli gördüğü hamleleri yaparken, RUSYA hep yanındaydı. Detaylara, kritik köşelere bakmayı bilenler bunu ıskalamıyordu. ARAP BAHARI ile başlayan sürece odaklandığımızda da ENERJİ ve ENERJİ YOLLARININ İKİSİ tarafından kontrol edildiğini görmekteydik. Sözün ya da uyarının anlaşılmadığı bölümlerde ABD vitesi artırıyordu. Gidip Avrupa'yı Rusya'ya bağlayan BORU HATTINI patlatıyordu.
KUZEY AKIM'a yapılan sabotaj, AB'ye resmen açılmış bir savaştı. Cevap veremediler.
Veremezlerdi. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonra atılan formatta elleri zayıftı.
Çin ile yakınlaşıp Rusya'yı yanlarına alıp ABD'ye meydan okuyacaklardı.
Biden gelir gelmez ilk zirvesini Putin'le CENEVRE'de yaptı. KÜRESEL ANLAŞMA tamamlandı. Sonra da EL KAİDE ile İKİZ KULE ile başlayan süreç yeni bir frekansa geçti. Hedef bombayla terörle suikastla değil doğrudan SAVAŞLA AVRUPA'ydı.
Kremlin karar aldı Ukrayna'ya girildi. AB'nin tüm kimyası en zayıf olduğu enerji ve enerji fiyatlarıyla bozuluyordu.
Rekabet edebilme, bir arada kalabilme kabiliyetleri ellerinden alınıyordu. Almanya'da olduğu gibi bu SAĞ partileri iktidara kadar taşıyan yolu açacak, dağılmayı kapının önüne getirecekti. Önümüzdeki dönemde AVRUPA ile AFRİKA'da büyük siyasi zelzeleler göreceğimiz kesindi.
Birbirlerini kontrol ederek yürüyen ABD-İNGİLTERE bunu Rusya ve Türkiye ile yapacaktı. İKİNCİ BÜYÜK SAVAŞ ilkinde tamamlanamayan paylaşım için yapılmıştı. Şimdi ÜÇÜNCÜSÜ sahnede. Bu savaş da öyle ya da böyle AVRUPA'da...
Bilinmesi gereken, görülmesi gereken de bu.
İçeriden bakılınca da garip olan CHP'de hiç kimsenin olaylara böyle bakmamasıydı.
Hiç ilgilenmiyorlardı. Siyaset esen rüzgara göre sörf yapabilme kabiliyetiydi aynı zamanda. Bunlar sadece kendi aralarında el ense ile meşguldüler. Anlayanlar her zaman yukarıda olurdu.
Yerel seçimlere giderken de durum değişmeyecekti.
AVRUPA çetin geçecek kışa hazırlanırken, dönüp CHP'ye bakamazdı.
Bakmayacaktı. Sanırım bu pek anlaşılmıyor!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.