Tomografi
SIK sık not düştüm! "Bundan sonra ülkede CHP'yi konuşacağız" diye. Öyle de oluyor ve olacak da. Bunun pek çok nedeni var. "Kimse kırılmasın" diye zaman zaman ana sebeplerin etrafından dolaşıyorum. CHP ile ilgili durum çekilecek bir 'tomografi'de görülür. Ancak onu yapacak isim şu an yok. Parti iç içe geçmiş hesapların bileşkesi konumunda.
Çözülmesi de çözümü de zor bir problem artık. İŞ yeni parti kurmaya kadar gider.
Uzaktan bakınca çıplak gözle bile parti içindeki kapışmayı görmek mümkündü. Ana eksende kapışanlar ALMAN ve İNGİLİZ ekolleriydi. İşte bu noktada pek çok isim önemli kavşakları kaplamakta. MEZHEPSEL yaklaşım ise kimsenin dokunmak istemediği bir koordinat.
Maalesef gelişmeler bu kulvar üzerinden ilerlemekte... Tepede kavga büyük olunca, bu Kemal Bey'e, İmamoğlu'na, medyaya, gazetecilere, vekillere, partinin eski ve yeni güçlü isimlerine yansımakta. CHP iki parça halinde gidemez. Gidemeyeceği için KEMAL BEY'den GÖREVİ BIRAKMASI istenmekte. O da bırakmıyor. İşte bu partiyi dağıtmakla kalmıyor, gücünü de ortadan kaldırıyordu. Kaçınılmaz olarak KAOS'u getirmekteydi...
Atatürk üzerinden, Cumhuriyet üzerinden, laiklik üzerinden, 6 Ok üzerinden, kaybedilen sayısız seçim üzerinden yapılan tartışmalar asla ve kat'a gerçekte yaşanan mücadelenin nedenini anlatmaya yetmiyordu. Bunları SİPER olarak kullanıp karşılıklı kılıçlar çekiliyordu. Önemli olan CHP'nin dünya üzerinde nerede duracağı, kimin yanında yer alacağı ve Türkiye'ye nasıl bir elbise biçmek isteğiydi. Bu içerideki kavgayı alabildiğince büyütüyordu. Kemal Bey, İmamoğlu'na geçit verirken ve Canan Kaftancıoğlu'ndan destek alırken günü geldiğinde ADAYLARI olan ismin KÜRESEL ÇAPTA karşılarına dikileceğini bilmiyordu.
Kestiremiyordu. Şimdi yaşanan buydu... İmamoğlu da kurduğu ve etrafında örülen ilişkiler yumağı ile İstanbul'u kazanan isim değildi artık!
Benim gördüğüm İmamoğlu içeride önünü kesmeye yönelik adım atanların hamlelerini boşa çıkarmak için dışarıdan destek arayışını sürdürüyordu. Bunu da bir eli dışarıda olan güçlü odaklara uzanabilen isimlerle görüşerek gerçekleştiriyordu.
Peki bu nereye kadar sürecekti?
Gelin ona bakalım isterseniz...
Rusya'nın Ukrayna'ya girdikten hemen sonra başladığım ve hiç vazgeçmediğim noktaya, şu an dünya üzerindeki pek çok akıllı isim geldi. Savaş büyük bir kurguydu. Bu noktada ABD'nin varlığı, egemenliğinin sürüp sürmemesi ve yeni denge söz konusuydu. Kurgu tam hızla gidiyor. Dün de yazdığım gibi vites artırma ihtimali var. Ve bu bizi çok ama çok ilgilendiriyor.
CHP'yi de...
Mart 2022'de BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Ukrayna'daki krizin ardından "Bir açlık kasırgası ve küresel gıda sisteminin erimesi" konusunda uyarıda bulundu.
Oysa sorun aşılamayacak ölçüde değildi. Ancak uyarı önemliydi. Tedarik zincirlerinin aksamasıyla gıda, akaryakıt ve gübre fiyatlarının fırladığını söyleyen Guterres, bunun en çok yoksulları vurduğunu söyledi. Dünya genelinde siyasi istikrarsızlık ve huzursuzluğun tohumlarını ektiğini de sözlerine ekledi. Doğru mu? Yüzde yüz!
Ukrayna'daki savaş jeopolitik bir ticaret ve enerji çatışmasıdır.
Bu, büyük ölçüde ABD'nin, Avrupa'yı Rusya'dan ayırmaya çalışmasıdır. Washington'un AB'ye daha fazla zarar verip BİRLİĞİ kendine bağlama çabasıdır. Rusya'ya yaptırımlar uygulayıp iki gücün bir eksende buluşmasını önleme stratejisidir.
Ekonomist Profesör Michael Hudson, geçtiğimiz günlerde savaşın nihayetinde Avrupa ve Almanya'ya karşı olduğunu belirtti. Yaptırımların amacı, Avrupa'nın, Rusya ve Çin'de yatırımlarının artmasını frenlemek ve biçmektir.
1980'lerden beri neoliberal politikalar ABD ekonomisinin içini boşalttı.
Üretim tabanı ciddi şekilde zayıflamış olan ABD'nin hegemonyasını sürdürmesinin tek yolu Çin ve Rusya'nın altını oymak ve Avrupa'yı zayıflatmaktır. Kuzey Akım-2'nin patlatılması buydu.
Başka açıklaması yoktu. Yani Prof. Hudson aylar sonra benim bulunduğum noktaya geliyordu.
Devam...
ABD, Rusya'ya yönelik yaptırımların nasıl sonuçlanacağını önceden biliyordu. Aksi mümkün değildi zaten. Dünyayı iki bloğa bölmeyi istediler. Bir tarafta ABD ve Avrupa olacak karşıda ise asıl aktör ÇİN yer alacaktı. Rusya AB ile savaştığı için Çin'e yakın da olsa gizli görevi gereği ortada duracaktı. Durum aynen böyle ilerliyordu. Soğuk Savaş da aralıksız körükleniyordu.
ABD'li politika yapıcılar, Avrupa'nın daha yüksek enerji ve gıda fiyatları nedeniyle harap olacağını en başından hesap ettiler. 'Küresel Güney'de gıda ithal eden ülkelerin artan maliyetler nedeniyle zarar göreceğini de biliyorlardı.
EN çok dalgalanma enerji ve g��bre fiyatlarında yaşanıyordu.
AVRUPA'nın hatta Çin'in en zayıf noktası kaşınıyordu.
BORÇ-BAĞIMLILIK-ENFLASYON sarmalında bir kurgu sahneye konuluyordu.
Hedef AVRUPA'nın kesin olarak ÇİN ile temasını azaltması ve küresel iddiasından vazgeçmesi ile ilgiliydi. ABD'nin oyun planı buydu.
Gelelim bizi ilgilendiren bölüme...
Eğer ABD, AVRUPA'nın çöküşünden emin olmazsa, küresel rekabetten çıkmak istediğini görmezse büyük ihtimalle ya KARADENİZ kıyılarında ya da AVRASYA'da savaş yön değiştirecek ve büyüyecekti. ABD, Çin ile dengeyi bulurdu. Çin de bunu isterdi. Ancak ÇİN'in geleceği AB ile kuracağı ilişkinin boyutlarına bağlıydı.
Washington ne yapıp edip bunu kesecekti. Kararlıydı.
Yaptılar da zaten. Eğer ufukta Türkiye'yi de etkisine alacak bir İKİNCİ SAVAŞ, GERGİNLİK, TANSİYON yüksekliği planlanıyorsa, Türkiye bu süreçte kesinlikle ve kesinlikle Başkan Erdoğan'la gitmek zorundaydı.
Başkan Erdoğan emekli olsa bile süresi dolsa bile...
Göremesek bile dokunamasak bile TÜRK DERİN DEVLETİ bu formatta ilerleyen CHP'ye geçiş izni vermeyecekti.
CHP'deki sürtüşmenin KÜRESEL boyutu olduğu gibi İÇE BAKAN YÖNÜ DE VARDI. CHP'de suların durulmayacağı küresel ölçekte etrafımızdaki gerginliğin artmasından belli. AVRASYA KARADENİZ sakinleşmeden CHP sakinleşemez.
Rahatlayamaz. Kimse de görev bırakmaz. CHP'de düğüm üstüne düğüm var yani... Dıştan bakınca farklı içten bakınca farklı CHP vardı. Kavga bu nedenle şiddetliydi.,.
NOT:
Cargill, Archer Daniel Midland, Bunge ve Louis Dreyfus gibi küresel tarımın KÜRESEL oyuncuları, GIDA'daki kurguyu eksiksiz yerine getirmekteydiler...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.